AB açısından Türkiye ile Almanya’nın işbirliğinin önemi

ads ads ads ads
29/09/2015

ads

Ozan Ceyhun Ozan Ceyhun


Avrupa Birliği’nin varlığının belkemiği konumunda olan bir ülke Almanya. Almanya ayakta durduğu ve AB’yi taşıyabildiği sürece AB dünyadaki konumunu koruyabilir. Yunanistan krizi ya da ekonomik açıdan sorunlu tüm diğer AB ülkeleri Almanyasız bir AB’nin olamayacağını çok iyi bilmekteler. Yunanistan’daki tüm Almanya düşmanlığına karşın Yunanlılar da Almanya’nın desteği olmaksızın Yunanistan’ın düzlüğe çıkma şansının olmadığının bilincedeler.

Almanya’yı bu konumda tutan isim ise Şansölye Angela Merkel.

Hristiyan demokratlar (CDU/CSU) Şansölye Merkel sayesinde her seçime birinci parti olma konusunda emin adımlarla girebilmekteler.

Almanya’nın diğer partileri ise aslında günümüze güçlü ve iddialı Almanya’ya pek ayak uyduramamaktalar. Gerhard Schröder sonrası lider yetiştiremeyen Alman sosyal demokratları (SPD) gelecek genel seçimde de Merkel’e karşı kazanma şansları olmadığını bildiklerinden “kim aday olacak” sorusu gündeme geldiğinde potansiyel adaylar sessiz kalmayı tercih ediyorlar. Çünkü Alman sosyal demokratları için “kim aday olacak” sorusu “kim Merkel’e karşı bir kez daha kaybedecek” anlamına gelmekte.

Bir dönemlerin alternatifsiz iktidar ortağı liberaller (FDP) günümüzde meclise (Bundestag) girebildiklerinde kendilerini şanslı saymaktalar.

Doğu Alman komünistlerinin uzantısı Sol Parti (Die Linke) ise Almanya’yı Almanya yapan tüm değerlerle çeliştiğinden sadece parlamenter demokrasinin figuranı olmak ötesinde bir rolleri yok.

Yeşiller’e (Bündis 90/Die Grünen) gelinde onlar Joschka Fischer gibi başarılı liderlerini yitirdikten “ergenlik problemi” yaşayan çocukları hatırlatan bir politika ile ne Alman seçmenine ne de dünya kamuoyuna güven vermemekteler. Türkiye özelinde kanlı terör örgütü PKK’yı destekleyen HDP’yi destekleyerek tüm değerleri ile çelişen bu parti Almanya’ya yakışmıyor dersek yanlış bir yorum olmaz.

Avrupa’nın tam bir çaresizlik içinde olduğu mülteci sorunu AB’yi sırtında taşımakta olan Almanya’nın ana sorunu olmuş durumda. AB değerlerini ayaklar altına alan Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti ya da Slovakya gibi ülkelerin insani sorumluluklarını yerine getirmemesi yüzünen mülteci sorunu tamamen Almanya’nın üstüne kalmış durumda.

Almanya diğer AB ülkeleri “sınıfta kaldıkça” daha fazla sayıda kabul etmek zorunda kaldığı mülteciler nedeniyle iç politikada büyük sorunlar yaşamaya başladı. Alman halkı bu gelişmeden çok rahatsız. Şimdiden mültecilerin fazla sayıda yerleştirildiği kasabalarda evler ya da gayri menkuller değer kaybına uğramaya başladı ve bu durum sokaktaki Almanı çok rahatsız etmekte.

SPD her zamanki beceriksizliğine rağmen sorunu çözmek için çabalasa da kendi iktidarda olduğu eyaletlerde bile başarılı değil. Sol Parti ve Yeşiller her zamanki gibi “boş konuşmak” ve pratikle çelişen öneriler yapmak dışında sorunun çözümüne yönelik hiç bir katkıları yok.

Sadece CDU ve Bavyera Eyaleti’nde mültecilerle en yoğun şekilde muhatap olan CSU sorunun çözümü için didinmekteler. AB’de bazı sorumsuz devlet adamlarının tüm çirkin demeç ve açıklamalarına karşın AB ve Almanya’nın sorumluluğunu dile getiren Angela Merkel bu nedenle kendi seçmeni tarafından da eleştirilmekte. Merkel mülteciler için olumlu adımlar attıkça seçmen nezdinde kayba uğramakta. Son kamuoyu yoklamaları bu açıdan Merkel için bir alarm işareti.

İşte bu noktada Türkiye ile Almanya’nın işbirliğinin önemi ortaya çıkmakta. Hatta AB açısında da Türkiye ile Almanya işbirliği belki de tek çare!

Beceriksiz ve başarısız bir çok AB üyesi ülkenin liderleri konuşmaktan başka bir şey yapmadıklarından Recep Tayyip Erdoğan ve Angela Merkel diyaloğu çok değerli. İki ülke de mülteciler için canla, başla çalışmakta.

Her ne kadar gene Almanya’nın bazı SPD’lileri ve Yeşiller’i böylesine Almanya açısından hayati bir anda saçmalıyor olsalar da Almanya Hükümeti ve Türkiye Hükümeti arasında işbirliği özellikle Suriyeli mülteciler sorununun kalıcı çözümünü sağlama şansına sahip

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun, BM 70'inci Dönem Genel Kuruluna katılmak üzere gittiği ABD'nin New York kentinde Almanya Başbakanı Angela Merkel ile bir araya gelerek bu konuları konuşması sevindirici. Gerek mülteciler, gerekse PKK terörüne karşı mücadele ve de paralel yapı mensubu firari savcıların iadesi gibi konular Türkiye için Almanya ile sıkı işbirliği konusunda hayati önem taşımaktalar.

Alman kamuoyunun ve sokaktaki Almanın sabrı taşmak üzere. Bunu Angela Merkel çok iyi bilmekte. Türkiye ile işbirliği hem sokaktaki Almanı hem de seçmenin tedirginliğini dindirecektir. Almanya’nın Türkiye ile birlikte Suriyeli mülteciler sorununa çözüm bulması AB’yi ve AB üyesi ülkeleri de çok rahatlatacaktır.

Son günlerde Almanya ve Türkiye arasında diyalog oldukça yoğunlaştı. Ancak bu diyaloğun artık pratikte yapıcı ve kalıcı adımlara dönüşmesi gerekiyor.

Almanya’nın Türkiye’nin Suriye’ye yönelik önerilerini çok daha farklı ele alması, PKK terör örgütü ile olan mücadeleyi geçmişte aynı RAF (Kızıl Ordu Fraksiyonu) ile mücadelede gösterdiği özenle ele alması ve bugün Türkiye için bir sorun olan ama Almanya’daki gizli yapılanması ile yarın Almanya için bir “bela” olmaya aday paralel yapı konusunda Türkiye ile en azından firari savcılar olayında bir işbirliğini gerçekleştirmesi çok olumlu sonuçlar doğuracaktır.

AB’nin çıkarları açısından Türkiye ile Almanya işbirliği büyük bir avantaj olmaya adaydır. 

29/09/2015 15:20
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ozan ceyhun
MANŞETLER

HK Ozan Ceyhun

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.