Çeyiz sandığında gelmedi bu çocuklar

ads ads ads ads
04/05/2016

ads
Çeyiz sandığında gelmedi bu çocuklar

Antalya Otizm Derneği Kurucusu ve Eski Başkanı Perihan Bal köşe yazısında yaşama dair çok güzel bir yazı kaleme aldı.

İşte o yazı;

Sevmek nedir?

Sevmek fedakarlıktır…sevmek mücadeledir...katlanmaktır…

Merhametin en yücesidir sevmek

Canından can olmaktır…

Kişinin kendini bulmasıydı başka canda…

Dünyanın en rahat, en güvenilir yeri, sevdiğinin dibinde olmaktır.

Sevginin en güçlü halini yaşamak ise aşktır… Kendi canından bile çok sevmek …

En güzel duygularla başlayan aşklar, genellikle evliliklerle sonuçlanır. Evlilik iyi günde de kötü günde de birlikte mücadele etmektir…Söz veriştir sevdiğine... Bir dilim ekmeği paylaşmaktır …

Hayatı ne pahasına olursa olsun birlikte göğüslemektir gerçek aşk. En ufak bir sıkıntıda sevdiğini yalnız bırakmak değildi asıl olan aşk.

Evlilik dümeni iki kişinin eşit güçle verdiği katkıyla yol alır…Anlayış, sevgi, saygı, merhamet, sadakat, fedakarlık, sabır evliliğin suyu, çimentosu kumudur.

Eşler birbirini iyi anlamalı ve iletişimi en iyi seviyede korumalıdırlar.

Karşılıklı birbirinin hayatlarını, kolaylaştırmalıdır.

Evlilikte, karşılarına çıkan zorluklar karşısında asla birbirini suçlamamalı, çözüme odaklanmalıdır.

Çocuklar üzerinde anne ve baba gerekli ilgi ve alakayı göstermeli ve kararlı davranışlar sergilemelidirler.

Özürlü bir çocuğa sahip aile bir, çocuk büyütürken beşiz çocuk büyütür gibi zorluklar içerisindedir. Eşler birbirine daha muhtaçtır…

Babalar gerek ev işlerinde gerek çocuğun bakım, eğitim ve tedavisinde anneye yardımcı olmalı onun ihtiyaç istek ve sıkıntılarını anlamalıdır. Annenin de kendine özel vakit ayırmasına fırsat vermelidir.

Erkekler kadınlara göre duygularını çok belli edemezler. Onların da çocuklarının durumuna üzüldüklerini anlamalı, zaman zaman kendi başına hobi geliştirecek faaliyetlere fırsatlar yaratılmalıdır.

Günümüzde boşanma oranları o kadar arttı ki…Yeni evlenecek gençler de evlenmekten korkar oldular, sorumluluk almaktan da…Boşanma sebepleri çok değişken ….Temel nedenler maddi sıkıntılar…kıskançlıklar…aldatmalar…..geçimsizlikler. Ömür boyu kısıtlılığı olan bir çocuğa sahip olmakta ayrılma sebepleri arasındadır.

Evlenecek eşler, belli bir evlilik kriterleri sınavına tabi tutularak ehliyet sahibi olanlar çocuk sahibi olabilmeli….Evlenecek gençlere ‘’evlilik ve yaşam sorumluluğu’’ konulu seminerlere zorunlu tutulmalı ve sertifikalandırılmalı .

Özel bir çocuğa sahip olan aileler de genellikle babalar olay yerini terk ediyorlar….çok az da olsa terk eden anneler de var . O eli, öpülesi babaları tenzih ederim ….Sivil toplum kuruluşu çalışmalarımda daha çok babalar evi terk etmiş, mücadele içinde bir dolu anne tanıdım…hem evini geçindirmeye çalışıyor hem de otizmli çocuğunun eğitimini, sosyalleşmesini, tedavisini, krizlerini kontrol altında tutmaya çalışıyorlar…hayatın yüklediği bunca yük omuzlarına ağır gelse de şikayetçi değiller….Ancak taşıdıkları yükün ağırlığını beden dilleri söylüyordu...Ayrılık durumunda babalarda gerekli sorumluluğu almalı, sosyal devlette gerekeni mutlaka yapmalı…

Genellikle evlenen çiftler dünyaya çocuk getirmeye birlikte karar alırlar …Anneler bu çocukları babalarının evinden gelin gelirken, çeyiz sandığında getirmediler….Sağlıklı bir çocuğu kabullenirken sağlıksız ve kısıtlı olunca kader arkadaşım, ömrüm dediğin insanı yarı yolda bırakacaksın! Yok öyle!

Sorumluluk taşımak en temel insani değerdir… Bunu yerine getiremeyenler için insani vasıflarından şüphe ederim.

İllaki sürdürebilirliği olmayan bir evlilik devam etmemeli. Ancak ayrılık durumunda her ebeveyn çocuklar üzerindeki sorumluluklarını yerine getirmelidir. Çocuk üzerindeki rollerini her iki taraf devam ettirmelidir…Boşanmalarda eşinden boşanırsın, çocuklardan boşanamazsın….Annelik- babalık göreviniz sorumluluğunuz artarak devam edecektir. Özellikle de özel bir çocuğunuz varsa bu görev daha da zordur, bir ömür boyu sürer .

Özürlü bir çocuğa sahip olup da boşanan eşler;

Otizmli bir çocuğa bir yetişkinin sürekli bakması imkânsız denecek kadar zordur. Bu nedenle ayrılan eşler çocuğun bakımını zamanı bölüşerek üstlenmelidir.

Ekonomik yönden çocuğa iki tarafta gerekli desteği sağlamalıdır.

Eğitimi ve özel ihtiyaçlarını birlikte yürütmelidirler.

Ayrılınmış olsa da birbirinin hayatını kolaylaştırmalıdırlar

Sağlıklı evlilikler, toplumun ruh sağlığına da olumlu etki yapar ….Yaşamı dengeler…Eşler sorumluluklarını yerine getirdikleri takdirde, evliliklerin sürekliliği de olur...Evliliğin devamı için eşler birbirini önce saymalı,sevmeli,Birbirine itaat etmeli,uyumluluk için iki tarafta çaba sarf etmelidir…Küçük bir çıkmazda vazgeçmemeli ..Evlilik sorumluluk isteyen mücadele isteyen en önemlisi de sabır gerektiren bir müessesedir…

Son zamanlarda boşanmalar çok oluyor. Eskiden bu kadar boşanma oranı yüksek değildi…yaşlı bir teyze bu durumu şöyle özetliyor…’’ Biz eskiden söküğümüzü, yırtığımızı atmaz onarır tamir ederdik’’ Bu cümle aslında manevi hayatımızda da uygulayamadığımız için eşimizi , dostumuzu küçücük bir sorun karşısında attığımızı, hatalarımızı telafi etmediğimizi gösteriyor….Sosyal yaşantımıza ve bireysel yaşantımızdaki sökük ve yırtıkları dikip yamarsak evliliklerde, dostluklarda uzun ömürlü olur …..Uzun ömürlü dostluklar ve bir ömür boyu süren evlilikler olması dileklerimle

04/05/2016 14:18
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Çeyiz sandığı, AİLE, Perihan bal
MANŞETLER

HK YAŞAM

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.