Aralık sonrası ayni Türkiye olmayacak

ads ads ads ads
26/11/2016

ads

Hüseyin Ekmekci Hüseyin Ekmekci


“Türk tarafı” dün toplandı.

Cumhurbaşkanlığında aslında, “iktidar ve muhalefet” ile Türkiye, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı başkanlığında toplandı.

İki şey teyit edildi.

Eroğlu- Anastasiades arasında imzalanan ve doğal takvimi başlatan 11 Şubat 2014 belgesine bağlılık…

Aralık 2016 sonuna kadar çözüm sürecinin sonlandırılması ve 2017 içerisinde de referanduma gidilmesi.

En azından, “garantörlerin de katılacağı” beşli konferans için tarih alınması.

Mevlüt Çavuşoğlu, “Türkiye artık sürece desteğini çekti” açıklaması yapmadı:..

Ama “Aralık 2016 son tarih” mesajı verdi.

Bunu Anastasiades bilmiyor mu?

Mustafa Akıncı biliyor, dillendiriyor da, Rum tarafı bilmiyor mu?

Hükümetin desteği de bu koşulla.

Aralık vurgusu’nu yorumladığım zaman, bugün Akıncı’nın açıklamaları ile birlikte okumak gerek.

2017 sıkıntılıdır.

Yasal takvim değil ama doğal takvim “2016 Aralık” ayını dayat maktadır.

Çavuşoğlu da şunu demektedir aslında: “2017’de sürece bu denli destek veren bir Türkiye bulamayacaksınız. 80 milyonluk Türkiye, bu süreçte oyuncak olmayacaktır…”

Çözüm isteyenlerin kafa yorması gereken bir nokta da budur.

Katılmayabilirsiniz…

Öfke duyabilirsiniz…

Ama sürecin bir parçası da Türkiye’dir ve çözüme desteği önemlidir.

2’nci maddeyi, unutmayın

11 Şubat Belgesi’nin ikinci maddesi şöyle:

Liderler yapılandırılmış müzakereleri sonuç odaklı biçimde yeniden başlatmak hususundaki kararlılıklarını ifade etmişlerdir. Çözüme bağlanmamış tüm ana konular masada olacak ve birbirleriyle bağlantılı olarak görüşülecektir. Liderler mümkün olan en kısa zamanda bir çözüme ulaşmayı ve bunu müteakip ayrı ancak eş zamanlı referandumlar düzenlemeyi hedefleyeceklerdir.

Mustafa Akıncı’ya göre, Anastasiades şimdi bunun hilafında davranmaktadır. Üstelik bu belgedeki imza da Eroğlu ile birlikte Anastasiades’e aittir.

Akıncı’nın “beşli konferans” çıkışı, “ön şart” değil, aslında Rum lideri “11 Şubat belgesindeki imzasına sahip çıkması için” bir çağrıdır.

“Toprak bitmeden devam etmem” diyerek Anastasiadis 11 Şubat belgesindeki “Çözüme bağlanmamış tüm ana konular masada olacak ve birbirleriyle bağlantılı olarak görüşülecektir” anlaşmasını bozuyor aslında.

Ne diyor Akıncı u günkü çağrısında:

“Bir yandan Türkiye-Yunanistan, arada İngiltere ile temaslarını elbette yapacaklar; ancak hedef 5’lide onların da garanti-güvenlik konularında yakınlaşmalarını sağlamak, çözüme katkı yapacak bir noktaya onların da gelmesini temin etmek. Biz de diğer arta kalan konuları konuşuruz ve bu işi en azından bir siyasal çerçeve olarak tamamlarız. Arta kalan konular olabilir mi? Olabilir. Bunları ben her zaman söyledim. 2017’ye bir takım Anayasaların, federal yasaların yazılması… Uygulamaya ilişkin bir takım teknik konular… Bütün bunlar kalabilir. Bunlar da hepsi önümüzdeki yılın ilk birkaç ayında halledilir. Halkımıza da, iki topluma da yeterli zaman dilimleri ayrılarak önümüzdeki yılın ortalarında da her şey başarılı giderse referandumlar bile gerçekleşebilir. Bunlar hep mümkündür. Yeter ki bu konuda taraflar olumlu bir şekilde hareket edebilsinler.

Özeti şudur:

“Niyet varsa, çözüm de halen mümkündür.”

Hangi yüzle TKP…

“TDP’deki kavganın sırası mı?” kısmına hiç girmeyeceğim.

Sırası olmadığı ortada.

Herkes oturmuş kendi penceresinden ne kadar haklı olduğunu anlatıyor.

Genel merkez ve Ercan Hoşkara bir tarafta…

Mehmet Çakıcı ve Mustafa Emiroğluları bir tarafta…

Tartışılan “ideoloji” mi sanıyorsunuz?

Siyaset mi tartışılan?

Tartışmaklar o kadar “bel altı vurmalarla” devam ediyor ki?

Kimin haklı, kimin haksız olduğunu kestiremiyorsunuz…

Ortada bir de Kıbrıs sorunu var.

En ateşli günlerden geçiyoruz.

Çözüme inananların en çok kenetlenmesi gereken günlerden…

Ama “çözüme destek veren örgütlü yapılardan” TDP, kendi içerisinde bölünmekle meşgul.

Üstelik ortada “ideolojik” bir kavga yok.

“Söylenemeyenler” üzerinden bir kavga…

“Yapılanlardan değil, yapılmayanlar üzerinden bir ceza…”

Üstelik de “Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin kurulmasından” bahsediliyor.

“Hangi yüzle?” de sormak geliyor içimden.

Bugün “kurulmasından” bahsedenler, geçmişte bize aylarca “neden kapatılması gerektiğini” anlatmıştı.

Başta da sayın Mehmet Çakıcı…

Velhasıl…

Bir garip kavga ve bölünme…

Tuhaf bir zamanlama…

“Sol hastalığı” deyip geçmek mi gerek, yoksa her şeyi konuşmak mı?

Perde gerisinde “mır mır” konuşulanlar, bugün “ben haklıyım” diyenlerin sokağa çıkamayacağı cinsten…

Buralarda da siyaset böyle yapılır oldu…

Bel altı mübah… 

26/11/2016 11:13
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: hüseyin ekmekçi
MANŞETLER

HK Hüseyin Ekmekci

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.