Bilinmeyen Sevgili: Pia
27/09/2017
Ahmet Okan
Bugünkü köşemizi alıntı yaptığımız iki güzel hikayeye bırakıyoruz:
…
1938 yılında orduyu ayaklanmaya kışkırtmak suçundan 28 yıl ceza alan ve 12 yıl cezaevinde kalan Nazım Hikmet, 1950’ye kadar İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde kaldı. Bursa’da kaldığı dönemde ise Adalet Bakanlığı’ndan gelen heyetle bir anısı vardır…
Bursa Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir.
Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre:
“Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?” der.
Nazım’ı odaya getirirler.
Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve:
“Demek Nazım Hikmet sensin” der.
Nazım’a oturması için yer göstermez.
Kısa bir konuşma sonrası “Gidebilirsiniz” der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe:
“Ömer Hayyam adını duydunuz mu?” diye sorar.
Müfettiş hemen atılır:
“Kim bilmez ki Hayyam’ı?”
Nazım:
“Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?” diye sorar.
Müfettiş şaşırır.
Nazım konuşmasını sürdürür:
“Görüyorsunuz, sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanını ve sizi kimse anımsamayacak” der ve çıkar.
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar, Nazım’ı geri çağırır ama Nazım koğuşunun yolunu tutmuştur, asla geri dönmez.
Sahi, o dönemin Adalet Bakanı kimdi?
…
Attila İlhan bir gün Kadıköy Rıhtım’da otururken, yabancı plakalı bir nakliye aracı görür. Nakliye aracının üstünde, Pakistan International Airlines yazıyordur. Usta bu nakliye aracını hayalindeki kadına benzetir. O beklenen kadını belki görmüştür ama bu araç gibi hızla yanından geçip gitmiş, farkında olmamıştır.
Belki yabancı bir ülkededir. Hiç tanımaz O’nu. O kadının elini tutmak için neyini vermezdi ki? Nakliye aracının üstündeki yazının baş harflerinin birleştirerek ‘ Pia ‘ ismini oluşturur. Bir gün Pia Sorulur Usta’ya: Kimdir bu Pia: Belki de o kadın aslında Pia. O hiç olmayan kadın. Aklımda kalanlar, imkânsız aşkların kadını. Yaşanmış aşklar kalmıyor. Bitiriyorsunuz karşılıklı. Hatırlanan, askıda kalmış aşklar. Ama Pia aşkı; yaşanmışlık olmadığı için, hiç bitmiyor.
…
PIA
Ne olur kim olduğunu bilsem Pia’nın.
Ellerini bir tutsam, ölsem;
Böyle uzak uzak seslenmese,
Ben bir şehre geldiğim vakit,
O başka bir şehre gitmese:
Otelleri bomboş bulmasam.
İçlenip buzlu bir kadeh gibi,
Buğulanıp buğulanıp durmasam.
Ne olur sabaha karşı rıhtımda,
Çocuklar Pia’yı görseler,
Bana haber salsalar bilsem.
İçimi büsbütün yıldız basar.
Bir hançer gibi çıkıp giderdim.
Ben bir şehre geldiğim vakit,
O başka bir şehre gitmese,
Singapur yolunda demeseler.
Bana bunu yapmasalar yorgunum.
Üstelik parasızım, pasaportsuzum.
Ne olur sabaha karşı rıhtımda,
Seslendiğini duysam Pia’nın:
Sırtında yoksul bir yağmurluk,
Çocuk gözleri büyük büyük;
Üşümüş, ürpermiş, soluk.
Ellerini tutabilsem Pia’nın,
Ölsem; eksiksiz ölürdüm.