Bir Kıbrıs Büyükelçisi’nin Dramı!

Turhan Korun Poli Dergisinde bir Kıbrıs Büyük Elçisi'nin Dramını yazdı

ads ads ads ads
27/01/2013
Poli - Dr. Turhan Korun

ads
Bir Kıbrıs Büyükelçisi’nin Dramı!

Turhan Korun bu hafta Poli Dergisinde bir Kıbrıs Büyük Elçisi’nin dramını yazdı: İşte Turhan Korun’un yazısı:

Merhum Ahmet Zaim 1927 yılında Lefkoşa’da doğmuş, orta eğitimini Lefkoşa İngiliz Okulu’nda tamamlamıştır.
Kıbrıs Adası Türk Azınlığı Kurumu (KATAK) bursu ile Türk toplumu adına İngiltere’ye yüksek öğrenime gönderilmiştir. 1947 yılında adaya avukat olarak dönmüştür. 1947-1955 yılları arasında Mağusa’da avukatlık mesleğini yürütmüştür. Türk toplumu içerisinde İngiltere’den mezun hukukçuların parmakla sayılacak kadar az olduğu o devirde Zaim, mesleğinin yanında Kıbrıs Türk Milli Birliği’nin Mağusa Örgütü’nün Sekreterliği’ni de 1947 ile 1955 yılları arasında sürdürmüştür. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanına kadar geçen süre içerisinde Kıbrıs konusunda Kıbrıs Türk toplumunu çeşitli zamanlarda ve zeminlerde temsil eden heyetlerde bulunmuştur. Faiz Kaymak başkanlığındaki heyetlerde Ahmet Mithat Berberoğlu ile birlikte Türkiye’de Londra ve New York’ta Birleşmiş Milletler’de toplumu temsil etmiştir.
17 Ekim 1955’te Ahmet Zaim’i İngiliz sömürge döneminin Lefkoşa ve Girne komiserliğinde, komiser Mr. Clements’in muavini olarak atandığı görülmektedir. Bu görevi sırasında da toplumun verdiği özellikle federasyon başkanı olarak R.R. Denktaş’ın direktiflerini görevi gereği yerine getirdiği bilinmektedir.
1959-60 yıllarında Kıbrıs konusundaki gelişmelere bağlı olarak kurulan geçici Kıbrıs Hükümeti’nde Türk toplumuna verilen bakanlık kontenjanından, Savunma Bakanı olarak Osman Örek atanırken, Ahmet Zaim’in de bu bakanlığa müsteşar olduğu görülmektedir.
16 Ağustos 1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Bakanlar Kurulu yaptığı ilk toplantıda diğer Elçilikler yanında Ankara’ya Büyükelçi olarak Mehmet Ertuğruloğlu atanmış, 25 Kasım 1960’ta da Ahmet Zaim’in Almanya Bonn Büyükelçiliği tayini çıkmıştır. Bu atamalar dışında çeşitli elçiliklere Rum Büyükelçiler ve Türk ve Rum diplomatların atandığı da görülmektedir.
21 Aralık 1963 toplumlararası çatışmaların başlaması kurulan cumhuriyet düzenini ne hale getirdiğini hep birlikte yaşadık. Kıbrıs Türk toplumuna karşı başlayan saldırıları göğüslemek için Kıbrıs’taki mücahitlerin direnişleri sürerken Türkiye’de de Seferberlik Tetkik Kurulu alınan bir karar gereği Türkiye’de yüksek öğrenim gören gençliğin askeri eğitim görerek Kıbrıs’a çıkarılması planlanarak yürürlüğe konduğu görülmektedir. Bu organizasyona Londra’da yaşayan Kıbrıslı Türklerden de gönüllü kabul edildiği duyurulmuştur. Seferberlik Tetkik Kurulu bu organizasyonunun sivil kanadını idare etmek için Kıbrıs’ın Ankara Büyükelçisi olan Mehmet Ertuğruloğlu’nu görevlendirmişti. Ertuğruloğlu Kıbrıs Türk Kültür Derneği’nin genel başkanı olarak dürüst bir insan olan Kemal Oram Bey ile birlikte Türk Mukavemet Teşkilatı’nın kasası görevini yürütüyordu. Mehmet Ertuğruloğlu güven duyulan bir TMT mensubu idi. Bu görevi de gayet cesur bir şekilde kabul etmiş ve yerine getirmiştir.
Türkiye’deki öğrenciler, Londra’dan gönüllüler Zir köyde eğitime başlatılırlar. Yapılan 15-20 günlük askeri eğitimden sonra Erenköy’e sevkiyat planlanmıştı. Erenköy’e yapılan ilk intikal 31 Mart 1964’te gerçekleşir. Yapılan bu ilk operasyonda 42 personel bir drada (1 cins büyük kayık) ile yola çıkar. Yolda batma tehlikesi geçirirler. Geri dönerler. Tekrardan başka bir drada ile Erenköy’e varırlar. Her sevkiyatta personel ile birlikte silah ve mühimmat da götürülüyordu. Mart ayında başlayan seferler beşinci gruba kadar batma tehlikesinden başka hiçbir sorun yaşamadan gerçekleştirilmişti. Hatta seferlerde kullanılan drada yerine sahil koruma botları görevlendirilmiş, sevkiyatın daha güvenli hale getirilmesi sağlanmıştır.
Bu güzel çalışmalar mayıs ayında yaşatılan bir fiyasko ile deşifre olmuş ve büyük bir skandala imza atılmıştır. Yaşanan skandal ne idi? Bu konuda bugüne kadar kimse konuşmadı. Kimse bugüne kadar doğruyu yazmadı. Ben bilinen ve üstü ısrarla örtülen birçok insanın hayatının seyrini değiştiren, acılara davet çıkaran hiçbir askerin yapamayacağı hele kurmay olup kırmızı apolet taşıyanların yaptıkları hatanın nelere mal olduğunu müsaadenizle anlatacağım.
Ben Zir köyde eğitime Mayıs grubunda katıldım. Eğitim grubumuz 80 kişiydi. O güne kadar en kalabalık grup bizim gruptu. Biz öğrencilerle birlikte Londra’dan gelen 9 gönüllü, ailelerini Londra’da bırakmış ve bizlerle birlikte eğitime katılmışlardı. Seferberlik Tetkik Kurulu aldıkları bir kararla Londra’dan gelen bu arkadaşlarımızı nedense normal yoldan uçakla Ankara-Lefkoşa üzerinden Kıbrıs’a göndermek maharetini gösterdiler. 17 Mayıs 1964 günü yapılan sabah içtimasında zavallı 9 Londralıya “gidin bagajlarınızı hazırlayın. Sivil giyinin uçakla Lefkoşa’ya gideceksiniz” dendi. Emir tabii ki yerine getirildi. Arkadaşlarımız BEA’yin Ankara-Lefkoşa seferini yapan uçağıyla Kıbrıs’a gönderildiler. Kıbrıs’a gönderilen bu arkadaşlar güneşin pek görülmediği Londra’da yaşadıklarından Ankara’nın mayıs güneşinde yüzleri güneş yanığı, hepsi asker tıraşlı idi. içlerinden 1-2 kişinin kültür seviyesi çok düşüktü. Londra’nın berduş semtlerinden gelmiş zavallı, disiplinsiz kişilerdi. Karakter zafiyetleri vardı. Bu yolcuların görünüşleri ve davranışları Rum yetkililerin dikkatini çekmiş ve sorgulamaya tabi tutulduklarında her şeyi, askeri eğitim aldıklarını, Ankara’da bu işleri Mehmet Ertuğruloğlu’nun organize ettiğini bir bir anlatmışlardı. Londra’dan başlayıp Ankara’da kimlerle temas ettiklerini nerede kaldıklarını, nerede ve kimler tarafından eğitildiklerini bir güzel anlatmışlardır. Bunlardan Çiçek isimli olanı Rum radyosuna çıkarmışlar ve istedikleri propagandayı bu zavallıya yaptırmışlardır. Bu skandalı R.R.Denktaş hatıralarında “BEA Havayolları’na ait uçakla Kıbrıs’a gelen 9 soydaşımız havaalanında tutuklanmış açıklamalar ve suçlamalar yine ayni” diyerek aktarırken Rum basınına dayanarak Denktaş aynı konuyu “Bunlar Türkiye’de askeri eğitime tabi tutulmuş ve Kıbrıs’a gönderilen tedhişçilerdir. Kendilerini sorgulamaya alacağız” diye yazmış ama konuyu hafife aldığını belli etmişti.
Bu gelişmeler üzerine Ankara Elçisi Mehmet Ertuğruloğlu artık deşifre olmuştur. Makarios Hükümeti tarafından devlete karşı ayaklanmayı teşvik ve silahlı adam eğitimi için organizasyon yapmaktan dolayı suçlu bulduğunu ve görevden tard ettiğini açıklamıştır. Türkiye Hükümeti’nin bu konuda eli kolu kendi dairesi Seferberlik Tetkik Kurulu tarafından bağlanmıştır. Bu görevden aldırmaya karşı Türkiye Hükümeti hiçbir tavır geliştirememiştir. Türk Hükümeti Kıbrıs’ta yaşanan çatışmalardan dolayı Büyükelçilik seviyesini Maslahatgüzar seviyesine indirmiş ama diplomatik ilişkini kesmemişti. Kesmek de yararına gelmiyordu. Çünkü adada bulunan Maslahatgüzarı istediği zaman arabasına Türk bayrağını çekerek istediği yere istediği zamanda diplomatik dokunulmazlığı nedeniyle gidebiliyordu. Bu imkan Türk toplumu için büyük bir avantajdı.
Makarios Hükümeti yaşanan Zir köy skandalından sonra Ankara’ya yeni Büyükelçi olsun diye Ahmet Zaim için akreman istediği görülür. İstenilen bu akreman Türk Hükümeti tarafından olumlu karşılanır. 30 Ekim 1964’te Bonn Büyükelçisi Ahmet Zaim merkezden Ankara’ya Büyükelçi olarak gönderilir. 31 Ekim 1964’te Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e Çankaya’da itimatnamesini Cumhurbaşkanı Makarios adına “sana iyi bir şekilde hizmet edebilecek bir sefirimiz olan Ahmet Zaim’i gönderiyorum. Onun size namıma söyleyeceklerini benim kendimin söylemiş olduğu gibi telakki etmenizi rica ederim” diyen mektubunu sunar. Bu resmi kabul töreninden sonra Ahmet Zaim Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Ankara nezdindeki yeni büyükelçisi olarak resmen göreve başlar.
8 Ağustos 1964’te Erenköy savaşları yaşanmıştır. Türkiye Erenköy bölgesini bombalamış, biz öğrencilerin ve bölge halkının hayatını kurtarmıştır. Ama 31 Ekim 1964’de Kıbrıs’ın yeni Ankara Büyükelçisi’nin itimatnamesini de kabul etmiştir. Ahmet Zaim Ankara’ya Elçi olarak atanırken Ankara Elçilik Müsteşarı Vedat Çelik, Elçilik mensupları Ekrem Yeşilada ve diğer görevlilerin bazılarının da görevlerine son verildiği görülür. Vedat Çelik yerine Kahire’de Kıbrıs Cumhuriyeti Büyükelçiliği Müsteşarı Doğan Erozan’nın Ankara’ya müsteşar olarak atandığı görülür. Bu atamalar da Türkiye tarafından kabul görmüştür. Necdet Fenercioğlu’nun ise Ankara Büyükelçiliği’ndeki görevine devam ettiği görülmektedir. Görevden ayrılan Ekrem Yeşilada daha sonradan Ankara’ya Kıbrıs Türk toplumunu temsil görevine getirilmiştir. Vedat Çelik ise Kıbrıs’a geri dönene kadar Tuzcuoğlu Nakliyat şirketinde çalışmaya başlamış ve hayatını kazanmıştır.
Ahmet Zaim Bonn Büyükelçiliği’nden alınıp Ankara Büyükelçisi olarak atanmadan önce, o sıralar Ankara’da yaşamakta olan Denktaş’ın çağrısı üzerine Lefkoşa’ya dönmeden Ankara’ya geldiği ve Denktaş ile birlikte yaşanan bu Elçilik krizini Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüştükleri görülmektedir. Türkiye’nin bu konudaki olumlu yaklaşımını öğrenmişlerdir. Türkiye Ahmet Zaim’in Ankara’ya Elçi olarak atanmasını kabul etmiştir.
1976 yılına kadar Ahmet Zaim Ankara’da Elçilik görevine devam etmiştir. Ancak bu süre zarfında Ahmet Zaim’in Kıbrıs’ın Ankara Büyükelçisi olarak görev yapmasını Ankara’da resmi makamların onaylamalarına ve bu durumu bizzat Denktaş’a söylemelerine rağmen, gerek Ankara’da ve gerekse Kıbrıs’ta Ahmet Zaim’in aleyhine kampanyalar yürütülmüştü. Ona “hain papazın adamıdır” ithamlarında bulunulduğu görülmektedir. Topluma bu şekilde takdim edilen Zaim, çeşitli zamanlarda Türk Dışişlerine müracaat ederek “artık ben bu işi yürütemem. Ayrılacağım” arzusunu ilettiği bilinmektedir.
Ben Ankara’ya yaptığım bir ziyarette Büyükelçi Zaim ile bir görüşmede bana “İhsan beye gittim (İhsan Sabri Çağlayangil-dönemin Dışişleri Bakanı) Elçilik’i bırakmak istediğimi söyledim. Bana ‘biz istediğimiz zamana kadar burada elçi olarak göreve devam edeceksin. Kim ne söylerse söylesin. Aldırma. Nasıl ve ne zaman ayrılacağına biz karar vereceğiz’” dediğini aktarmıştır.
Bütün bu olayların perde gerisini bilenlerin maksatlı olarak Ahmet Zaim’in üzerine gitmeleri bir vicdansızlık örneği değil midir?
Kıbrıs Türk Federe Devleti 1975 yılında kurulduğunda Ahmet Zaim Elçilik’i kapatmak için tekrardan Dışişlerine müracaat ettiğini, bu müracaatının kabul edildiğini ama sabah alınan bu kararın bir gün sonra açıklanması kararı alındığı halde ayni günün gecesi geç saatlerde Ahmet Zaim’in Dışişlerine davet edildiği ve alınan kararın Dışişleri tarafından iptal edildiği bildirilmişti.
Ahmet Zaim 1976 Martında aleyhine yapılan kampanyalara dayanamayıp, büyük ihtimalle Türkiye Hükümeti’nin de onayı ile Ankara’daki Büyükelçiliğini kapattığı görülmektedir. Elçiliğin bütün müştemilatı ve evraklarını Kıbrıs Türk Federe Devleti temsilciliğine devreden Zaim, 22 Ekim 1976’da bu defa Kıbrıs Rum Hükümeti tarafından görevden alındığı görülmektedir. Kıbrıs Cumhuriyeti temsilciliklerinde görev alanların çıkarılan bir yasa ile Kıbrıs Türk Federe Devleti kadrolarına atanmalarına rağmen Türk yönetimi ayrımcılık yapmış, Ahmet Zaim devlet kadrosuna alınmamıştır. Ahmet Zaim gibi Kahire elçilik müsteşarlığından Ankara Elçilik Müsteşarlığı’na atanan Doğan Erozan’a Kıbrıs’ta savcılık görevi verilirken, 1976-82 yılları arasında bütün uğraşına rağmen Ahmet Zaim kadrolanmamıştır. Yine ayni şekilde Ankara elçilik müsteşarlığından tard edilen Vedat Çelik kadrolanmış politikaya atılmış, Dışişleri ve Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunma imkanını bulmuştur. Vedat Çelik şansı yaver gitseydi Osman Örek’ten sonra Başbakan da olacaktı. Şansı yaver gitmemiş Başbakanlık makamına oturamamıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa Genel Kurmayı Fransız askerlerini Fransızların beyaz, mavi ve kırmızı renkli üniformaları ve bezden başlıklarla cepheye sürmesi ve ordunun telef olmasına neden olması gibi, Seferberlik Tetkik Kurulu sorumlularının 9 Londralı arkadaşımızı balkabağı gibi uçakla Kıbrıs’a gönderme akılları hem Mehmet Ertuğruloğlu’nun hem de Ahmet Zaim’in yaşamlarını alt üst etmiştir. Yıllardan sonra merhum Denktaş, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrıldıktan sonra Ahmet Zaim dramı hakkında İkinci Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat’a yazdığı mektup “hata yaptık, yanlış oldu” kelimeleri ile kalmıştır.
Ahmet Zaim emeklilik hakkını alamadan başta Kıbrıs Türk yetkililerinin ve Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin vefasızlıklarının kurbanı olarak 5 Ocak 1982’de Dr. Burhan Nalbantoğlu Hastanesi’nde vefat etmiştir. Vefatından bir gün önce meslektaşım, abim Dr. Merhum Vedat Keus ile kendisini hasta yatağında ziyaret ettiğimizde “İşte Vedat geldik gidiyoruz” demişti.
Bir dönemin yöneticilerinin aslında bildiği fakat nedense bir türlü itiraf edemedikleri bu vicdansızlık ve vefasızlığı tarihe not olsun diye yazmak istedim. Geç da kalsak Ahmet Zaim gibi insanlarımıza itibarlarını iade etmek, ailelerine huzur kazandırmak bu toplumun vefa borcu sayılmalıdır.
Kaynaklar:
1) R.R.Denktaş’ın Hatıraları-1964-74 Boğaziçi Yayınları
2) Kıbrıs Cumhuriyeti Yılları ve Ortaklığın Sonu-1960-1964 Ahmet Gazioğlu
3) Kıbrıs’ta İlk Çıkarma Oradaydım-1964-Erdal Camgöz 2008
4) Osmanlının Son Savaşı-Turan Hayalinden Sevr-e Erdoğan Aydın 2012

27/01/2013 11:32
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: turan korun, poli dergisi, ahmet zaim, kıbrıs büyük elçisi
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.