'Barış ve Çözüm' Türk’ün Boynunda Asılı 'Yular' Değidir!
27/09/2017
Eşref Çetinel
Ne zaman KKTC yetkililerinden şu veya bu nedenlerle Rum tarafına yönelik bir yaptırım yahut kısasa kısas politikasında bir misilleme söz konusu olsa, bizim “Bremen Mızıkacıları” o kakafonik sasleriyle hemen devreye girerler! “Aman barışa halel gelmesin! “Aman sertlik politikası oluşmasın!” “Sakın ha Rum dostlarımızı gücendirmeyelim sonra yeniden müzakerelere başlayamayız!..” Yetmez bu kez bir oktav yukarından “Tabi derler biz yaparsak onlar da bize yapar” kınamaları! Veya barış nasihatları çekmeler!
Fakat bu güne kadar bu “Bremen Mızıkacılarının” Rum tarafının Türk tarafına reva gördüğü zulümleri, baskıları, elan devam eden ambargoları, müzakereler sürecini resmen dinamitlediklerini, istediklerini alamadıkları için de masadan kaçmalarını falan… Ayni dil ve konserleriyle protesto ettiklerini ne gördük ne de işittik!
Zaman zaman Sn. Akıncı’nın Rum tarafını kınayan açıklamaları da olmasa sanırsınız bu adada “muzırlıkların sorumlusu”” Türk tarafıdır, Hükümet kanadıdır yahut “tu kaka” der gibi “milliyetçilerdir!”
SON OLAY: Dünkü yazımda “karşılıklı muzırlıkları” konu yaparken “eh” demiştim. “Biz de yaparız!” “Güney’den Karpaz’daki Rumlara gönderilen gıda ve eşyaları vergilendirme kararı alır eğer vermezlerse yardımların gelmesine izin vermeyeceğiz” uyarısını da ucuna takarız!..”
Dün bu konudaki açıklamalara baktık “vay efendim, sen miydin böyle bir karar alan! Bremen Mızıkacıları bu kez “gafil ne bilir barışı, insanlığı” diyerek mehter marşını çalıp söylüyor! “Olmaz diyorlar! Ne demek göze göz, dişe diş?” “Bu politika çok yanlıştır!..”
Bazıları da öküz altında buzağı arıyor, “bu bir tertiptir, mutlaka başka maksatlar” vardır diyor, kimileri “şoven güçler yine harekete geçti” kehanetinde bulunuyor!”
Kısaca Ekimde uygulanacak bu vergilendirme kararının yanlış ve barışa zarar verici” olduğu söyleniyor, Rum tarafı ile KKTC’de ikamet eden Rumlar bir kez daha “mazlum ve mağdur” pozisyona sokulurken, Güney’e de “bölünmüş vatanımızı yeniden birleştirelim” mesajları uçuruluyor! Bunlara karşın:
HİÇ İŞİTTİNİZ Mİ? Bu “mızıkacıların” Güney’e geçen bazı Türk yurttaşlarına yönelik şiddet ve illegal olayları protesto ettiklerini? Bir bağ maydanozu bile gidip Güney’den alan Türk yurttaşa, “esnafımıza çarşımıza günah” diye uyarıda bulunduklarını? Yahut Güney’den Kuzey’e geçen yabancı turistlere bazı otellerde konaklama yasağı koymalarına tepki gösterdiklerini?
SON SÖZE GELİNCE: “Barış ve çözüm” Türk halkının boynunda Rum’un istediğince çekip istediği yere götüreceği bir “yular” değildir!
_______________________________________________________________________________
HÜKÜMET ÇIRPINDIKÇA “DEVLETÇİLİK” BATAĞINA SAPLANIYOR!
Adam yakınıyordu: Yanımda çalışan personelimden biri ansızın rahatsızlandı. Telaş ettim aldım Mağusa hastanesine götürdüm. Bir baktılar Ekim ayının bilmem hangi gününe randevu verdiler!
Çıktım oradan bir özel hastaneye gittim. Ayni gün hastam beş doktor tarafından muayene edildi, ameliyatı yapıldı sağlığına kavuştu…
ÖTE yandan devlet laboratuarı yandı ya, kan ve idrar tahlilleri hâlâ yapılamıyor. Müracaatlara verilen yanıt ise şöyle: “İstersen kendi imkânlarımızla yaparız sonuçların doğruluğu konusunda garanti veremeyiz!”
Bunlara karşılık Faiz Sucuoğlu mücadelesini sürdürüyor diyeceğim! “Eğer tasarladığı yeni sağlık sistemi tutarsa gelecekte takdirlerimizle diyeceğiz ki toplum ve hastalar kazandı!”
FAKAT: Bugün bunu söyleyemiyoruz. Bir kere hekimlere ikinci iş yasağı uygulamasıyla sorun beterince katmerlendi! Mesai saatleri dışında doktorların fatura karşılığında hastalarına bakabilmelerinin ne kadar devam edeceğini bilemiyoruz çünkü özel kliniklerdeki parasal kazançlar ağızları sulandırmaya devam ediyor…
TABİ Sucuoğlu’nun en çok güvendiği “Döner Sermaye Yasasının” yasalaşması. Özel hastanelerdeki bu sistemi devlet hastanelerine de taşıyacak… Tüm gelirler bir havuzda toplanacak sonra harcamalarla maaşlara kanalize edilecek falan… Bir nevi ortaklık da henüz “devlet hastanelerinde” nasıl sistemleştirilip nasıl faydalı olacağı belli değil, çünkü önce kırılması gereken “devletçi zihniyet” ve “hantal merkeziyetçi devletçilik” uygulamalarıdır. Mesela:
DEVLET KURUMLARI: Bu ülkede “devletçi sistemle” zaman öldürülüyor çünkü “gerekli” yasalarla icraatlar oluşturulamıyor! Mesela “Anayolları devlet yapar!” Fakat o anayollar kısa sürede trafik sorunları nedeniyle sırat köprüleri haline gelir!
İmar İskân politikası, planlaması, emirnameleri de devletin yetki ve sorumluluğundadır ama memleketteki çarpık yapılaşma ile arazi spekülasyonları hiç bitip itmez rant da cabası olur!
Eğitim öğrenim de devletin yetki ve sorumluğundadır üstelik “millidir” de! Fakat ne Okul öğretmen sorunları biter, ne atama sınav sorunları!
KISACA: “Devlet ve devletçilik,” gelip giden yönetimlerin kendi siyasi çıkarlarıyla partisel faaliyetleri için kullanılan organlar haline getirilmişlerdir! Çoğu da kokuşmuştur! Bakalım bir gün hangi siyasi parti iktidarına nasip olacak bu “kokuşmuş devletçiliği” ilga etmek!
_______________________________________________________________________________
KISACA TAKILDIĞIM: (NEDEN İLLE DE EĞİTİMDE FEDAKÂRLIK?)
Bir süre önce Ziya Öztürkler bir gazetemizde “derdimiz masa sandalye mi yoksa eğitimin kalitesi mi” diye sorduydu.. Öteden beri tartışılan bir olay hatta denir ki Sokrat öğrencilerine kırlarda ovalarda ders verirdi…
İyi de eğer “fedakârlıklar” üzerine kurulacak bir milli devlet olacaksak neden buna Bakanların (olay haline gelen) “lüks arabalarıyla “hiçbir faydaları olmadıkları devletin batıp gitmesinden ispatlı astronomik maaşlı müşavirlerinden” başlamıyorlar da her ders yılında eğitimi alt üst etmek pahasına “okullardan öğretmenlerden” başlıyorlar? Milli devlet “tasayı da kıvancı da “milletçe paylaşır.” Maşallah bizimkilerin sevgilileri bile imtiyazlı sınıflıdırlar!
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız