Barış Derken Sakın Ola Mezarımızı Kazmaya!
15/10/2017
Eşref Çetinel
Dün, bugünkü genç kuşağın yaşamadığı, dolayısıyle göremediği bu nedenle doğru yargıya varmakta zorlanacağı “bizim” dediğimiz dönemlerin “Türk-Rum ilişkilerinden” söz ettimdi!
Özetle anlattığım şuydu: “İki etnik halk yan yana bazen iç içe yaşarlardı… Birbirlerinin ne dinine ne eğlencesine ne bayramıyla seyranlarına karışmazlar, hatta birbirlerinin kahvelerinde oturmazlar fakat kavga da etmezlerdi. Çünkü İngiliz koloni idaresinin bu konuda hiç toleransı yoktu. İşlenen bir cinayetin failinin cezası kesinlikle darağacında idam edilmesiydi!
Bu nedenle iki halk karma köylerde kasabalarda kapı komşusu da olsalar hırgürden kaçınılırlardı!
HATTA: 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulup da adada Rumlarla yalnız kaldığımızda o birlikteliği çok yadırgadıktı! EOKA teröründen sonra ilk kez Rum halkı ile Kıbrıs’ı yönetmek iddiasında ayni yönetim ve makamlarla meclisini paylaşmıştık! Oysa birlikte kararlar almak için her iki toplum da hazır değildi! Zürih Londra Anlaşmasından ne onlar memnundu ne Türkler!
NİTEKİM: 1959’dan sonra İstanbul’a Ankara’ya Lefkoşa hava alanından iki pervaneli Dakota uçaklarıyla gidip gelirken alanın gümrüğünde genellikle Rum memurlar olur, giriş çıkışlarda yoklamadıkları yerimiz, çıkarmadıkları güçlük kalmazdı! Keza Larnaka limanından gemilerle Türkiye’ye gidip gelirken bu kez oranın gümrüğünün hışmına uğrar, bir paket “Harman” sigarasını bile müsadere edip gözümüzün önünde parçalayıp çöpe atarlardı!
Kısacası iki toplum olarak bir devletin ortakları olmuştuk ama ne kalplerimiz ne gönüllerimiz kabullenebilmişti bu ortaklığı!
Üstelik de dün anlatmaya çalıştığım gibi yaşam koşullarımız da değişmemişti! Hâlâ hem yönetimde hem de halk katlarında birbirimize yabancıydık, husumet ve düşmanlık içindeydik!
Anlıyorduk ki “iki etnik halkı anayasalar, anlaşmalar, yasalarla bir araya getirip tek bir devlet oluşturmak mümkün değildir!” Hele Kıbrıs Cumhuriyeti gibi üniter bir devleti yürütmek hiç mümkün değildir!
Zaten KC’i bir buçuk yılda duvara tosladı, çalışamaz duruma düştü ve 1963’de Rum tarafı, asıl hedefi olan Enosisi gerçekleştirmek için bu kez Türk halkına savaş açtı!
SONUÇTA kanlı ve acılarla dolu bir dönem başladı! Osmanlı’dan beridir süregelen ve Türk Rum komşuluğu ile barış içinde yan yana yaşayabilme tahammülü, yerini “asla birlikte yaşanamayacak bir düşmanlık ve kine bıraktı!”
Sonrası bilinmelidir. Rum tarafı dur durak bilmedi önce 1974 Barış harekâtına neden oldu sonra adanın bölünmesini kabulde iki bölge yarattı! Bunun sorumlusu da suçlu ve saldırgan konumundaki Rum toplumudur!
ŞİMDİLER: Hangi akla nasıl bir “yalanla” söylettirilip yazdırılıyor bilmiyorum ama “hayır bu adada hiçbir dönemde Türk halkı ile Rum halkı kardeş kardeş yaşamadı. Rum Rum gibi, Türk de Türk gibi yaşadı!” Abartıp “halkların kardeşliği” gibi dünyada bile örneği olmayan bir siyasi safsatayı Kıbrıs Türk halkına “çözüm” diye giydirmeye çalışanlar tutun ki gaflet içindedirler!
BU nedenle onca çözüm arayışı için olagelen müzakerelerin tümüne de bayda atıp yerle yeksan eden Rum tarafının himmet ve insafla insanlığına sığınmak, hâlâ iki halkın pekala da “bir arada kardeş kardeş ayni anayasa ve barış içinde yaşayacaklarını” sanmanın ne hayali olur ne rüyası, olsa olsa Rum’un adayı “lüp” diye yutması olur biline!
KARDEŞLİK: Son zamanlarda “ikili etkinlikler” denilerek Türk-Rum gençleriyle çocuklarını, yetmediği yerde hatta gazetecilerini birbirleri içine itip harmanlayarak iki halk arasında yakınlaşma dolayısıyla birbirlerini anlama” gibi işgüzarlığa dayalı bazı faaliyetler oluyor! Küçücük ilkokul öğrencileri Güney’e taşınıyor! Gençler Güney’deki “kamplarda” buluşuyor! Bazı öğretmenler, sendikalar ortak eylemlere katılıyor, Türk gazeteciler Güney’e, Rum gazeteciler Kuzey’e geçip değişik ortamlarda çalışmalar yapıyor, kısaca “birbirlerini anlayıp birbirleriyle dostluklar kurup, geleceğin barışçı ve çözümsel Kıbrıs’ını oluşturmak için yeni bir yöntem uygulanıyor!” .
LAFIMIZ yoktur. Ancak bilin ki o Rum sizi dereye sulu götürür susuz getirir! Posanız çıkana kadar tepe tepe kullanır bir köşeye fırlatırken de sizi cascavlak ortalarda bırakır!
Kaldı ki “hayal hayaldir!” Ortadoğu’nun halleri ortada! Türkiye’nin durumu ortada! Dolayısıyle Kıbrıs’ın Türkiye ve bizim için de siyasi konumu ortadadır!
Çocukların gençlerin beynini “Türkiyesiz” bir Kıbrıs sloganı ile yıkayabilirsiniz ama siz Rum’a “Yunanistan’sız, Rusya’sız Mısır’sız, AB’siz, İsrail’siz… Bir Kıbrıs’ı ne dayatabilirsiniz ne kabul ettirebilirsiniz! Artı “Türk”e yönelik kendileri için çok özel ve çok önemli “düşmanlık” ve “kinden” de vazgeçiremezsiniz!
BAKIN, çocuklarınıza sahip çıkın! Bu kale bir gün içeriden yıkılırsa, hepimiz enkazının altında kalır yok oluruz, haberiniz ola!
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız