Farkında olmayabiliriz ama acıkınca “yemek” kadar “hayal edip umutlanmak” da insan doğasının vazgeçilmezidir. Zaten “somut” dünyamızı besleyen de öylesi “soyut” duygular değil midir? Yoksa ne kadar yesek eğer tadına varmış olmasaydık doymazdık.

“Umut ediyoruz” çünkü barışçı çözüme açız. Nitekim son günlerde yine “çözüm umutları” ile besleniyoruz. Kimilerine göre sekiz ayda kimilerine göre kapının arkasında!

Her ne kadar ve hâlâ “nasıl bir çözüm” sorusuna Akıncı ile Anastasiadis cevap vermedilerse de yaptıkları açıklamalarla Rum medyasından sızdırılan haber kırıntılarından anlıyoruz ki “Kuzey”in geleceği konusunda verilecek kararın artık son aşamasına gelindi. “Birleşik Federal Kıbrıs” belki güneş gibi doğmayacak! Belki karanlık gecelerin ay ışığı kadar olacak… Kim bilir!

Ve eğer çözüm gerçekleşirse Kıbrıs adası 1960 Cumhuriyetinden bu yana ikinci bir siyasi serüvene doğru yelken açacak! Umut etmeye devam mı diyelim?

***

BİDEN’İN LAFLARI: Şimdi size büyük olasılıkla çok dürüst bir politikacı olmasına karşın Obama’nın başarısızlığında büyük rolü olan yardımcısı Biden’in Ortadoğu’daki karmaşa için söylediklerinin bir bölümünü aktaracağım: (Bağdat’taki ABD elçiliğindeki konuşması.)

“Bugün barışı sağlamaya çalıştığımız tüm yerleri düşünün. Sizi gönderdiğimiz bütün yerleri. Bunlar tarihte yapay sınırlar çizdiğimiz birbirinden tamamen ayrı etnik, dini, kültürel gruplardan suni devletler yarattığımız, “bunu alın, birlikte yaşayın” dediğimiz yerler!..

Biden 2.dünya savaşından sonra parça körçe olan Ortadoğu’daki “suni” yani “yapay” dediği etnik ve dini kökenli “grupların” ya konfederal sistemde yahut ayrı gayrı devletler olarak yeniden oluşacaklarını da söylüyor. Başka çare yok diyor!

KIBRIS ORTADOĞU’NUN MALIDIR: Ve Kıbrıs! Biden’in tarifini yaptığı “etnik ve dini kökenli” iki ayrı halkın Lozan Anlaşması sonrası ile başlayıp 2. Dünya savaşı ile devam eden serüveniyle, tıpkı Arapların diyarında olduğu gibi yaşayan, kanayan, yanan, ölen ve öldürülen insanlarının çözümsüzlüğü kader yapmışlıklarının adasıdır!

FAKAT: Hayret! Biden Ortadoğu için tasavvur ettiklerini Kıbrıs için düşünmemektedir! Ne konfederasyon tavsiye etmektedir ne de kaçınılmaz gerçekte iki ayrı devlet!

Aksine “Kıbrıslıların asırlarca birlikte yaşadıkları” iddiasında birleştirilmiş bir Kıbrıs’ta, federal sistemde ve barışçı çözüm içinde var olabileceklerini söylemektedir! Amerika bu çözüme destek vermektedir! Hatta mülk sorununun çözümü için vakti zamanı geldiğinde “parasal katkıda” bulunacağı da bilinmektedir!

ÇÖZÜMDEN NİÇİN EMİNDİRLER? Amerika ve Avrupa neden Kıbrıs’ta çözüme bu kadar çok inanmaktadırlar? Takke düştü kel göründü de ondan! Çünkü masada “Rum’un Kuzey’e hangi oranda hangi yetkiler ve idari düzenlemelerle geri döneceği görüşülüyor!” Rum Kuzey’e dönmezse “birleşik Kıbrıs olmaz” deniyor! O zaman geriye konfederal sistem kalıyor ki bu da Kuzey’in Türk vatanı olarak kalıcılığı anlamına geleceğinden Güney tarafından asla kabul görmez!

Sonuç: Mavi gök kubbemizde yine rengârenk çözüm balonları uçuyor! Ha bugün ha yarın! Hadi rastgele!

TARIM REFORMU: (FAKAT ÇÖZÜM GAİLESİNDEN KURTULMUŞ BİR REFORM!)

Başbakan bugün Ankara’ya gidecekti, gidemiyor. Çünkü Davutoğlu da Amerika’ya gidecekti, resmi ziyaret gelecek haftaya ertelendiydi.. Ne var ki erteleme kararı alınırken bu kez de Ankara’dan bir açıklama yapıldı: Başbakan Vasington’a gidemiyıor çünkü orda da bazı ziyaretlerde oynamalar olmuş, falan…

Ve göreve başladığı halde parmağını bile oynatamayan “koalisyon hükümeti” almış başını giden sorunlar memleketinin seyircisi durumundan kurtulup hâlâ icracı olamıyor!

Oysa hemen çözüm bekleyen sorunlar yığılıyor: Mesela Başbakan Özgürgün “tarım reformu önceliklerimizdendir” diyor. Her ne kadar Tarım Bakanı Çavuşoğlu 145 milyonluk bütçeyle tarım yönetilemez diyorsa da bir Tarım politikası” saptamak çok önemli! Mesela: Yeniden karma ziraata dönülmeli, yeniden üniversite mezunu da olsalar gençler köylerine topraklarına dönmeli. Yeniden Kooperaftiçilik yeşertilmeli her alana yayılmalı. Hatta yeniden İsrail’deki gibi Kibuts benzeri “köycülükle kooperatifçilik” harmanlanarak yeni üretim alanları yaratılmalı..

ÇÖZÜM ENGELİ KALDIRILMALI: Kuzey aylardır çözüm beklentileri içinde rölantiye yatırılmıştır. Çözüm hemen çözüm” sesleri kulakları sağır eden çığlıklara dönüşmüşken, bir yandan da “Kuzey’deki Rum mülkü sahiplerine iade edilecektir” sesleri işitiliyor! Öte yandan toplum katlarında gitgide artan yoğunlukta “zaten senin değildi, tabi ki iade edilecek” takazasına maruz kalan çiftçilerle köylüler, ellerindeki toprağa yağmura kalmış arpa ile ihracat umudu olan tarım ürünlerini ekiyorlar. Böylesi ortamda neden yeni ve büyük yatırımlar yapsınlar ki?

Sadece Tarım Reformu önünde değil. Ötesi tüm büyüme ve kalkınmayı gerektiren alanlarda da sürüp giden çözüm tedirginliği vardır! “Değişecek sınırlar ve iade edilecek topraklar” gerçeği yaşanırken insanlardan doğru dürüst yatırım beklenebilir mi?

KISACA: Siyasi çözümsüzlük ahkâmlarında Türk halkını boş böğründen vuran ambargoları da taşıyarak bugünlere gelmek bile mucize olmalıdır. Buna karşın gündeme gelecek tarım reformunu “çok yönlü” ele almak gerekir hele TC’den akan su gerçeği söz konusu iken…

KISACA TAKILDIĞIM: TÜRK GÜCÜ’NÜN ŞAMPİYONLUĞU KUTLU OLSUN

Ancak en az Türk gücü kadar kutlanılacak takım Yenicami”dir. “Kupa Lefkoşa’da kalmalı” demediği için!” Sonuna kadar ve canla başla oyuna asıldığı için!

Türk Gücü’ne gelince. Yıllardır böylesi bir şampiyonluğun hasretini çekiyordu. Nihayet ulaştı. Ve Dumlupınar’ın ardından Mağusalı’ya bir kez daha büyük sevinç yaşattı. Futbol kulüplerimizin ne büyük fedakârlıklarla ayakta durduklarını biliyoruz. Türk Gücü’nü şampiyonluğa taşıyan o genç futbolcuların bazıları üniversite öğrencisidir, bazıları iş sahibi. Kimilerinin okul harçları karşılanır, kimilerinin harçlıkları. Sahada koşan, top oynayan, gol atan o “amatör ruhtur!” Yaşadığı için kulüplerimizi de yaşatıyorlar..

Türk Gücüne tebrikler. Yıllar sonra bizleri sevindirdiği gururlandırdığı için…