Aborjinler ve Danny | Halil Paşa yazdı

ads ads ads ads
31/01/2017

ads
Aborjinler ve Danny | Halil Paşa yazdı

Şehir merkezine dönüş yolunda karşılaştık Aborjinlilerle. Fotoğraf çekerken geciktiğim için bir ara Figen önde ben geride kaldım. Bir büyük ağacın altında, üst-baş pejmürde, ayaklar çıplak, sayıları altı civarında ve hepsi de erkek olan Aborjinliler oturmuş aralarında bağıçağır konuşuyorlardı. İçlerinden en yaşlısı olduğunu sandığım birisi diğerlerinin tezahüratı arasında yerinden kalktı ve üzerime doğru yürümeye başladı.



Fotoğraf kameramı aşağıya indirip, yanıma gelmesini beklemeden ona doğru birkaç adım da ben atmıştım ki burun buruna geldik. Elini uzattı, toka ettik. “Give me ten dollar and take a photo…” deyip arkadaşlarını işaret etti.

Böylece konuşmayı uzatmak da bana kaldı… “No money” diye kestirip atıp oradan ayrılabilirdim..

Ama konuşma fırsatı doğdu deyip sürdürdüm.

Bir kez daha ama bu sefer ben elimi uzattım ve “Halil” and you?

“Danny”.



“Why? Why don’t you get a job Danny?... And get some Money?”

“My friend, white man don’t have any job for Aborgine people…”

Nerede yaşadıklarını sordum?

Eliyle parkın çimlerini ve ağaçlarını işaret ederek, “here there bushes” diye cevapladı…

Danny konuştukça ağzından içki kokularının savrulduğunu fark ettim…

“Sorry Danny, I don’t have money for your drinking…”

“Ohh my friend believe me, I don’t drank…”

Danny benden yaşlı mıydı, yoksa bu pejmürde haliyle öyle mi gösteriyordu…

Figen konuşmanın uzadığını görüp de yanımıza yürürken, ben de Danny’e parayı kaptırmamakta kararlıydım.

“Sorry Danny… You and your friends have to get a job…”

“See you soon…”

Keşke 10 doları vereydim. Bir fotoğraf çektireydim… Bu sayfada da paylaşırdım. Ama bu da ne kadar doğru olurdu, şimdi bile emin değilim…

Bir Aborjin hikayesi daha burada bitti.



Hem bu kadar kısa sürede gördüğüm bu insanlar için, öyle çok kesin ve keskin yorumlar yapmak yerine, konular açıldıkça yazmanın daha isabetli olacağını düşünüyorum.

DENİZE GİTTİK, SUYU ÇEKİLMİŞ…

Culen Bay hemen yakınında konakladığım apartmana da ismini veren harika bir koy.

Bir de güzel yat limanı var. Limanın durgun sularında yatlarla çevresinde inşa edilmiş birkaç katlı villaların görüntüsü harikadır. Cullen bey denizin cep yaparak girmesi nedeniyle de, üç yanı denizle çevrilmiş bir yarım adacık gibidir. Yat limanının tersinde ve denize bakan kıyısının yemyeşil çimlerinin üzerinde yayılmış, çoğu Darwin’in yerlisi olduğunu sandığım yüzlerce insanın dün çoluk çocuğu, portatif masa sandalye ve de köpekleriyle piknik yapıp eğlenirlerkenki mutluluklarına doğrusu imrenmiştik. Bu akşam biz de aralarına katılmaya, Fish and Chips kuyruğunun hiç eksilmediği meşhur lokantasından “take away” alıp önündeki çimlerde piknik yaparak güneşi denize batırmaya karar verdik…

Ama önce öğleyin bir kilometreye varan altın sarısı kumlarıyla, Cullen Bay’a komşu, Mindil Beach’te denize girmek üzere yola çıktık. Plaja vardığımızda denizin nerdeyse beş yüz metre içeriye çekildiğini gördük!.

Çöle gideriz bulut gelir güneşin önünü kapar. Kıpkızıl Ayers Rock gölgede kalınca mosmor kesilir.

Ertesi gün çölde kanyona gidip gezeceğiz, yağmur yağar seller akar yollar kapanır, bizim iş yatar.

Şimdi denize geldik suyu çekildi.

DARWİN BOTANİK PARKI

Doğa muhalefetini yapıyorsa, biz zaten doğduk doğalı muhalifiz. Demek istediğim doğa inatsa biz de inat!.. Mayolarımızla yola devam ediyoruz. Karşımıza denize yüksekten bakan Darwin High School çıkıyor. Geri dönüp Mindil Beach’in arkasındaki yoldan karşıya, yeşilin her tonunda ağaç ve bitkilerin, rengarenk çiçeklerin ve fıskiyeleriyle çocuk oyun alanlarının olduğu, Afrika bahçesi, yağmur ormanı ve bir de küçük şelalesi bulunan Darwin Botanik Parkı’na dalıyoruz.

İyi ki de inat ettik.

Botanik Parkı’nda, harika mekanlar, bahçeler, ağaçlar gördük. İnsan düşünce ve emeğinin nelere kadir olduğuna bir kez daha şahitlik ettik.

Bu arada bütün bu büyüleyici güzellikteki yerlerin de, güneydeki Darwin Waterfron’tun tersine, şehrin kuzeyinde yer aldığını, Mindil Beach ile Darwin Botanik Parkı’nı dolaşmak için, yürüye-dura, seyrede-fotoğraf çeke, on km. civarında yol alıp, gidiş-geliş hiç oturmadan yaklaşık dört saat harcadığımızı da yazmış olayım…



HİNDİSTAN CEVİZİ

Atlamadan geçmeyim. İlk gün kaldığımız apart otelin önündeki palmiyeden düşmüş bir Hindistan cevizi bulmuştum. Figen ile bıçakla açmak için epeyce uğraştık. Son hamleyi Figen yaptı. Suyunu ben içtim, kabuğuna nerdeyse yapışmış gibi duran meyvesinden de her gün bir miktar koparıp yedik. Taze ve lezizdi.

Darwin’de Belediye, insanların kafasına düşüp de yaralamasın diye, her yıl toplama kararı almış. Benim gördüğüm belediyenin epeyce ağacı ıskalamış olduğuydu ya...

CULEN BAY’DA PİKNİK, FISH AND CHIPS VE GÜNEŞİ BATIRMAK.

En pahalı olanı Barramundi 16 dolar, Kings Fish 14 dolar ve black jewfish 12 dolardı. İki kişilik chips 6 tek kişilik ise 3 dolar.

İki kişi bir Barramundi ile iki kişilik chips için 22 dolar ödedik. Figen’in hazırladığı fettalı salata ile markette aldığım, Güney Avustralya’nın Taylor’s marka “Shiraz” şarabı eşliğinde çimlere yayıldık.

Baramundi harika bir balık. Etli, kılçıksız ve lezzetli… Bu kıtanın güneyinin “shiraz” şarapları da bir harika.

Cricket oynayanlar mı desem, köpekleriyle dalaşanlar mı, yoksa çimlere yayılıp uzananlar mı? Birasını, şarabını çekip geyiğe dalanlar mı, yoksa derin düşünceleriyle denizin enginlerine dalanlar mı? Çocukların sevinci, genç yaşlı çiftlerin mutluluğu…

Derken deniz ile gökyüzünün birleştiği noktada bulutlar güneşin önünü bir kapattı bir açtı. Güneş bulutların yaptığına öyle bir kızdı ki, hem gökyüzünü ve hem de bulutları kızıla boyadı…

O gece ufukta bir süre asılı kalan kızıl bulutlarla arada bir göz kırpan güneşin harika manzarası düşüncemizde, Barramundi ile cipsin ve de şarabın tadı damağımda, otelin yolunu tuttuk.

Elveda Darwin…

Yarın Cairns’e yolculuk var… 

31/01/2017 19:15
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: halil paşa, avustralya
MANŞETLER

HK TATİL

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.