Bir çuval inciri battos ettiniz

ads ads ads ads
18/10/2016

ads

Hüseyin Ekmekci Hüseyin Ekmekci


Polis Genel Müdürlüğü, son yılların en başarılı operasyonlarına imza attı.

Peşi sıra…

Uyuşturucu…

Soygun…

Darp…

Bir polis arkadaşım şunu demişti:

“İnsanların bize bakışı değişti. Üniformalı gezerken daha bir güler yüzle selam veriyorlar…”

Düne kadar…

Düşünün…

İranlı profesyonel soyguncular adaya gelmiş…

Peşi sıra kuyumcu soyuyor.

Polis, Amerikan filmlerini aratmayacak bir operasyon yapıyor.

Suçluları tespit ediyor.

Tutuklamıyor.

Otele polis yerleştiriyor.

Suçlularla kahvaltı dahi yapıyorlar…

Arabalarını bozuyor bir polis.

Diğer polis kiralık araba ayarlıyor, üzerine de araç takip cihazı takıyorlar.

Göz açtırmıyor polis.

Takip ediyor.

Amaç, çalınan altınların her zerresine ulaşmaktı.

Gömüldüğü yere kadar saptandı.

Havaalanında da bir operasyonla soyguncular kıskıvrak tutuklandı.

İncir ipi geldi gerisi…

Polisimizle gurur duyduk.

Bu gururu manşetlere taşıdık.

Operasyonu göklere çıkardık.

Ayrıntıları öğrendikçe göğsümüz kabardı.

“İyi ki polisimiz var” dedik…

Ne hakkınız var

Bu saatten sonra yazacaklarım ise, içerisinde büyük bir utancı barındırıyor.

Kodese tıkılan dört İranlı, kaçıyor.

Efendim havalandırma varmış da oradan kaçtılar.

Hem de babuçlarla kaçtılar.

Şimdi polis ayıklasın pirincin taşını.

Yahu ben gerçekten merak ediyorum…

“Şahısların” kurumları bu kadar “masgara” etme hakkı var mı?

Yani…

Bir grup polis tarihin en önemli operasyonlarından birini yapacak.

Bir grup da yan gelip yatacak ve teşkilat rezil olacak.

Hangi vicdan kaldırır bunu.

Şimdi başlayacağız:

Ama polis zor koşullarda çalışır…

Ama ek mesailer geç ödenir…

Ama çalışma saatleri fazladır…

Ama şöyledir…

Ama böyledir…

O zaman bize ne?

Bir görevde mutsuzsanız, istifa edersiniz.

İstifa etmez ve o kurumda kalmaya devam ederseniz, işinizin, aldığınız maaşın gereğini yaparsınız.

Bu kadar basittir.

Dayak da cabası

Girne sokaklarında, baldırı çıplak üç tıfılın haşat ettiği polislerden hiç bahsetmeyelim.

Görmeyelim…

Unutalım…

Bakınız…

Kısa sürede ne yaşadı bu teşkilat…

Girne de devriye gezen iki polis huzuru bozan kişilere müdahele etmek isterken hastahanelik olana kadar dövüldü…

Mağusa’da kaçak avlanan kişilere müdahale etmek isteyen çevik kuvvet komutan ve memuru doğduğuna pişman olacak kadar dayak yedi.

“Bırakın polisi dövenlerin cezasını ben vereyim” diyen magandanın ukalalığını hiç saymayalım…

Üzerine de bu…

Şamar oğlanı mı?

Şimdi…

Polis, arkadaşlarını darp eden zontalara “çaksa” vay…

Sineye çekse vay…

Polis, gerekli cezayı veremediği için de bir şehir magandası çıkıp, “bırakın ben vereyim” diyor.

Polis şamar oğlanı mı?

Bakınız.

Ben bu ülkede iki şeye çok güvenirim.

Polise…

Yargıya…

Bu işin başka tutar tarafı da yoktur.

Aksi halde, bu iki kurumdan biri zafiyet gösterirse…

O zaman, “zangoçun” hikayesine döneriz…

“Adalet” ölür…

Çan durmadan çalar.

Diyorum ki:

“Bu firar bana basit gelmiyor. O an hangi polisler nöbetteydi? Nasıl bir ihmal var. Suçlularla para ilişkisi var mı? Yardım eden var mı?”

Polis teşkilatı bu olayı, “açığa aldık, araştırıyoruz” diye geçiştirmesin.

Zaten, teşkilatın üzerinde “tutuklu bir mahkumun intiharı” ayıp olarak duruyor.

Hesabını sormazsanız eğer…

“Güler yüzle polise selam veren” vatandaş da bulamayacaksınız.

Kimin ihmali varsa, “boynu kıldan incedir, katli vaciptir” hukuksal manada.

Kamuoyu desteği de polis yönetiminin yanındadır.

Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun… 

18/10/2016 11:24
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: hüseyin ekmekçi
MANŞETLER

HK Hüseyin Ekmekci

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.