Rum Lider Nikos Anastasiades New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile gerçekleştirilen liderler zirvesi sırasında Kıbrıs Konferansı’nın devamına yeşil ışık yakmak zorunda kaldı.

Orada ön koşullarını geri çekti.

Ama bunu isteyerek yapmadı.

Çözüme gidecek yolu açmak için bu adımı atmadı.

Atmak zorunda kaldığı için, günü kurtarma adına bu adımı attı.

New York öncesinde “Güvenlik ve Garantiler meselesi hallolup bu konu başlığı kapanmadan diğer konuları görüşmem” diyen Anastasiades, New York’ta ön koşulsuz bir şekilde Cenevre’ye gidebileceğini söyledi.

Söylemek zorunda kaldı.

Ama aslında Anastasiades Cenevre’ye gitmek istemiyor.

Çünkü biliyor ki Cenevre’ye gidilmesi demek, artık tüm konuların kapsamlı ve çapraz bir şekilde al-ver’e imkan yaratacak bir zeminde paralel toplantılarda ele alınması demektir.

Anastasiades bunu kesinlikle istemiyor.

Hiçbir zaman da istemedi.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı Kıbrıs dışında beşli konferansa gidilmesini ilk söylediğinde Anastasiades bundan kaçmak için AB’nin ve BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin de buna dahil olması ön koşulunu gündeme getirdi.

Bir süre bunun için ayak sürdü.

Sonra baktı ki olmayacak, geri adım attı ve Mont Pelerin’deki ilk liderler zirvesi gerçekleşti.

Mont Pelerin’deki liderler zirvesinde beşli konferansın oluşması için koşulların oluştuğunu gördüğü anda Rum Lider Anastasiades bu kez istişarelerde bulunmak için ara istedi.

Verilen bir haftalık arada, Yunanistan ile birlikte beşli konferansın gerçekleşmesi için ‘sıfır asker’ ve garantilerin kalkması ön koşulunu ortaya attı.

Mont Pelerin’deki ikinci liderler zirvesi bu ön koşul gölgesinde bir türlü programlandığı şekilde gerçekleşemedi.

Bu nedenle de Türk tarafının bütün iyi niyetli ve yapıcı tutumuna rağmen beşli konferansın önü de açılamadı.

Maksimalist taleplerle Mont Pelerin’deki ikinci liderler zirvesinde masayı deviren Rum Lider Nikos Anastasiades, böylece beşli konferansın önünü bir kez daha tıkadı.

Ardından 1 Aralık 2016 gecesi Lefkoşa’da BM’nin girişimleri sonucu gerçekleşen yemekte Kıbrıs Konferansı’nın Ocak ayı başında Cenevre’de gerçekleşebilmesini engelleyemedi.

Kıbrıs Konferansı garantörlerin de katılımı ile Cenevre’de başladı. Burada ilk kez liderler karşılıklı bir şekilde harita sundu. Ama bu kez Anastasiades adına Yunanistan Dışişleri Bakanı Kocias sahne aldı ve “hazır değiliz” diyerek ara istedi.

Böylece bir kez daha güvenlik ve garantiler de dahil olmak üzere tüm konuların eş zamanlı bir şekilde paralel toplantılarda ele alınabilmesinin önü kapatıldı.

Konferans, verilen arada güvenlik ve garantiler konusunda Mont Pelerin’de bir teknik çalışma yapılması, bu arada liderlerin de Kıbrıs’ta yeni yakınlaşmalar sağlamak için görüşmesini isteyen bir sonuç bildirgesi yayınladı.

Teknik toplantı Mont Pelerin’de gerçekleşince ve Türkiye ile Kıbrıs Türk tarafının bu konuda adım atmaya hazır olduğu ortaya çıkınca, Rum Lider Lefkoşa’da bir kez daha frene bastı.

Görüşmelerde ilerleme sağlanmaması için her şey yapıldı.

Enosis Plebisiti konusu gündeme getirildi.

Görüşmelerde krize neden olan bu gelişme AKEL ve DISI’nin yapıcı tutumları ile aşıldı ama Anastasiades yine boş durmadı ve “bir de yüksek mahkemeye sorayım” diyerek krize oynadı.

Enosis Plebisiti krizi geride kalınca, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide devreye girip konferansın devamını sağlamaya çalıştı.

Anastasiades bunu engellemek için güvenlik ve garantilerle ilgili ön koşulunu masaya sürdü.

Tıpkı Mont Pelerin ikide olduğu gibi…

Ta ki New York’a BM Genel Sekreteri’nin önüne gidene kadar.

Orada Genel Sekreterin önünde bu ön koşulunu geri çekti.

Ama şimdi söyleyip yaptıklarına bakıyorum, Cenevre’yi engellemek için kollarını yine sıvadığını görüyorum.

“Sıfır asker ve garantiler kalkmalı” gibi söylemlerle Türk tarafını tahrik etmek ve tarih konusunda uzlaşmamak için harekete geçti bile.

Bu nedenle Cenevre Anastasiades’in yaratacağı yeni bir krize kurban gidebilir.

Bu oyuna kimse gelmemeli.

Özellikle de biz…

Sapla samanı karıştırmamalı, Anastasiades ve ekibinin manipülatif oyunlarına ve yönlendirmelerine aldanmamalıyız.