Darwin Çok Sıcak Bir Şehir | Halil Paşa yazdı

ads ads ads ads
31/01/2017

ads
Darwin Çok Sıcak Bir Şehir | Halil Paşa yazdı

Darwinde üç geceliğine kiraladığımız apart otelin karşısındaki otobüs durağından iki kişi altı dolar ödeyip şehre doğru yol aldık.

Otobüsün uzak doğulu olduğunu sandığım genç kadın şoförüne sorduğumuz sorunun üzerine atlayarak bize gideceğimiz yerleri çok iyi özetleyen o da bizim gibi yolcu Fijili orta yaşlı kadınla, beş-on dakika daha konuşsaydık eğer arkadaş olacaktık. Fijili, yolumuzu kaybetmeyelim diye bize defalarca yol tarifi yaptı. Bu arada Fiji’de balığın, Dawin’den çok daha ucuz ve bol olduğunu da belirtmeden geçmedi:

“In Fiji have lot of fish… Everywhere have fish, fish, fish…”

Daha önce Fiji’ye seyahat eden İzzetten öğrendim. “Balıktan ve Kolokas’tan geçilmezmiş…



HAYAL KIRIKLIĞIMIZ DARWİNDE DE SÜRDÜ…

Farncis Bay’da indik. Burası hem gemilerin inşaat ve tamirinin yapıldığı ve hem de yat liman. Fotoğraf çektikten sonra yasak olduğunu öğrendim. Bu nedenle ortada kasıtlı bir durum yok.

Haritada gördüğüm ve Figen’le heyecanla arayıp bulduğumuz ödüllü “Darwin Fish Market”in balık satan bir dükkandan ibaret olduğunu görünce; daha birkaç hafta önce “Sydney Fish Market” tesislerinde yarım gün geçiren çift olarak büyük hayal kırıklığına uğradık…

ÇİN TAPINAĞI



Çin Tapınağında kimsecikler yoktu. Bir bölümünde, başına L harfi konarak numaralandırılmış yüzün üzerindeki minik mermer taşlarında, sanırım ölenlerin isminin yazıldığı bir anma yeri vardı. Yazılardan birkaçında isimler Çincenin yanı sıra latince de yazılmıştı… Yakından bakınca dikkat ettim. “Your Loving wife Keity” diye yazıyordu.

Diğer oda büyük ve görkemliydi. Anı odasında olduğu gibi burada da tanrılara tabak içerisinde portakal, elma ve erik gibi meyveler sunulmuştu. Bahçesinde Avustralya’ya ilk gelen Çinlilerin, o yıllarda çekilmiş fotoğraflar eşliğinde kısa tarihi anlatılmış.

Tapınağın bitişiğinde, timsah, kanguru etlerinden menülerin bulunduğu restoran kapalıydı. Kapısında asılı tabeladan yalnızca akşamları açık olduğunu öğrendik.

KÜTÜPHANE



“Darwin Library” kapalıydı. Mütevazi bir binası, bahçesinde devasa ağacı, bahçesinde ise bizi görür görmez ahenkli notalar çıkararak dıngırdayan çanlar bizim için hoş bir sürpriz oldu...

Merdivenlerinde Albert Einstein’ın öğrenmek isteyen insanları kütüphaneye davet eden yazısı vardı: “The only think that you absolutely have to know, is the location of library.”

Yakın geçmişinde, sürekli kasırgalara ve doğal afetlere uğrayan Darwin’de, binalar sürekli yıkılıp zarar gördü. Geriye ayakta kalabilmeyi başaran “Government House”, “Superior Court”, “Police Station” binalarını da görüntüleyip, karşılarında yer alan mini açık hava müzesi gibi duran bir köşede, şehrin iki dünya savaşı sırasında hal-i harabını, o yıllardaki siyah-beyaz fotoğrafların eşliğinde tarihini, birkaç ailenin de dramının anlatan resimli tarihini okuduk.

DARWİN WATERFRONT

Az ileride iki yanında cam pervazların bulunduğu uzun bir tünelden yürüyüp, uçtaki asansörden aşağıya indik. Burası şehrin en güney noktasında yer alan “Darwin Waterfront” idi…

Deniz kenarına ve içerisine yapılan lüks binaların, modern görünümlü lokantaların, göz alıcı dükkanların önünden yürüyüp geçtik. Bir cafede mola verdik…

Burası her haliyle varsılların kaldığı bir yere benziyordu.

Koyun durgun sularında şişme lastikten bir havuz, ortasında bir fıskiye ve denizde çoluk çocuklarıyla eğlenen insanlar… Az ötede etrafı taşıma kumlarla çevrilerek plaj görüntüsü verilen “suni dalga havuzu” ise paralıydı ve genç-yaşlı doluydu.



Karşıda Darwin Konferans Merkezi binası ise mimarisi ile mekana zengin bir hava katıyordu.

Şehir Merkezinde bir pasajdaki tabeladan saç kesme ile tıraş olmanın 35’er dolardan 70 dolar olduğunu öğrendik. Yani saç kesme 90 tl, tıraş olma 90 tl de o etti mi 180 tl. Burada daha önce de yazmış olduğum gibi ücretler Kuzey Kıbrıs’ın belki 5 katı. Ancak yaşam da pahalı…



Bu arada şehrin tam girişinde günümüzde Tiyatro Binası olarak iş gören ve Darwin’in 1886 yılında yapılan, maden işçileri, sonra polis ve hata bir ara "genel ev" olarak da kullanıldığı söylenen en eski ve tek katlı taş binalarından bugüne gelebilen “Browns Mart” önünde durduk.



Ben biraz daha kalıp fotoğraf çekmek isteyince Figen önde ben de geride kaldım…

Ağacın altında oturan beş-altı erkek Aborjinliden bir tanesi kalkıp, diğerlerinin tezahürata benzer bağırmaları eşliğinde üzerime doğru yürümeye başladı. Benim yaşlardaydı ya da belki de gençti de erken yıpranmıştı. Ani bir kararla bir adım da ben ona doğru attım. İlk kez bir Aborjinli ile yüz yüze konuşmaya başlayacağımı ve buna çok yaklaştığımı seziyordum…

 

31/01/2017 19:09
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK TATİL

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.