Değişen Saatlerimizle Atatürk’ün İzinde…

ads ads ads ads
13/11/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


“Geçen haftaya” bakacağız da şunu vurgulayalım:

KKTC’de ve Türkiye’de uzun süre tartışılan yaz saatinden kış saatine geçme olayı, Ankara’nın Beştepe’deki reisin inadına takılınca aynen “devam etmesi” kararına bağlandıydı.

Fakat KKTC’de 43 yıl sonra ilk kez bir mucize gerçekleşti. Kısaca “yavrusu anasından” ayrıldı,  yaz saatinden kış saatine geçti..

Bu vesile ile öğrendik ki bu ülkede olumsuz icraatlarla başarısız  yönetimler, “Türkiye’nin emir ve yönlendirmesi zorlamalarından kaynaklanmıyor!  Eğer siyasi irade “doğru” kararla doğru icraat gerçekleştirecek basireti gösterirse, buna Ankara da şapka çıkarır. Hele de “kendi ayaklarımızın üzerinde durma iddiasının söz konusu olduğu bu kaotik dönemde!”

NE ki o ayaklarımız zaten  hiçbir devrede yere basmadı! Ta ki  saatlerdeki  bu değişiklik    10 Kasımda  9’u 5 geçe Atatürk’e saygı duruşunda ilk kez KKTC ile TC’yi bir saatlik farkla ayrı gayrı düşürene dek!

Belki önemli değildi ama ilk defa ayaklarımız yere basmış, “bizim saat” Türkiye’ye göre “doğru” yerde doğru bir saygı duruşu olmuştu!  Tabi ki “önemli olan  Atatürk’e saygı sevgi ve onu kalplerde ilkeleriyle yaşatmaktır, bu nedenle “anma saati teferruattır”  deniyorsa, “eyvallah” derim de şunu da öğrendik bu nedenle: “İlle de Türkiye’nin dediğiyle  yaptığının izinde değil, demek ki akıl yolunda ghareket ettiğimizde  de “doğru yolda” gidebiliyormuşuz” diyecektim.

_____________________________________________________________

SİBER SİBER’İN KURUMLARDAN YAKINMASI.. 

Geçen hafta CTP bünyesinde tartışılırken süreklilik kazanan “eskiler-yeniler” olayı  erken seçim kararıyla  Ferdi Sabit Soyer, Sibel Siber, Özkan Yorgancıoğlu, Ahmet Gülle, Arif Albayrak ve Ömer Kalyoncu’nun   seçimlere katılmama kararına kadar mı vardı ki aday olmadıklarını açıkladılar? Bilemiyoruz!

Çünkü bu politikacılar yıllarca CTP’yi sırtlarında taşıyan neferlerdi. Günü geldiğinde başbakan, bakan, meclis başkanı da oldulardı. Hepsinin de söyleyip anlatacakları yaşanmış olayları vardı.

Buna karşın kendilerine göre nedenlerle “seçimlerde aday değiliz” dediler! Bu “duayen  politikacıların” aradan çekilmesiyle “faziletli olmalıdır” dediğim “politika ile politikacıların” mecliste boş kalan yerlerini eğer konu “gençleştirme” ise hangi CTP’li gençlerin dolduracağını da bilemiyorum!

Fakat Meclis Başkanlığı döneminde   sık sık “kurumlaşamadığımızdan” yakınan Sibel Siber’in geçtiğimiz hafta “neden yeniden aday olmadığının” ipuçlarını veren açıklamasındaki şu gerçeğe bir mim de ben koyacağım. Şöyle diyordu Siber beyanatında:

“Deneyimlerinden yola çıkarak özeleştiri ile söze başlayacak olursam en önemli acı gerçeğimizin, devlette henüz kurumsal yapıyı gerçekleştirememek olduğunu söyleyebilirim.. Kurumsal yapıyı gerçekleştirmiş ülkelerde gelen giden siyasetçiye göre keyfi bir şekilde kurumların idari yapısıyla oynanmaz! Kurum siyasetçiye göre şekillenmez! Aksine kurumsal yapı siyasetçiye yön verir!…”

Siber şunu da ekliyor: “Kısaca sorunlar olduğu yerde kalıyor ve çözemediğimiz bu sorunlar siyasete güvensizlik, özgüven kaybı ve halkta mutsuzluğa yol açıyor…”

43 yıldır “kurumlaşma” sorununu çözemedik. Bu nedenle de hep “devlet olduk ama olamadık” dedik!  “Aynen siyasi sorunda görüldüğü  gibi: “Nasıl ki her “cumhurbaşkanı müzakerelerde kendi misyonuna göre fakat halktan ve diğer siyasi partilerden kopuk bir çözüm rotası izleyip kendi kafa yapısının doğrultusunda gitmeye çalışmışsa…”

Devlet yapılanmasında da her iktidar kendi “sağ sol” misyonu ve “popülizme” uzaklığı yakınlığı oranında bir politikayla hareket etti! Sonunda ortaya çıkan “partizanlık, rant ekonomisi, arazi spekülasyonu, sahtekârlıkla yaratılan mütegallibe… Oldu! Sonuç ise kötü yönetime eş, “merkeziyetçi hantal bir devletçiliğin” yaratılmasıdır!

Seçim sonrası Meclis’te gençler de vekil olarak yerlerini alacaklar ama haberleri ola karşılarında içi çürük bir devlet bulacaklar!

_______________________________________________________________________________

       KISACA TAKILDIĞIM: (KIRSALDA ARSA DAĞITIMI!)

Arsa spekülasyonu yeni değildir. Ancak Düşünün ki bu 3 bin 5 yüz kilometre karelik coğrafya elimize geçtiğinde Güney’den gelen 50 bin insanımızla  nüfusumuz yüz on bin kişi var yoktu! Elimize geçen mülk  ise Güney’e kaçan 150 bin Rumundu!

O yıllardan bu yıllara o Rum malları “bitmeyen bir iştaha ve yağmaya varan tutumlarla ellerden ellere, türlü çeşitli yollarla geçmektedir! Zaten hep beraber görüp yaşıyoruz: Arsa, arazi spekülatörleriyle birlikte çok katlı binalarla yaratılan çarpık yapılaşmalar  Girne’yi bitirirken,  Mağusa’ya da sıçradı!   Belki hurmaları mahveden bu kırmızı örümcekler gibi dur durak “bilmeyenler” yarın   İskeleyi  Karpaz’ı da bitirecekler!

Bu yağmanın bir diğer versiyonu da “her seçim arifesinde “gençlere kırsal alanlarda arsa dağıtılmasıdır.” Fıcırığı çıkarıldı ki artık araya yaşlılar, partililer, yakınlar, akraba dostlar da sıkıştırılıyor! Tabi olay öteden beri şaibeli ama: Kendilerine  arsa verilen kaç gencin köyünde evini yapıp ikamet ederken  çiftçi, hayvancı, bahçeci seracı olarak kırsalda kalıcılığı ile ikamet ettiği bilinmiyor? Çoğu devlet dairelerinde çalışan memurlar! Öte yandan “beleş arsa alanların bazılarının bir süre sonra bu arsaları sattıkları bile söyleniyor!”

Gençlerimizin rehabilitesi tabi ki  önemlidir. Ondan daha önemlisi “gençleri kırsal kesimde tutacak, tarıma yönlendirecek makro ölçekli plan programların, yanına kooperatifçiliği de alarak  gerçekleştirilmesi ve gidip gelen hükümetlerle  değiştirilip yozlaştırılamayacak  bir “kurumsallaşmayla” kalıcılaştırılmasıdır.

Kırsalda  gençlere arsa dağıtımına karşı değiliz. Fakat o arsaların popülizm, oy kaygısı ile dağıtıldığına takılıyoruz! Köyde yapacağı evine sadece akşamdan akşama yatmaya gelecek genç değil, köyünde kalıp çalışacak genç olmalıdır hak sahibi!

13/11/2017 12:37
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Değişen Saatlerimizle Atatürk’ün İzinde…, Eşref Çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.