ABD’nin ''paralel yapısı''

ads ads ads ads
21/09/2014

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


 Önce İŞİD konusunda Türkiye’nin NATO’daki müttefikleriyle ‘’ayni eksene gelmesi’’ gerekliliği hatırlatıldı.

Sonra birer gün arayla ABD Savunma ve Dış İşleri Bakanları Ankara’ya geldi.

Sonuç resmi açıklamalarda üzeri şekerlenerek yansıtılmaya çalışılsa da sonrasında medyaya bence bilinçli olarak sızan bilgiler doğrultusunda İŞİD’e karşı yapılacak mücadelede Türkiye’nin aktif rol almayacağı kesinleşti.

ABD ortaya çıkan bu durumdan memnun mu?

Umurumuzda değil belki ama memnun değildir.

Askeri gücü olan ve ‘’Yeni Türkiye’deki’’ ifade ediş şekliyle nüfusu Sünni ağırlıklı Türkiye’nin, Sünni olmayanlara karşı vahşice savaş açmış bir terör örgütüne karşı aktif olarak mücadele etmeyecek olması ABD’de elbette memnuniyetsizlik yaratır.

Niye yaratır?

ABD çaresiz kalacağı için değil.

Obama, askeri müdahale gerektiren durumlarda özellikle bölge ve NATO ülkelerinden kurulu koalisyon inşa ederek siyaset yapmak istiyor. Ekonomisi kötü sinyal veren ABD’nin kendi demokrasisindeki dengeler açısından koalisyon oluşturmak iç siyaset için de bir gereklilik haline gelmiştir.

Geniş bir koalisyon kurabilmek askeri müdahale sürecinde olacakları meşru kılacağını düşündüğünden buna önem veriliyor. Koalisyonun içerisindeki Arap ülkelerin yanında NATO üyesi ‘’Sünni’’ Türkiye’nin de yer alması bunun için önemlidir.

Bu gelişmelerle birlikte Türkiye’nin güvenilir olmadığı ve bölgedeki çıkarları korumak için yeni alternatiflerin oluşturulmasının gerekliliği ABD medyasında hemen dile getirildi. ABD Dış İşlerinin Musevi lobisiyle de yakın ilişkisi olan şahin kanadının gayrı resmi duyuru panosu olan Wall Street Journal gazetesinde yazılan bir yorum yazısı İncirlik’e alternatif olarak Kuzey Irak’ta üs kurma konusunu gündeme getirdi.

Diyeceksiniz ABD zaten düne kadar oradaydı ama çekildi. Şimdi niye oraya böyle bir üs kursun. İsteseydi askerini çekmez üssü de kurardı. Kim ne diyebilirdi?

ABD’de dış siyasetteki en büyük iç çekişme ABD dış siyasetinin ABD için mi yoksa İsrail için mi yapıldığı yönünde. Bu tartışma ekonomik krizle beraber çok daha belirgin hale geldi.

İsrail, ABD’nin Ortadoğu’dan uzaklaşmasını hiç istemiyor. Bunun tartışılıyor olmasının yaratacağı algıya bile tahammülü yok. Obama’nın göreve gelmesiyle ABD’nin siyasi ve ekonomik olarak öncelikli hedefini Asya Pasifik diye belirlemesi gündemdeki yerini koruma açısından en fazla İsrail’i tedirgin ediyor. Perde arkasında Obama ile İsrail arasındaki uyuşmazlığın en büyük nedeni bu.

Filistin sorununun çözümüyle ABD bölgeye ayırdığı kaynaklarını başka önceliklerine kaydırmak istiyor. Filistin konusu gündemdeyken de bölgede başka sorunlara ne kaynak ne de zaman ayırmak istemiyor.

Konu siyasi olduğu kadar ekonomik ve bütçeyle de ilgili bir konu. Ülkede ekonomik kriz ve işsizlik günlük hayatın parçasıyken günlük olarak her ABD askeri için Ortadoğu’da, Avrupa’da ne kadar para niçin harcanıyor sorusu ABD iç siyasetinde çok yerine oturan bir eleştiri oluyor. Bunun üzerine bir de tabutlar peşi sıra ülkeye gelmeye başlarsa savunması zor bir durum oluyor. Bunun için Obama döneminde ABD askerini birçok bölgeden ‘’yenilgi’’ algısı yaratmamaya özen göstererek çekmeye başlamıştı. Petrol dışındaki alternatif enerji kaynaklarına yönelmeyi de bu politika değişiminin parçası olarak görmek lazım.

İsrail’in son yıllardaki en büyük derdi ABD’nin kendi iç siyasi ve ekonomik çıkarlarını ön plana almasından dolayı, bölgeye ve İsrail’e mesafe koyma ihtimali oldu.

Bir adım daha ileriye gidelim. ABD Ortadoğu’dan kontrollü geri çekilme planında kendi günlük jandarmalık görevini bölgede Türkiye aracılığıyla yapmaya meyilli olduğu yönündeydi. İsrail’i Araplara karşı Türkiye ile desteklemeyi, Türkiye’ deki sürpriz siyasi değişimleri de ‘’Kürt kartıyla’’ Türkiye’yi meşgul etmekle dengede tutacağının hesabı yapıldı. Bunun için de AKP iktidarının ilk dönemlerinde ABD ve Musevi lobisiyle ilişkiler son derece samimiydi. Bunda TC devleti içerisindeki bugünkü adıyla ‘’paralel’’ yapının köprü rolü her iki yönde de etkisi oldu. Dünya Musevi Kongresi tarafından Erdoğan’a verilen madalyanın da bu döneme rastladığının altını çizelim. Bu plan İsrail’in ABD’yi bölgeden ve dolayısıyla kendisine verilen desteği de azaltacağı ihtimalinden dolayı Netanyahu’nun iktidara gelmesiyle ve AKP’nin bilinçli ya da bilinçsiz attığı adımlarla bozuldu. Sonrası malum. AKP’nin Hamas ile ilişki kurması, nükleer silah yapmak konusunda İran’a karşı çekimser kalınması, İsrail’in Filistin’e yaptığı vahşice saldırılar, ‘’one-minute’’ çıkışı, Konsolosumuzun alçak bir sandalyeye oturtulması ve Mavi Marmara ABD’nin kurmak istediği ittifakı da ortadan kaldırdı.

Bunun için İŞİD ile birlikte oluşan gelişmelerin doğurmak üzere olduğu sonuçları bir de İsrail penceresinden yorumlamakta fayda var.

Birincisi, bölgeden askeri varlığıyla elini ayağını çekme niyetinde olan ABD’yi bölgeye çok daha belirgin bir şekilde geri getiriyor. Bak diyor müttefikin Türkiye bile gün geliyor sana vereceği destekte tereddüt edebiliyor. Irak ile ilgili tezkerede yediğin kazığı unutma diye de parantez açıyor.

İkincisi farklı mezheplerdeki bölge Kürtlerini ortak bir düşman üzerinden ayni paydaya getiriyor. Bunun sonucunda bir Kürt Federasyonu çatısı altında devlet kurmanın zeminini hazırlıyor. Böylelikle ‘’Kürt kartı’’ Türkiye’nin enerjisini ve kaynaklarını meşgul edecek şekilde daha da büyütülerek masaya konmuş oluyor.

Üçüncü olarak IŞID’e karşı askeri mücadelede yer almayarak, Türkiye kendi sınırları içindeki Kürtleri karşısına almakla baş başa bırakıyor. Daha şimdiden Türkiye’nin dahil olmayacağı bir mücadeleye kendi Kürt vatandaşları sınırı geçerek gönüllü olarak katılma çağrıları yapılmaya başlandı.

Çözüm sürecine bu konjonktürde devam etmek ne kadar mümkün olacak?

Sonuç olarak IŞID ile Kürtler arasında sıkışacak olan bir Türkiye ortaya çıkmış oluyor. Rehinelerin dün kurtarılmış olması Türkiye’yi bir an için rahatlatsa da en kısa zamanda öne sürdüğü bu sebebin ortadan kalkmasından dolayı açıklaması çok daha zor ikilemlerle onu karşı karşıya bırakacak.

Bunun için tüm bunlar en çok kimin işine yarıyor diye düşünüp konuşmakta fayda var.

ABD’nin dış siyaseti, tüm çabalara rağmen çoğu zaman ABD için değil İsrail için yapıldığını hiç akıldan çıkartmamak lazım.

ABD’deki ‘’paralel’’ yapı çok güçlü.

Bütün ‘’paralel’’ yapıların hem anası hem de babası ABD’de.

Onların Erdoğan gibi ‘’paralel yapıyla’’ mücadele edebilecek ‘’güçlü iradesi olan liderleri’’ de yok!!!

21/09/2014 11:45
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.