''Anlaşmamaya anlaşmanın'' anlaşması

ads ads ads ads
14/05/2017

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


‘’Anlaşmamaya anlaşmanın’’ anlaşması  

Kıbrıs sorununda elli yıl yalnızca içeriği müzakere etmekle geçmedi.

İçerikle yol alınamadığında birbirinden farklı ihtilaf çözme yöntemleri de denendi.

****

Görüşmelere ara vererek ‘’erteleme’’ defalarca denendi.

Çözümsüzlüğün maliyetinin daha fazla olduğunu düşündürtmek için uygulandı.

Taraflar tınmadı.

Görüldü ki, mangal her akşam iki tarafta da ‘’özgürce’’ yanabildiği sürece kimsenin umurunda değil.

****

Müzakerecileri ‘’değiştirme’’ de denendi.

‘’O yapamadı sen yapar tarihe geçersin’’ diye yeni görüşmeciler kalıplarının ötesinde onore edilip dışarıdan gaz verildi.

Vasiliu ve Talat bunun iki farklı zamandaki örnekleriydi.

Tutmadı.

Son iki senedir de Annan planına evet diyen iki lider şanslarını deniyor.

Konu ‘’tilkinin kuyruğunun uzunluğuna’’ gelene kadar müzakerelerin iyi gittiği algısı ancak sürdürülebildi

‘’Tilkinin kuyruğunun uzunluğu’’ değişmediği anlaşılınca işin kimyası hemen eskiye dönüverdi.

Bunun oluşturduğu kriz de şaşkınlıkla karşılandı ki bu şaşkınlığa şaşırmamak elde değil.

Ufukta iki tarafta denenecek birileri kalmadı. Bundan eminiz.

****

‘’Hakemlik’’ Kıbrıs Cumhuriyetinin kuruluşunda garantörlerin de katılımıyla yapılan konferansta kullanılmıştı.

Sonuç ortadadır.

Hakemlik kategorik olarak Rum tarafından kesin bir dille en başından reddedildi.

Geri adım atmaları toplumsal mağlubiyet algısını güçlendirir. 

‘’Çoklu konferansa’’ Rum’un açıkça karşı çıkması da bu yöntemin de yaş olduğunu gösteriyor.

****

Bu günlerde denenmek istenen ‘’ilgilenmiyorum, gidiyorum’’ deyip çözümü dikte etme yöntemi de daha önce denendi.

Annan planına bizim evet dememiz büyük ölçüde bunun etkisi altında oldu.

Bizim ‘’evet’’ ile Rum’un ‘’ohisi’’ ayni ana denk geldiği için bu da tutmadı. 

AB hesap hatası yaptı dendi. Yeni adisyon açıldı.

Bu ‘’son şanstır’’ hatırlatmaları ile bu yönteme atıfta bulunup medet umanlar gerekçelerinde haklı olsalar da bundan dolayı pek inandırıcı olamıyorlar.

Bu ‘’son şanstır’’ hatırlatmaları olsa olsa Akıncı ve/veya Anastasiades’in son şansıdır algısıyla mücadele etmek durumundadır.

Bu seferki ‘’ilgilenmiyorum gidiyorum’’ yöntemi ile oluşturulmak istenen baskı öncelikli olarak bize değil.

Rum yönetiminin, Annan planına hayır denilmesinden itibaren en büyük endişesi, ‘’ilgilenmiyorum, gidiyorum’’ yöntemi ile anlaşmaya zorlanmak ve referandumda yine tek taraflı ‘’ohi’’ çıkması ile karşı karşıya kalmaktır.

Bunun siyasi sorumluluğu alınmak istenmiyor ama buna karşılık 74 öncesinde olduğu gibi çok daha büyük bir tarihi hatanın sorumluluğu alınmaktadır.

‘’İlgilenmiyorum, gidiyorum’’ müzakere yönteminin panzehri gücün tek bir noktada konsolide olmasını önlemektir.

AB ülkelerinin güneydeki üs ve askeri amaçla liman ve havaalanı kullanma ve kiralama taleplerine bugüne kadar adım atılmasa da kapının kapanmasının en büyük sebebi budur.

Rum, bölgede gücün Türkiye etrafında konsolide olmasına karşı hamle yapmayı umut ederek bu yola girmiştir.

Adamızın bulunduğu bölgede belirsizlik hat safhadadır.

Konuya göre neredeyse haftalık ittifaklar kurulup bozulan bir Ortadoğu görüntüsü ortaya çıkmıştır.

Böyle bir ortamın hemen yanında olan adada ‘’ilgilenmiyorum gidiyorum’’ yöntemi ile bugüne kadar müzakere edilen çerçevede bir anlaşmaya ulaşmak pek mümkün değildir. Ulaşılacak olan ‘’anlaşma’’ konuşulan çerçevenin dışında bambaşka bir dengeye oturmaya mahkûmdur.

İçinden geçtiğimiz süreç tüm seçeneklerin denendiği gerçeğinin altını çizerek, ‘’anlaşmamaya anlaşmış’’ olmanın iki tarafın ikna edilme sürecinin finalidir.

Bundan sonraki aşamada bulunacak zoraki çözüm ‘’Nasreddin Hocanın satılığa çıkardığı evinin iç duvarındaki çivinin kullanım hakkını saklı tutması’’ hikâyesine benzeyen bir çözüm olacaktır.

Hocanın ‘’çivi’’ hikâyesini bir sonraki yazıda yazarız ama karşı karşıya kalınacak ‘’çözüm’’ şekli bu ada için ilk değildir.

Örnek vermek gerekirse, İngiliz 60 yıl önce ‘’mahsustan teslim’’ olup adanın tümüne bağımsızlık! ve özyönetim! hakkını verirken de ‘’çivi’’ çakıp benzer bir şablon uygulamıştı.

Sonrasında olanlar öncesindekinden daha kanlıdır.

Geçmişte bulunan çözüm şekillerinde çakılan ‘’çiviler’’ adanın bağrına çakıldı. 

Şimdi yeni ‘’çiviler’’ çakmak için zemin oluşturuluyor.

Olan budur.

Her şey yolunda gitmektedir!!!

Tarihin tekerrür etmesi insanlık tarihinin cahillik tarihi olmasından dolayıdır.

Bizim adamız da gani gani bu cahillikten nasibini almıştır.

Nasibini almaya devam etmek için de arsızca yol almaktadır.

14/05/2017 09:23
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.