Bir nostalji (Amerika- Emperyalizm ve Güney!)
26/01/2018
Eşref Çetinel
Bıyıklarımı Moğol trendinde aşağı sarkıtırken, ensemden taşan saçlarım ve koyu renk cama dönüştürdüğüm dereceli gözlüğümle… Evet 1960’lar sonrasında ve galiba uzunca da bir süre ben de “komünist” oldumdu!
Ne var ki o yıllarda “Solculuk Sağcılık” gibi kelimeleri değil, “komünist ve emperyalist” kelimelerini kullanırdık da TC’de dürüyen bizden sonrası bir kuşak için asıl olay “Marksist-Leninist” sonraları da “Maoculuk” gibi öğretilerden neşet eden dünya anlayışıydı..
NEYDİ o dünya anlayışı? Hâlâ hızını ve modasını kaybetmeden devam eden “işçi emekçi ile patronlar efendiler” arasında süregelen “yaşam kavgası!” Literatüre “burjuva-ploterya” olarak kazınan ve sınıfsallığı ifade eden bu kelimeleri tutun ki yıllar yılı sakız gibi çiğnedikti. Ta ki artık tadı tuzu kalmadığı için çiğnemekten usanıp tükürene kadar! Galiba bu da Gorbaçov’un 1985’lerde Sovyetlerde uygulamaya koyduğu
Glasnost (yenilik) ve Prestoyka (yeniden yapılanma) gibi büyük değişimle olduydu ki artık “komünizm” kelimesinin ne gizemi kaldıydı ne anlamı!
FAKAT: Amerika bizim için hâlâ önüne “emperyalist” kelimesini koyduktan sonra telaffuz ettiğimiz bir ülkeydi ki “İlber Oltaylı” bunu “emperyal” olarak ifade ederken didikler…
Evet Amerika soğuk savaş dönemlerini de atlattıktan sonra bizim “emperyalist” dediğimiz “emperyal” güç oldu! Anlatımlarını yapan kitap başlıklarına da “dünyanın jandarması” olarak oturdu!
Bügün Türkiye”nin de “sonunda çıldırarak” başlattığı Afrin harekâtı, “ben dünyanın jandarmasıyım” diyen bu “emperyalist Amerika”nın marifetidir! Ki her zaman sorulası sorudur. Amerika nire Ortadoğu nire!
BUNLARI neden yazdım. Artık dünyada hiçbir ülke salyangoz kabuğu arasına saklanarak kendi egemenlik ve özgürlüğü ile varsa eğer refah ve saltanatının tadını çıkaramaz! “Ben yaparım olur” devri kapandı! Tutun ki tek tek dünya sorunlarıyla başa çıkamayacağını anlayan Avrupa geleceğini ve varlığını korumak için tüm ülkeleriyle “birlik” haline geldi..
LAFIM Güney komşumuzadır! Bugün emperyalist Amerika’ya karşın Afrin harekâtını başlatan Türkiye dün Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdiydi!
Rum liderliğiyle kilisesi sırtını kime dayarsa dayasın! Eğer günü geldiğinde “veremeyeceği hesabı nedeniyle borçlu çıkarsa” ceremesini faizi ile birlikte öder! Anastasiadis bölgesinde olanları ve Türkiye’yi çok iyi izlemelidir.
********** (SORUN) ZAMAN GEÇİYOR HÜKÜMET HÂLÂ KURULACAK!
Ömrümüz okullarda başlayan alışkanlığıyla “kopyalarla” geçti! Ki yıllar sonra okul anılarını anlatan insanların en büyük övünçlerinden biri “okul çağlarında sınavlarda kopya çekerken nasıl yakalanmadığının” öyküleridir! (Ha neden kopyacılık? Çünkü sadece Eğitimde değil, her alanda yaratıcılıktan uzak ezberciliğin bizatihi kendisi zaten kopyacılıktır!)
KISACA söylemek istediğim şudur: “Küçük bir toplumuz ama bu “kopyacılık” nedeniyle “milyon nüfuslu büyük ülkelerin” kural ve kanunlarıyla seyrediyoruz! Bu nedenle mesela “seçim,” mesela “hükümet kurma” gibi artık bizde rutine binmiş “süreçler” çok önemli olması gereken “zaman mefhumuna” nanik çekmiş oluyorlar!
Ki hükümet kurulacak, Cumhurbaşkanına sunulacak en geç bir hafta içinde Bakanlar Kurulu programı Meclis’te okunacak..
Ancak bitmeyecek. Güven oyuna baş vurulması gerekecek. Bu da ancak iki tam gün sonra gerçekleşecek..
Yani Anayasa’ya göre mesela 7 Ocak’ta hitama eren seçime karşılık bugün 26 Ocak ama hâlâ Sn. Cumhurbaşkanına ne sunulan bir Bakanlar Kurulu var dolayısıyla ne de Meclis’te başlayacak program müzakereleri… Tutun ki bu süreç ayın sonuna sarkar!
GEÇMİŞTE Aldıkaçtı’lar gibi uzmanlara yaptırırdık anayasamızı. Onlar da bildiklerini yaparlardı tabi.. 50 kişilik Meclis’i on kişilik Bakanlar kurulu olan bir devletin anayasasını değil!
Tabi kabul ediyorum. Devletin büyüğü küçüğü olmaz. Kaldı ki komşumuz Başkanlık sistemi ile yönetiliyor, üstelik senato görevi esamesindeki “Ulusal Konseyiyle” de yönetim kendi kendini murakabe ediyor!
VELHASIL, seçimler ve sonrası süreçte, hükümet de yerli yerine oturdukta, mutlaka ve hem anlaşılır hem de uygulanır yeni bir seçim yasasıyla tutun ki Anayasa’da da bazı değişikliklerin yapılması kaçınılmazdır!
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (HÜKÜMETİ VE BASİRETİNİ GÖZLÜYORUZ!)
Yukarıda, “seçimler sona erdi ama hükümet kuruluşu henüz tamam değil” dedikten sonra “oysa zaman geçiyor” diye eklediydim. Söz konusu zamanın sadece yönetim açısından değil, “sosyoekonomik yönden” de dezavantaj olduğunu artık çok iyi biliyoruz. Nitekim Belediyelerin “batıyoruz” çığlıkları çoktan medyanın manşetlerine çıktı!
Kaldı ki artık gazetelerin ilk sayfalarına bakmaktan sarfınazar eyliyoruz… Fotoğraflarının ispatı ile birlikte korkunç trafik kazaları, uyuşturucu haberleri ve pislik, pislik…
Memleketimizin alameti farikası haline gelmiş bu sorunları yeni kurulacak dörtlü koalisyon hükümeti nasıl çözecek?
Artık geri dönüşü olmayan “olanların olduğu” çarpık yapılaşmalar Girne’yi zaten yuttu! Diğer kent ve yörelerde bu konuda nasıl köklü tedbirler alınacak, yasaları nasıl çıkartılacak?
Artık üniversitelerimizle övünemiyoruz! Aksine “kim sardı başımıza bu kadar çok üniversiteyi” diyoruz çünkü sorunlarını kaldıracak çapta bir güçlü devlet oluşa henüz varamadık.
Kısaca koalisyon hükümetlerinin ikili, üçlü dörtlü olması değil, basiret sahibi ve güçlü olmaları gerekir… Umutla gözlüyoruz o basireti..
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız