Çölde Yağmur Yağar, Seller Akar Yollar Kapanırsa | Halil Paşa yazdı

ads ads ads ads
31/01/2017

ads
Çölde Yağmur Yağar, Seller Akar Yollar Kapanırsa | Halil Paşa yazdı

Başlıktan başımıza geleni tahmin etmek mümkün. Uluru’da gece boyunca bardaktan boşanırcasına yağan yağmur, sabaha karşı çölü çamura bulamakla kalmamış, bazı yerlerde küçük göletler ve seller oluşturmuştu.



Kings Canyon’a gitmekte olan otobüsümüzün önünü, iki kez, yolun bir tarafından diğerine dere olup akmakta olan yarım metre yüksekliğinde sular kesti. Ağır-ağır içinden geçtik. Ancak dört saatlik yolculuk sonrasında, sabah kahvaltısı için mola verdiğimizde, az ileride Kings Canyon’a dönen yolun iki yanında birikmiş yağmur sularının yol açtığı taşkının çok güçlü ve çok daha yüksek olduğu haberi geldi. Bunun anlamı bizim Kanyon’u gezme işinin yatmış olduğuydu.



Sabahın körü saat 4.00’de kalk. Alelacele yollara düş. Dört saat yolculuk yap. Sonra tam Kanyona gelmişken görmeden, aynı çölde bu defa gündüz gözüyle gerisin geriye dön. Etti mi sekiz saat. Uluru’dan Alice Springs’e dönmek için de 6 saat daha yolculuk yapmak zorunda kalınca, tam 14 saat yollarda geçti zamanımız. Böylece bir gün önce seyahat etmiş olduğumuz yol boyunu, ikinci kez, hatta bazı noktalarını üçüncü kez görmüş olduk.

Uzun yolculuk sonrasında Alice Springs’e vardığımızda kafamızda bir uğultu sersemlemiştik. İnerken seyahat ettiğimiz koltukların şeklini almış vücudumuzun eklemleri uzun süre sızladı. Ali Baba’nın Çiftliğindeki haşerelerin bulunmadığı otel odamıza yerleştiğimizde, kentli yaşamın, insan yaşamını nasıl da tabiatla haşır-neşir bir yaşamdan uzaklaştırıp yabancılaştırdığını düşündük…

Hazır konu açılmışken yazmış olayım.

AVUSTRALYA’NIN KARA SİNEKLERİ…

Çok etkili haşere ilaçlarının hem insan ve hem de diğer canlıların sağlığına zararı göz önünde tutularak, zirai ilaçların ithalini ve üretimini etkin olarak denetleyebilen ender ülkelerdendir Avustralya.

Böylece doğanın dengesi de, mümkün olduğunca az zarar gördü bu topraklarda. Böylece çevre daha az bozuldu, insan dışındaki canlı türleri, yani bitkiler, böcekler, kuşlar, et ve ot obur hayvanların soyları daha az tükendi.

Bir diğer etken de elbette nüfusunun azlığı. Ne kadar az insan o kadar az tahribat ve kirlilik demek bir bakıma. Böylece Avustralya, dünyanın diğer ülkelerine göre sanırım doğa-insan, ya da coğrafya ile üzerinde yaşayan canlıların dengesinin daha iyi korunduğu ülke, daha da ötesi koskoca bir kıtadır.

Şimdi canlılar içerisinde örneğin Avustralya’nın kara sinekleri ele alalım.

İnsanlar kökünü kurutacak kadar ağır zirai ilaçlara başvurmadılar. Bu nedenle kara sinekler de zaman-zaman, mevsimine göre insanları rahatsız edecek kadar çoğalabiliyorlar.

Gezip gördüğüm Sydney ve Perth şehirlerinde az, Melbourne ve Adelaide şehirlerinde çok, Alice Springs ve özellikle Kata Tjuta Parkı’nda, Uluru’da ve Ayers Rock’da çok yoğun kara sinekler vardı. Şehirde, parkta, deniz kenarında, yürürken gözünüze, yanağınıza, dudağınıza, burun ve kulaklarınıza hücum edecek kadar çoktular. Ayers Rock’u gezerken, bir ara kulağımın içine kaçmıştı ki; anında geri çıkıp havalanıverdi.

Bizimle “kızıl kayayı” (Ayers Rock) tavaf etmekte olan pek çok turistin bu konuda oldukça hazırlıklı olduğunu görmüştük. Nitekim uçları geniş kavboy şapkalarının üzerine geçirdikleri ve boyunlarına kadar uzanan fileler sayesinde kara sineklerin hava taarruzlarından kolayca korunabiliyorlardı.

Avustralya’ya gidecekseniz ve hele de Alice Springs-Uluru-Ayers Rock hattına uğrayacaksanız eğer, boynunuzu örtecek kadar filelerin geçirildiği geniş uçlu şapkalarınızı mutlaka yanınıza almayı ihmal etmeyin. Ya da kara sineklerle bol-bol ve yüz yüze “muhabbetlere” hazırlıklı olun…

ALİCE SPRİNGS’TE SON GÜNÜMÜZ.

Sabah otelden valizlerimizi resepsiyona emanet ederek çıktık. Kurumuş yatağındaki okaliptüs ağaçlarının altında sohbete durmuş birkaç Aborjinliye seyrinde, köprüden karşı yakadaki şehir merkezine geçtik.

Kentıcky Fried Chicken başroldeydi. Salata çeşitleri, rulo şeklinde ince pideye sarılmış salata ve ızgara tavuklu menü de servis ediliyor. Sanırım Kentucky Fried Chicken’ın yeni müşteri hedefiyle uzun zamandır sürdüğü menüleri… Neden anlattım? Orada bulabildiğimiz en ekonomik yemekti de onun için…

“Todd Mall”da dükkanları dolaştık. Mall dedimse öyle alış veriş merkezi falan düşünmeyin. Avustralyanın pek çok şehir banliyösünde ve kasabasında dükkanların bulunduğu sokağa da “Mall” adı verilmiş.



Üzerinde Aborjinlerin sanat eserlerinin (minik şekillerin birleşmesinden çıkan ilginç desenler-hp) bulunduğu tuvallerin sergilendiği dükkanın pek çok yerine ve vitrine, “fotoğraf çekilmez” ibareleri asılmıştı. Daha önce de özellikle Aborjinlere ait bu tür desenlerinin satıldığı mekanlarda, (Perth ve Uluru’da-hp) böyle “fotoğraf çekilmez” ibaresi ile karşılaşmıştık.

Eğer çekerseniz dükkan sahibi sizi ikaz eder ve de çektiğinizi ısrarla kameranızdan silmenizi ister. Bir de insanların yüzünü çekmeniz konusunda hassaslar. Sydney’de birkaç plajda da böyle fotoğraf çekilmez tabelası gözüme ilişmişti. Perth ve Adelaide; “kütüphanelerinde fotoğraf çekebilir miyim” sorusuna verilen iki şıklı cevap vardı: “Off course, but no human face!..”

Bu arada hediyelik eşya satan dükkanlar, iki büyük kapalı mekanda ise Uzakdoğu’dan Avrupa’ya, Çin yemeklerinden fast food’a çeşitli yiyeceklerin satıldığı yerler…

Bir başka noktasında ise Woolworth Supermarket, Barlar, üzeri otel altı pub binalar ve cafeler…

Bir de Todd River’n yanında, umumi tuvaletleri hatırlıyorum. Tuvalet bedava ancak duş almak paraya ve 5 Avs. Dolarına diye yazı asılmıştı… Kapının girişinde belediyeden genç bir görevli oturuyor.

Tuvaletler kaymak gibi tertemizdi… Zaten Avustralya’da en çok ilgimi çekenlerden birisi de tuvaletlerin bol, temiz ve ücretsiz (bir tek Alice Springs’te bir yer hariç o da 50 cent alınıyordu-hp) olduğuydu…

ABORJİNLER

Alice Springste gördüğüm Aborjinlerin bir kısmı Todd River’in yatağındaki okaliptüs ağaçları altında ve şehir merkezindeki ağaçların altında, çimlerin üzerinde yayılmışlardı. Çalışan Aborjinli görmedim. Sanırım eski yaşam tarzına göre buna pek ihtiyaçları yoktu. “İşte doğada olmak ve acıkınca doğadan toplayıp ya da avlayıp karnını doyurmak” ile ilgili yerleşmiş düşünce…



Ancak şimdi bir kasabada yaşıyorlardı. Süpermarketlerden veya yemek yerlerinde de gördüm onları. Parasını ödeyip cips, kola, ucuz sağlıksız meyve sularına talep gösteriyorlardı en çok. Erkekler arasında içki içenler çoğunluktaydı. Dilenen Aborjinliye rastlamadım. Ancak Alice Springste önümü kesip sigara isteyen olmadı değil.

Başka?

Bir de Darwin’de çıktı karşıma. Hem onunla biraz sohbet etmeyi de başarabildim.

Yarın Darwin’i anlatırken bundan da bahsedeceğim 

31/01/2017 18:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: halil paşa, avustralya
MANŞETLER

HK TATİL

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.