Beş soru sordum

ads ads ads ads
22/06/2016

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


Dedim ki kendi kendime “Sen doktorlarla başla, çuvaldızı önce bir kendi meslek gurubuna sok da sonra diğerlerini iğnelersin”. Ve sosyal medya üzerinden takipçilerime sordum : “Aranızda bir hekimi “rüşvet aldı” diye suçlayabilecek biri var mı? Hekimin ismini bana verebilir mi? Yaza bilir mi?” diye.

Daha ileti sosyal medyaya düşer düşmez bir hekim arkadaşım aradı: “Ne yapıyorsun sen? Facebook aslanlarına meslektaşlarını yem mi edeceksin?” diye sordu. Güldüm. “ Facebook aslanları ne demek ?” diye karşı soru sordum. “Burada atıp tutup normal hayatta süklüm püklüm tepkisiz oturanlara diyorum ben onu” diye cevapladı. Karşılıklı güldük.

Tam yirmi dört saat bekledim. Bu zamanın sonunda kırk iki beğeni aldı bu ileti. Yirmi iki yorum geldi. Bir arkadaşımız da paylaştı. Sorduğum soruya gelen yanıtlar gerüşvet (2)neli kapsayan cevaplardı. “Hepsi” diyen de vardı. “Birkaç kişi yüzünden bir meslek grubu karalanamaz” diyen de… Daha ziyade hekimlerin ilgisizliğinden bahsediliyor, hastanede yapılacak iş için hastanın özele çağırılmasından, mesai saatlerine uyulmamasından yakınılıyordu. Sadece bir vatandaş isim verecek oldu. O da hekimle kendi muhatap olmamış, bir arkadaşının yaşadıkları üzerine isimi vermişti. O arkadaşının telefon numarasını arayıp sorduğumda ise “Hayır rüşvet istedi dersem yanlış olur, Ama hastama ilgisizliğinden şikayetçiyim” cevabını aldım. Anlayacağınız ilk gün sorduğum soruya direk cevap veren çıkmadı.

İkinci gün haklarında çok konuşulan bir başka meslek gurubuna yönelik sorumu yayımladım. Bu kez “Günümüzde, bir çocuğu özel ders vermezse sınıf geçirmeyeceğini söyleyen öğretmen tanıyor musunuz? İsim verebilir misiniz?” diyerek öğretmenleri hedef tahtasına oturttum. Elli dört beğeni alan bu iletiye on dört de yorum geldi. Yorumların içeriği hekimlere gelenlerle çok benzeşiyordu. Özel derse teşvik edildiğini söyleyenler çoğunluktaydı. “Ah o eski öğretmenler” diye hayıflananlar vardı. Ama soruma cevap olacak şekilde bir isim veren yoktu. Bu arada benim de bu iletileri koymakla ilgili niyetim sorgulanmaya başlandı. Bu yönde sorular gelmeye başladı

Üçüncü gün devlet memurlarını hedef tahtasına aldım. Yumuşacık bir üslupla “Her hangi bir devlet dairesinde veya kurumunda, işini yapılmak için vatandaştan kişisel çıkar sağlamayı huy haline getirmiş, bir memurun adını ve dairesini rica edebilir rüşvet (1)miyim? diye sordum. Bu iletiye atmış altı kişi “like” yaptı. On altı da yorum geldi. Yorumlar da artık niyetim iyice sorgulanmaya başladı. Bu arada “vazgeç” diyenler de çıkmaya başladı. Başka meslek guruplarını suçlamaya kalkanlarda. Eskiden yaşanmışlıkları dillendiren de vardı, sistemin çöktüğünden bahseden de. Tabi bu arada siyasiler de paylarına düşeni alıyordu ama kimse soruma yönelik yanıt vermiyor bir ismi ortaya koymuyordu.

Dördüncü güne geldiğimizde biraz da özel sektörde hâkim olan bir meslek gurubuna geçelim istedim. Bu kez “ Bu ülke de kalemini satan gazeteci var mı?” diye sordum. Bu ileti her bakımdan rekor kırdı. Yirmi dört saat içinde yetmiş beş beğeni , on sekiz yorum aldı Daha önceki günlerde görülmeyen ve ilk yorumlarda “hepsi” ifadesinin yer almasından kaynaklandığını düşündüğüm bir tepki doğdu. Gazetecilerden bazıları bu “Hepsi” ifadesini kullananlara yüklendiler. Bir an kavga çıkacak sandım ama sonra çok şükür, medeni bir şekilde anlaştılar. Aynen diğer gruplarda olduğu gibi gazeteciler arasında da çürük elma olabileceğini ancak bunun tüm gazetecileri kapsamadığı yönünde uzlaştılar. Bir ara gerginleşen ortamdan dolayı iletiyi kaldırmayı düşünsem de ortalığın normalleşmesi ile bu fikrimden vazgeçtim. Vaz geçtim vazgeçmesine de bu ortamda dahi Türkiye de görev yapan birkaç gazeteci dışında kimsenin adı verilmedi. Buna karşın soruyu tersten alıp güvendikleri gazetecilerin adını verenlerde vardı ki, bu da diğer gruplarda olmamıştı.

Son gün yine özel sektör üzerinden devam edelim istedim. “Ülkemizde kaçak işçi çalıştıran iş insanı varsa, kimdir?” diye sordum. Aslında “kim vergi vermiyor?” diye soracaktım ama yazılacakları tahmin edip vazgeçtim. Dördüncü güne göre tansiyon düştü. Yirmi dört saat içinde otuz bir beğeni altı yorum geldi. Beşinci günün en büyük özelliği ise tek bir iş insanından olumlu ya da olumsuz tepki almamamdı.

Bu örnekleri günlerce uzatabilirdim. Polisleri, askerleri, mühendisleri, mimarları, işçileri, sanatçıları hatta sporcuları dahi önünüze koyabilirdim. Ama yapmadım. Çünkü sonuç ilk beş örnektekinden farklı olmayacaktı. Neticeye gelince… Bu küçük bilimsel olmayan çalışmadan şu sonuçları çıkarmak mümkün.:

Soruları doğru algılıyoruz ama işimize geldiği gibi yanıtlıyoruz

Mızmızlanıyoruz ama kimseyle de kötü olmak istemiyoruz. Bunun yerine grupları hedef almayı tercih ediyoruz. İşini doğru yapmayanı söylemek yerine, ilgili sektörün çalışanını toptan suçlamayı tercih ediyoruz.

Birbirimizden ciddi anlamda korkuyoruz…

Hekimler, Öğretmenler ,memurlar, hatta iş insanları kendileri hakkında atılıp tutulmasını ya kanıksamışlar ya da kanıksamak üzeredirler. Gazeteciler ise bu tip yaklaşımlara hâlâ ciddi tepki koyuyorlar.

Bu anketin aslında bilimsel hiçbir değeri olmadığını baştan söyledim. Ama yine de sonuçlar bir şeye hizmet etmeyecek olsa da gerçekçidir. Aslında meslekler üzerinden kötü ve adaletsiz yönetim sorgulanmaktadır.

VE ŞİİR

Feriha Altıok’un sorgu dolu şiiriyle beraberiz;

Hiç yoktan bir merhabaydı

şakadan ipi bırakılmış bir uçurtma

sonra bir nisan tutmuştuk içimizden

bir buluttan bir buluta

biz o yağmurlara benzer yağmurlar

yağmadık bir daha. ….

küheylân gelişler bozgun dönüşler. …

bilmez miydik hangi rüyayla uyanacak

ateşten yatağında güldalından oyuncak? ….

sen al bütün yağmurları sakla

ben önce bu çölü öpeyim

bir uçtan uca

ey uçurumdan düşerken

tutunduğum düş!

yere bakma adın aşksa. …

yum gözünü düş o korkudan. ..

.uzat…uzak ırmaklarsa kollarımız

ve aşk kızıl bir hüzünse

uzat. ..hüznü kurtar kuruntudan

kaç dizme çektim

gözlerimi dağladığım mili

lâl bir şarkıdır şimdi

o bağbozumu

ah o ince keman sesi. …

hiç yaprak düşmez mi

senin bahçenden

ölçsem kaç eylül çıkar benden. ……

ANLAYAMADIKLARIM: Ralli yapılacak yer olarak Mağusa Hendeğinden daha başka yer mi kalmadı? Tarihi değerlere böyle mi sahip çıkılacak? Anlayamadım bu işi gitti yahu… 

22/06/2016 11:51
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.