Çözüm olmadan Kıbrıs’ın MEB’i olur?

ads ads ads ads
31/10/2014

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Şimdi desek ki, “henüz Kıbrıs siyasal sorunu çözülmeden Rum tarafının Doğu Akdeniz’deki münhasır

ekonomik bölge oluşturup parsel parsel ayırdıktan sonra hidrokarbona ulaşmak için araştırmalar

yapması hem yanlış hem de çözüm sürecine olumsuz etkisi nedeniyle tehlikelidir…”

“Ooo diyecekler! Adam tanınmış devlet yahu! Uluslararası anlaşmalar da yapar, denizlerde

araştırmalar da yapar! Kaldı ki olay uluslararası yasalara da uygun!”

Bu cevap karşısında başınızı eğer, tanınmamış devlet olduğunuz için kahrolurken, Rum’un adadaki

Türk halkına uygulayıp uygulattırdığı ambargolara bir kez daha tükürürsünüz ama nafile! Eliniz kolunuz

bağlıdır!

FAKAT: İngiltere Başbakanı Kamerun’un ne elleri bağlıdır ne gözleri! Dolayısıyla bizim kırk yıldır

seslendirdiğimiz halde kimselere anlatamadığımız meramımıza nazire der ki “Kıbrıs sorunu

çözülmeden hiç Rum’un Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölgesi mi olur?”

TEŞEKKÜRLER! Amma ve lâkin, 2004’te aynı Rum’u çatır çatır AB’ye üye yaparlarken bu lafı

neden söylemedin ya? Neden aynı zamanda Kıbrıs’ın garantörü İngiltere olarak çıkıp da “hiç

çözüm olmadan Rum’u AB’ye üye yapmak olur mu” demedin? Oysa o gün o AB’de de “adada

çözüm olmadan Rum üye olamaz” tepkisinde tek bir ses işitilseydi, bugünlere gelmeden bu

adada çözüm olurdu!

Fakat İngiltere’si Almanya’sı, Fransa’sı, İtalya’sı uzaklardaki Amerika’sı ile deli divane oldulardı! Rum

tarafını AB’ye üye olarak alacaklar hem Yunanistan’ın paşa gönlünü okşayacaklar hem de Türkiye’ye

haddini bildireceklerdi!

PEKALA ŞİMDİ NE OLDU DA İNGİLTERE CELALLENDİ?

Yoksa vicdanı mı sızladı!

Yoksa hakkaniyet mi geldi aklına!

Yoksa Orta Doğu yanarken Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de siyasi ve ekonomik tasarrufları ile yeni

ateşler yakmasından mı korktu?

Yoksa Rum tarafının Rusya ile olagelen askeri anlaşmaları mı ürküttü İngiltere’yi?

Yoksa adadaki üssüne karşın onca zamandır suskunluğunu bozmayan İngiltere neden iki yıldır gaza

ulaşmak için çalışmalar yapan sonunda o gazı çıkarma aşamasına gelen Rum’a takılmak gereğini

duysundu?

ÇÜNKÜ: Rum hem adada hem de Doğu Akdeniz’de ateşle oynuyor!

Yetmiyor Rusya’yı İsrail’le ortaklaşa yaptığı askeri tatbikatlara dahil etmek için savunma anlaşmaları

yapıyor, sonunda bir Rus firkateynini Güney’e sokacak kadar da ileri gidiyor! Bunlar da yetmiyor,

çağırıyor Lefkoşa’ya Mısır’ın dışişleri Bakanı Semih Şükrü ile Yunanistan’ın dışişleri bakanı

Venizelos’u, oturtuyor bir masaya ve bakın nasıl bir çağrıda bulunmalarını sağlıyor: “Bakanlar

Türkiye’nin Barbaros Hayreddin Paşa gemisinin sismik araştırmalarına son vermesini ve Türkiye’nin

Rum’un MEB’ine saygı göstererek çekilirken, bir daha bölgeye gelmemesi çağrısında bulunurlar!”

HATIRLAYIN: Enver Sedat Rusları üsleri ile birlikte Mısırdan kovarken Makarios mal bulmuş mağribi

gibi o “Rus üssünü” Kıbrıs’a davet ettiydi ki hemen ardından Yunan cuntası ile EOKA’cıların

“darbesine” kurban giderken, 1974 Harekâtını da zorunlu hale getirdiydi!

Şimdi Güney Rusya ile yine benzer oyunlar tezgâhlıyor! Yunanistan’ı denizaltı ve savaş gemileri ile

devreye sokuyor! Ve işte tam bu sırada ilk tepki dolaylı bir uyarı da olsa İngiltere Başbakanı

Kamerun’dan geliyor!

BU ADADA İŞTE BU RUMLA ÇÖZÜM ARIYORUZ! Sonra da “bizimkiler” demezler mi? “Türkiye savaş

gemisini bölgeden çeksin de müzakereler yeniden başlasın!” Sanki müzakereler devam ederken

çözüm oldu olacaktı da Türk savaş gemisi nedeniyle kesiliverdi! Neyse ki kendi çıkarlarını her şeyin

üzerinde tutan İngiltere tutun ki “Bizimkilerin” söyleyemediğini söyledi de en azından hamamın

namusunu kurtardı! “Çözüm olmadan Kıbrıs’ın MEB’i mi olur!”

**********

KKTC’yi belediyeler gibi bölük pörçük “idari” parçalara ayırıyoruz: (Sonra da nasıl iflas

ettiklerini seyredip çareler arıyoruz!)


Bir süredir uzaklardaki Güzelyurt’la Lefke’yi izliyoruz. (Doğrusu bizdeki “uzaklık” kavramı dünya aleme

güldürü olacak kadar komik! Buna rağmen ülkelerin coğrafyaları bir karış da olsa, uçsuz bucaksız olsa

“uzak-yakın” kavramları ile kafalarda yarattığı imaj hiç değişmez! Oysa “uzak” dediğimiz Güzelyurt’la

Lefke işte şurada!

Ne var ki bu ülkede 28 de belediye vardır ve hepsi de üç bin kilometre karelik bir coğrafyada hep “işte

şuradadır!” Buna karşın kafamızda yarattığımız sanal uzaklıklar nedeniyle, neredeyse birini

“Karamanda diğerini aramanda” diye sokuyoruz düşüncelerimize! Oysa memleketin küçük

coğrafyasında yan yana dizilmişler ne verdikleri hizmet yetmekte ne harcadıkları para! Dolayısıyla

hepsi de batağa saplanmış “kurtarılmayı” beklemekte!

İŞTE ŞİMDİ BU LEFKE-GÜZELYURT SÜRTÜŞMESİ DE ÖYLESİ AYRI GAYRILIKLARA GEBE! Bir

süredir Güzelyurt’ta bir hastane yapımı gündemdedir. (Bu da “demek oluyor ki artık

Güzelyurt’un olası bir çözümde Rum’a iade edilmesi söz konusu değildir! Yoksa neden dünya

kadar para harcanarak bir gün Rum’un gelip sahibi olacağı bir hastane yapılsın” düşüncesini

akla getirir ki Güzelyurtlular açısından sevindirici haber olmalı.)

Buna karşılık Güzelyurt’un yamacındaki Lefkeliler diyorlar ki Güzelyurt’a hastane yapacağınıza işte

Cengiz Topel Hastanesi. Geliştirin, yeniden dizayn edin, hepimize yeter de artar bile! Bir söylentiye

göre sorunun esasında ise Lefke’nin ilçe olma isteği yatıyormuş… Nitekim son günlerde hem

Güzelyurt’u hem de Lefke’yi “geri bırakılmışlıklardan” kurtarmak için Başbakan Yardımcılığı Ekonomi,

Turizm Kültür Bakanlığı ilgili Komitesi devreye girdi, çalışmalara başladı. Buna da sevindirici girişim

diyelim… Ancak Lefke’nin İlçe olması gerçekten gündeme gelmişse bu konuda biz zihin cimnastiği

yapmak zorundayız:

KKTC KENDİ COĞRAFYASINDA NE KADAR BÖLÜNEBİLİR? Artık çok iyi anlaşılmıştır ki KKTC’de

oluşturulan 28 belediye fazladır, bazılarının birleştirilmeleri gerekmektedir.

Pekala bu 28 belediyeyi, kim ve kimler, hangi araştırmaya dayanarak, hangi idari ve fiziki yönlerini

bilimselliğe vurarak, düşünüp taşınarak gerçekleştirdiydi ki şimdi, “bu kadarı da çoktur” deniyor! Yoksa

oy kapma kaygısı ile şu popülizm kokulu uygulama sonucu mu oluştu bu kadar çok belediye?

Nitekim ne oldu? Bu kadar küçük bir coğrafyayı önce “idari ve fiziki” bölünmelerle parça körçe ettiler!

Sonra da birbirlerinden ayrı gayrı koyarak sınırları içindeki bir avuç çalışan insanın parasal himmeti ile

ayakta durmalarını beklediler! Sonuç ne oldu? İşte size “belediyelerin hazin sonu!” Ki bu belediyelere

olanlar çoktan olduydu! Ne var ki “bölüp parçalamalara” doymuyoruz! Vakti zamanında da

Mağusa’nın yamacındaki Yeniiskele’yi Kaymakamlık yaptıktı! Sonrasında ne Mağusa gördüydü hayrını

ne de Yeniiskele yaşadıydı muradını! Eskiden Karpaz’ın otobüsleri Mağusa’ya doluşurlarken, bu kez

Yeniiskele’yi de pas geçerek Lefkoşa’ya dümen kırdılardı! (Bu sorunu çok anlattık ve artık anlatmaktan

usandık!)

Söylemek istediğimiz şudur: KKTC’nin bir avuçluk coğrafyasına karşılık kırk yıldır ne çarpık

yapılaşmasını önleyebildik ne kentleşme süreçlerine uygun nazım planlar çıkartabildik! Bu konuda en

az devlet kadar yetkili olması gereken Mimar ve Mühendis Odaları Birliği de onca uzman ve elit kesim

insanlarından oluşmasına karşın, beklenen müdahaleyi yapmadı!

Eğer şimdilerde Lefke’nin ilçe olması istekleri varsa “tabii olsun” diyoruz. Fakat artık KKTC’deki bu

“idari ve fiziki bölünmeleri” çok iyi düşünüp karar vermek zorundayız. Çünkü bu kadar küçük nüfusa

karşın hem “devlet kademeleri ile belediyelerde sürekli yönetim kadrolarını şişiriyoruz!” hem de

“coğrafyaları bölük pörçük parçalara ayırıp içinden çıkılmaz sorun alanları yaratıyoruz!” Ve hep

söylüyoruz: Kesinlikle “nazım planlarına, bu konularda bilimsel çalışmalara dolayısıyla konulara vakıf

uzman kişilere ihtiyacımız vardır!”

 

31/10/2014 12:43
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.