Anayasa ve referandum

ads ads ads ads
04/06/2014

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


Anayasa değişiklik taslağı Meclis’ten geçti. Siyasi partilerimiz kendi aralarındaki pazarlıklar sonucunda büyük ölçüde anlaştılar. Anayasa’yı hazırlarken düşünülen birçok değişiklik, mutabakatı sağlamak uğruna dışarıda kaldı. Bu da hayal kırıklığı yarattı.

Açıkçası bir Anayasa değişikliği olması gerektiğine bende inanıyordum. Mevcut Anayasa’nın yapılması planlanan bir sürü reformun önünde engel olduğunu da biliyorum. Bu tecrübeyi Sağlık Yasası’nın çıkarılma aşamasında ve sonrasında edinmiştim. Her hamlemize Savcılık’tan gelen “ Anayasa’ya aykırı” notu engel koyuyordu. Nitekim de tam istediğimiz gibi olmasa da çıkarılan Sağlık Çalışanları Yasası’nın iki önemli maddesi mahkemece Anayasa’ya aykırı bulunduğundan bu gün kadük durumdadır.

Bütün bunlara karşın ANAYASA değişirken yaşantımıza olumlu katkı sağlayacak şekilde değişmeli... Mevcut sorunlara aşmaya yönelik olmalı. Yoksa sorunları daha da artıracak bir Anayasa’ya kimse razı olamaz.

Her şeyden önce ANAYASA, kısa, öz ve anlaşılır olmalıdır. Şimdi bazıları “Herkes ANAYASA’yı anlamak zorunda değildir” gibisinden yaklaşım gösterebilir. Ben aynı fikirde değilim. Aksine standart insan kolayca anlamalı ve yorumlamalıdır. Zaten böyle olmayacaksa referanduma sunulup, seçmenden neden onay istensin ki? İnsan anlamadığı bir konu hakkında nasıl olumlu ya da olumsuz oy kullanabilir?

Örneğin 15. Madde’nin 3. Fıkrası’nı ele alalım. “Yasa ile konduğu zaman ve gösterildiği şekilde, kişinin, başka türlü kaçınılması ve tamiri olanaksız aynı derecede bir zarara karşı savunulması amacıyla yaşama son verilmesi, birinci fıkra hükmüne aykırı sayılamaz” diyor. Diyor da ne demek istiyor. İdam zaten yasak. Ötenazi mi konu ediliyor yoksa meşru müdafaa mı? Yoksa bambaşka bir şey mi? Anlayan beri gelsin. Yok ötenazi ise konuşulan bunu kim önerdi nasıl önerdi? Ben, standart bir vatandaş anlamadım bu maddeyi. Buna nasıl olur diyeyim şimdi.

Anayasa’ya onay verilmesini isteyenler sanırım 29 Haziran’a kadar bu maddelerin mealini bizlere televizyonlardan gazetelerden bol bol anlatmak zorunda kalacaktır. Ancak yerel seçimlerin gölgesinde bu ne kadar mümkün olacak göreceğiz. Bana göre tam tersi olması gerekiyor. Yerel seçimlerle toplumun dört yıllık bir sürecini etkiliyoruz ama Anayasa değişikliği muhtemelen bir otuz yılımızı etkileyecektir. O zaman, medyanın bu değişikliklerin tartışılmasının daha ön plana alınması gerekir diye düşünüyorum. Bu tartışmaların olmasından da ANAYASA değişikliğini hazırlayanların gocunmaması gerektiğini de ayrıca hatırlatmak isterim. Tamam bir emek vardır ortada ama herkesin de ayrı fikri olabilmelidir.

Hükümet yapmayı düşündüğü reformlara karşı mevcut anayasayı engel görüyor. Bu nedenle acele ediyor. Sırf bu uğurda Anayasa taslağı sivil toplumda fazla tartışılmadan gündeme alındı. Böyle olunca da toplumun dinamiklerinin taleplerinden uzak kaldı.

Bir yıl öncesine bakalım. Toplumun anayasal ve yasal talepleri nelerdi?

1-    Geçici Onuncu Madde’nin kaldırılması.

2-    Vicdani ret hakkının tanınması.

3-    Seçim Yasası’nın değiştirilmesi. KKTC’nin tek seçim bölgesi haline getirilmesi.

4-    Kamu görevlilerine siyaset yasağının kaldırılması.

5-    Başta mevcut Sağlık Çalışanları Yasası’nın Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen iki maddesine yönelik düzeltmeler.

6-    Kamu reformuna destek verecek ya da engellemeyecek düzenlemeler.

Peki yapıldı mı bunlar? Anayasa revizyonu içinde yer aldılar mı?

Dördüncü ve altıncı madde kısmen, gerisi yok. Kamu görevlilerinin siyasete katılması kabul edilmiş gibi görünse de aslında ilgili yasal koşullara bağlanmaktadır. Gerçekten de kamu görevlilerinin siyasetin hangi aşamasına kadar katılabileceği mağlakta kalmıştır. Belli ki hazırlanacak yasada ciddi sınırlamalar olacaktır. Oysa bir gerçek anlamda eşitlikçi bir Anayasa’da bu kabul edilecek bir şey değildir. Kaldı ki, üç ayda bir belki toplanan Parti Meclisi’ne giren bir kamu çalışanının görevinden ödeneksiz ayrılmasını istemek, kadronun pasifize edilmesinden başka bir şey değildir.

Peki ne var? Türkiye’nin idari hukuk kurallarının uzun uzun bize taşınması var. Hem de Türkiye’nin hukuk sisteminin dünya indinde tartışıldığı bir dönemde.

İdari hukukla ilgili maddeyi katip Meclis’ten okurken onu takip ettim. Okuduğunu anlamadığına eminim. Aslında kimse anlamadı. O kadar uzun o kadar karışık ki. Vekillerin çoğunun bile anlamadığına eminim.

Şimdi düşünüyorum da bu taslağa referandumda “Hayır” diyesim geliyor. En azından benim beklentilerimi karşılamıyor. Kimse kusura bakmasın ama o zaman da “ evet” demem içinde hiç bir sebep kalmıyor. Yine de taslağın tartışmalarını yirmi dokuzuna kadar can kulağı ile dinleyeceğim. Değişen maddeleri bir kaç kez daha okuyup anlamaya çalışacağım. Son kararımı bilahare yazacağım. Sizlere de “iyi düşünmeyi” tavsiye ederim...

 
 

ANLAYAMADIKLARIM

Kabul etmek gerek ki Maraş ciddi anlamda gündemdedir. Anlayamadığım ise şu: Gündemde olduğunu inkar edeceğimize karşılığında ne istediğimizi açık seçik ifade etsek daha doğru olmaz mı?

 

VE ŞİİR...

Köşemde bu hafta yeni bir şiir kitabından alınan şiirleyiz. Seniha Kanatlı’nın Kemal Saraçoğlu Vakfı yararına çıkardığı “ Panzehir” adlı kitabından aldığım “Bekleyiş” isimli şiiri sunuyorum beğeninize...

 

BEKLEYİŞ

Gözden ırak gönülden ırak olurmuş,

Ben bu söze inanmıyorum.

Mesafeler engel değil,

Ben kalbimle senden hiç uzaklaşamıyorum...

Hayalin hep gözlerimin önündeyken yalnızlıktan,

Korkmuyorum.

Hep seninle, hep senin olmaktan mutluyum.

Ben aşkı sende buldum...

Fırtına öncesi sessizlik gibi sensizlik

En sevdiği oyuncağını kaybetmiş gibi içimdeki çocuk,

Her bekleyişin bir sonu vardır, biliyorum,

Rüyalarımın bile ötesinde

Ben seninle dünyada cenneti yaşıyorum. 

04/06/2014 12:24
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.