İdlip operasyonu

ads ads ads ads
08/10/2017

ads

Yusuf Kanlı Yusuf Kanlı


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İdlip’e yönelik operasyonun başladığını partisinin Afyon kampında açıklaması, doğruyu söylemek gerekir ise dış politikayı izleyenler, dış politikayla uğraşanlar açısından öyle hiç de sürpriz olmadı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesinden sonra Reuters’e verdiği mülakatta açık şekilde İdlip’e girilebileceğinden bahsettiği andan itibaren bu operasyon için düğmeye basıldığını düşünmek herhalde abartı olmayacaktır. Haşa, TC Cumhurbaşkanı ABD Başkanı’ndan izin istedi falan demiyorum ama o görüşme sonrasında açıklama geldiğine göre, ele alınan konular arasında olduğu muhakkak.

Suriye ile sınırımız hep sorunlu. Duvar inşa etmek, her türlü, tedbiri almak güvenliğin sağlanabileceği anlamına gelmiyor. Sivrisinek ve bataklık hikayesi gibi. Tel kafes odaya girmesini engeller belki, sinek savarlar birkaçını telef eder belki ama sorun o bataklık olduğu sürece devam edecektir. Suriye de Irak da maalesef birer bataklık oldular, bölgeye terör sineği salıyorlar.

Elbette “Kendi sınırların içindeki şer odaklarını hallettin mi de şimdi dışarıya yöneliyorsun?” gibi haklı bir soru karşımıza çıkabilir. Doğrudur, içteki sorun halledilmiş değil ve yaklaşımımızı değiştirmedikçe de belki de hiç hallolmayacak. Ancak, dıştaki mümbit imkanlar da içi beslediğini, sorunun çözümünü neredeyse imkansız kıldığını görmek lazım.

Mesele, Amerika Birleşik Devletleri’nin ve onun önderliğindeki Batı dünyasının gerek Irak gerekse Suriye yanlış politikaları, öncelik hataları nedeniyle bölge neredeyse “teröre serbest bölge” haline geldi. Uzantısı olduğu PKK’nin emirleri altında PYD ve askeri kolu YPG uzun zamandır Afrin ile birleşerek tüm Türkiye-Suriye sınırını kontrolü altına almaya çalışmaktadır. Türkiye’den “terör koridoru” oluşturmak suçlamasıyla karşılaşan bu hedef maalesef öyle iddia edildiği gibi de masum falan değildir. Konu Türkiye’nin varoluş sorunudur.

Fırat Kalkanı operasyonu Daeş yani Irak ve Şam İslam Devleti denilen terörist gruba yönelikti. O operasyonda da YPG grubunun ilerlemesinin durdurulması tabii ki vardı. Daeş fazla direnmedi ve başarılı bir harekat oldu Irak Kalkanı. Stratejik hedefler büyük oranda gerçekleştirildi, 15 Temmuz 2016’da büyük yara alan Türk ordusu güven tazeledi. Doğruyu söylemek lazım Daeş de fazla direnmedi, geri çekildi hep.

İdlip de Türkiye açısından vaz geçilmesi mümkün olmayan bir stratejik hedef. Üstelik İran ve Rusya (Suriye) ile tam uyum ve ABD desteği de alınarak girişilen bir harekât. Afrin ile PYD bölgesinin birleşmesi tehdidi, Kuzey Irak referandumu ve Irak merkezi hükümetiyle kuzey Irak bölgesel yönetiminin aralarındaki sorunu çözmek için konuşmaya karar vermeleri, Türkiye açısından çok önemli gelişmeler oldu.

Önce Kazakistan toplantısında Iran ve Rusya ile Suriye’de dört çatışmasızlık bölgesi oluşturulması anlaşması, Putin’in Türkiye ziyareti, Erdoğan ve genel kurmay başkanının İran ziyaretleri, üç ülke ve Irak merkezi yönetimiyle çeşitli seviyelerde temaslar sonrasında bu operasyon başlayabildi.

Tehdit de, olası fatura da çok büyük. Önce Fırat Kalkanı operasyonunda savaşılan Daeş, yani İşid idi. Pek direnmedi, hep çekildi İşid. Şimdi durum öyle değil. Amerika’nın hemen destek beyan etmesinin sebebi de İdlip bölgesinde el-Kaide’ye bağlı el-Nusra’cı terör grupları egemen. Ölümüne savaş amacında a-oldukları belirtiliyor. Özgür Suriye Ordusu denilen ılımlı İslamcı muhalif örgütlenmenin ise vurucu gücü neredeyse yok. Türk ordusunun top, tank desteğiyle bir şeyler yapacak güya. Gördük Fırat Kalkanı’nda ne olduğunu. Yük yine Mehmetçikte.

Türkiye için yaşamsal önemi olan bir harekât. Yanlışlarımız sayesinde gelinen bir nokta aynı zamanda. Bu alanın kontrolünün PYD-YPG eline geçmesi, Türkiye için yaşamsal tehdit, savaş sonrası Suriye’den tamamen dışlanma demek. Bu alanı ele geçirmeye çalışmak ekonomik kriz ülke üzerine çökerken adeta daha fazla belayı davet etmek gibi bir şey. Dahası, 2019’a bir şey kalmadı. Hem belediye, meclis hem de cumhurbaşkanlığı seçimleri var önümüzdeki süreçte. Belki yerel seçimler öne bile çekilebilir.

Bu operasyonun sosyal, ekonomik ve siyasi sonuçları kaçınılmaz ağır olacaktır. Hele de kıymetli yavrularımızın, Mehmetçiklerimizin kayıp haberleri gelmeye başlar ise İdlip cephelerinden, bu fatura daha da yükselecektir.

İşin basitine gidip "Hilafet hesapları ters tepiyor" gibi nahoş benzetmeler yapmak kolay. Ama net olan bu operasyon kaçınılmaz ve faturası da ağır olacak. Kimseye suç yüklemenin alemi yok, bu Türkiye’nin var oluş savaşı.

Kayıkcı kavgası

Doğrudur, beklenti “Kim ayağa sıktı?” ya da “Kim kafalara sıktı?” münazarasına balıklama dalmamdı… Yok. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve sözcüsü cevabi hak etmiyorlar. Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu tek başına yapmış, hükümet bu işin dışında imiş gibi saldırıya geçip, karakter cellatlığına soyundular. Şık olmadı. Tahsin’e yönelik bu yakışıksız tavrı cömertçe Kıbrıs Türk haklarını peşkeş çekerken gösterseydi keşke… Ne oldu, elde var sıfır ama harita da verilen diğer tavizler de Rum’un elinde. Helal olsun. Bu kadar yeter. Gündem Kıbrıs değil, İdlip… İdlip’e yönelik operasyon.

08/10/2017 14:27
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: İdlip operasyonu, yusuf kanlı
MANŞETLER

HK Yusuf Kanlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.