Anastasiadis’in Hikâyeleri!

ads ads ads ads
03/03/2018

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Zaman zaman “büyük ağabey” rolüne özenen Anastasiadis yüzünü Kuzey’e dönerek verir mesajlarını! Tabi “tanınmış devletin dünyasal başkanı olarak!”

Sonuncusu geçen gün salındıydı. Biraz ağlamaklı ve söylemekten çekinmediğince “üzüntülüydü!” Çünkü Türk tarafını anlamakta zorlanıyordu! Bu üzüntü ve şaşkınlığını da şöyle izah ediyordu:

“… KIBRIS Türk liderliği bir kez daha gerek “Hristofyas-Talat, gerek benimle Akıncı arasında varılan ve teyit edilen görüş birlikteliklerinden geri çekildi!”

Şimdi dünya alem sanacak ki Anastasiadis 2014 referandumundan beridir akde vefada hem Annan planında hem  Crans Montana’da kabul gören anlaşmalara hep sadık kaldı ama Türk tarafı varılan uzlaşılara ihanet etti!

Oysa söylemek bile abestir. Annan planına “hayır” diyen Rum tarafıydı! Montana çıkmazını yaratan da Anastasiadisli Rum liderliğiydi.

Buna karşın ne istiyor şimdi Anastasiadis? Geçmişteki müzakerelerde neleri kazanmışsa onlar “kazanımları” olarak kalsın. Olası  müzakerelerde de o kazanımlarına yenileri eklesin!

       OYSA artık “zaman” daha önceleri de vurguladığımızca   Rum tarafının leyhine geçmiyor! Tersinden okursak diyeceğiz ki olası müzakere safhasında “kazanımlarının” bazılarını da kaybedecek olan Güney’dir!

Tabi Anastasiadis’in  her şeye karşın müzakerelere başlanacaksa bazı şartları vardır, onlardan birisi de MEB’inde  Türkiye’nin muzırlık yapmaktan vaz geçmesidir.  Dedik ya büyük ağabey rolü!

PEKİ “müzakerelerin başlaması konusunda var mı bizim “bazı” diyeceğimiz şartlarımız? Yoksa “ucu açık” rastgele mi?

Şimdilik müzakere perdesi kapalı. Hele az biraz açılsın, nelerin sahneleneceğini hep beraber göreceğiz

**********

DÖRTLÜ HÜKÜMET ISINMA TURLARI ATIYOR! 

Şimdi hükümetin ne dediği değil, muhalefetin ne söylediği önemlidir! Çünkü iktidar dediğiniz 4, muhalefet dediğiniz 1! Kısaca dörde karşı tek bir muhalefet partisi var Mecliste!

Bu nedenle ben dörtlü koalisyon hükümetine değil (kaldı ki ilk büyük sürprizleri harçlara pullara yaptıkları zamlar oldu) Muhalefetin ne dediğine kulak kabartıyorum.

Mesela şu “iç borç” olayı! UBP’li Ersin Tatar’a göre 5.2 milyar TL imiş. Oysa Serdar Denktaş’ın öncesi açıklamasında 18 milyar ifadesi vardı. Tatar bu konuda diyor ki söz konusu bu borç 1960’dan bu yana TC’nin bize yaptığı parasal yardımlardır. Pekala neden “iç borç olarak telafuz ediliyor?” Yine Tatar’a göre eğer bir gün anlaşma olursa Rum tarafı ve BM’de “konuşulması” için kayıt altına alındığından dolayı. Tatar bu açıklamadan sonra devletin asıl olan iç borcunun 5.2 milyar olduğunu söylüyor.

Kısaca 4’lü koalisyon hükümeti göreve 5.2 milyar TL borç yükü ile başladı. Bu nedenle “harçlara yapılan zamlara şaşmayın önümüzdeki dönemlerde “dahasını” da bekleyin…

DEDİKTEN sonra şimdilik göz ucuyla izlediğimiz hükümetin  ve  “cek caklı konuşmalar  olamayacak” diyen Erhürman’ın henüz büyük icraatlar konusunda  kollarını sıvayamadıklarıdır!

Mesela geçtiğimiz sürede akılda kalanlar bet ofisler, gece kulüpleri, hapishanenin durumu, inşaatların çalışma saatlerinin düzenlenmesi, İlahiyat Koleji sorunu gibi konuların gündeme geldiğiydi. Ardından da (her halde gerekliydi diyoruz,) harçlara pullara zamlarla, Başbakan’ın Sağlık servislerine çomak sokulacağı haberleriydi!

Ha sahi!   Başbakan dün, seçimlerden önce günlük hayatımıza türlü çeşitli söylenti ve iddialarla sokulan “yolsuzluk olayları” konusunda açıklamalarda bulundu.

Fakat bakın, bunlar kaç zamandır “haber ve yorumlarıyla” ortalarda salınırken,   medyada manşete çıkarken asıl büyük feryadı 2 aylık beklemeden sonra bastıran “harç zamları koparttı!” Onlardan biri de  “Halk Ödesin”di.

Zaten halk (fakat gerçek anlamda işçiden, sabit gelirliden, asgari ücretliden oluşan halktan bahsediyoruz) yarım asırdır bu ülkede gelip giden yönetim ve   hükümetlerin  devlet adına kestikleri faturaları ödemektedir.. Hem de kanı teriyle!

BU nedenle ne zaman  “düzen ve iyi yönetilme” özlemiyle ayağa kalksak yerimize hayal kırıklığıyla oturuyoruz!

(Tabi “insaf” da diyebiliyoruz: Henüz yerini ısıtmamış bir hükümetten “büyük işler” beklemek  hem çok erken hem anlamsız galiba. Yani avansımız devam ediyor!)

**********    

KISACA TAKILDIĞIM: (MAĞUSA SURLAR İÇİ SORUNU!)

Yıllardır Mağusa “surlar içini” yazıyorum. (Ki bu surlar içi Mağusa’sının hâlâ bir resmi adı konmadı! Oysa Mağusa dediğinizin Güneyden Kuzeye bir ucu Derinya’da bir ucu Salamis harabelerinde.. Doğudan Batıya ise gitgide yeni inşaatlarla dolmakta..

Surlar içi dediğimiz eski Mağusa gitgide bir turistik kasaba olmakta. Her gün onlarca turist otobüsü gelip gitmekte. Turist kafilelerinden bazıları,  dıştaki otellerde günü birlik kalmakta. İlgili  Sivil toplum örgütlerinin çabalarıyla da hisarların bazı bölümleri ile mesela Buğday Camii gibi eski eserler restore edilmekte. Bazı antik eserlerde de restorasyon çalışmaları devam etmekte.

İnanın bunları yazarken Mağusa adına sevinç duyuyorum. Yollarında meydanlarında kimilerinin Güney’den geldiği dünyanın hemen her ülkesinden turistler görmek mümkün…

FAKAT:  Mağusa surlar içi  “pis, viran, mezbelelik!” Dokunulması, yıktırılması izne bağlı  eski eser kapsamındaki taş evlerin avluları dağ gibi zibilliklerle dolu! Çoğu yıkılmaya terk edilmiş..

Diyorum ki ilgili Bakanlık bir el atsa. Nitekim bir zamanlar yıkılmaya yüz tutmuş evlerin sahiplerine düşük faizle kredi verilecek ve bu evleri   restore etmek olanağı sağlanacaktı, nedense lafta kaldı! Hatırlatalım dedik..

03/03/2018 13:30
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Anastasiadis’in Hikâyeleri!, Eşref Çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.