Depressif bir bayram yazısı

ads ads ads ads
14/09/2016

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


İnsan iki dönemde kendine yaşar derler. Biri çocukken, şöyle on iki on üç yaşlarına kadar. Sahi, ne de güzeldir o dönemler. Bebeklikten o yaşa kadar anne baba nene dede herkes sizin arkanızda koşar. Arzularınızı yerine getirmek için yarışır. Sonra gün gelir, sorumluluklar başlar. Dersler okul, sosyal ilişkiler, iş, aile-çocuk derken, devamlı yükü artan bir dönem geçirir insan. Sonraları bir gün tekrar o çocukluğuna döner. Bencilleşir. Artık doksanlara ulaşmıştır yaşı ve Alzheimer’dir.

Ne tuhaftır ki, insan, hayatının kendi için yaşadığı iki dönemini de yaşarken farkında değildir bu gerçeği. Birinde hayatın bu ironisini fark edemeyecek kadar küçüktür, diğerinde ise beyin olarak algı yapamayacak kadar yorgundur.

Arada kalan kimine göre kısa kimine göre uzun dönemde ise hep bir koşuşturma yaşar. Önce anne ve babayı gururlandırmak peşinde olur çocuk. Bunun için hep çalışır. Sınavlarda başarılı olmak, atletizmden şampiyon çıkmak, tiyatroda başarılı performans sergilemek, sergide ödül kazanmak için yırtınır. Aynı devinim hız kesmeden iş hayatında devam eder.

Daha sonraki günlerde bir aile kurar. O zamanda gerek eşini gerek çocuklarını iyi yaşatmak için çaba harcamaya başlar. Artık yaşam gayesi onlardır. Özellikle çocukları. Onlar en iyi şekilde okumalı ve ilerde yuva kurmalıdır. Onlar mutluysa mutludur insan.

Bazen işe öylesine bir kaptırır ki ademoğlu kendini, hırsına yenilir ve etrafını kırar döker. Hatta bazen bu kırıp dökme uğruna hayatı yaşamayı askıya aldığı insanları bile kapsar. İşte tam da bu sıralarda başlarsın fark etmeye her bayramda oturmaya başladığın yemek masasında bir sandalyenin boşaldığını. Sen hırsının rüzgârına kapılmış giderken zamanın acımasızlığını ve etrafındakileri tek tek senden çaldığını. Farkına varırsın da aldırmazsın, ta ki yalnızlığını hissedene kadar.

Yalnızlığı hissettiğinde ise, ne yazık ki artık çok geçtir. Zira yaşam geri sarılan bir film değildir. Bu saatten sonra “Keşke” diye hayıflanmak sadece psikolojinizi bozacak bir eylemdir.

Evleriniz arabalarınız olur, ama tüm stresinizi aktaracağınız, çocukluktan beri hayaliniz olan bir kediniz olmaz. Hep istediğiniz biberinizi maydanozunuzu soğanınızı çocukluğunuzda yaptığınız gibi arka bahçede yetiştirme işini devamlı ertelemek zorunda kalışınız gibi bir evcil hayvan da edinemezsiniz. Çünkü hep çalışmak hep birilerine bir şeyler yetiştirmek için dövünmek zorundasınız.

Sonra… Bir gün… Siz hiç farkında değilsinizdir ama evdeki diğer insanlardan pirililerinizi (misket) ya da bebeklerinizi vermelerini istersiniz. Onlar şoklarındayken siz gülerek bakarsınız yüzlerine, nere kime baktığınızı dahi bilmeden… Hayat boyu uğurlarına çabaladıklarınız bu kez sizin için uğraş vermeye başlamıştır. Zira başkaları için yaşama sırası onlara gelmiştir. Sizin için ise bazı şeyler bitmiştir.

Bayram yazısı diye başladım ama depressif yazısı oldu galiba.

Bir evvelki satırdan sonra yazdıklarımı bir daha okudum. Böyle bir bayram günü “insanlara negatif enerji verecek bir yazı yayımlamak doğru mu ?” diye düşündüm… Kısacası yayınlayıp yayınlamamak konusunda ikilem yaşadım. Sonra “her yazı her kitap okunmaya değerdir” deyip gazeteye yolladım.

En azından okuyanlar, kalan yaşamlarında, her zaman başkaları için değil de arada sırada olsun kendileri için yaşama yolunda daha çok zaman ayırmayı belki deneyecek cesareti bulsunlar diye.

Hadi iyi bayramlar…



ANLAYAMADIKLARIM

Sanal kumar işi döndüğünü herkes farkındaymış ama kimse sesini çıkarmamış. Anlayamadığım ise şu : Hade siyaset nemalanır, hade oynayıp kazanan ve kaybedenler de sessiz kaldı. Hepsini anladım da, yahu vergisini harcını yatırıp iş yeri açan bet ofisleri bu konuya bunca zaman nasıl sessiz kaldı onu anlamadım…

TİYATRO’NUN 14. FESTİVALİ

Lefkoşa Tiyatro Festivali on dördüncü yılına 6-7 Eylül tarihlerinde “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı Gogol ‘a ait oyunla start verdi. Türkiye’nin bu alanda duayen sanatçısı iki gece Yakın Doğu Üniversitesi ,Atatürk Kültür Merkezi’ni hınça hınç dolduran tiyatro severlere tek perdelik performansını izledi. Taktir edersiniz ki Gogol gibi bir yazarı ve Genco Erkal gibi üst düzey bir sanatçıyı kritize etmek haddim değildir. Kaldı ki sanatçıya ve sergilediği oyuna hakkını, seyirci, finalde onu ayakta alkışlayarak vermiştir.

Ülkemizde artık bir markalaşan ve LefkoşA Türk Belediyesi organizasyonu olan Tiyatro şöleni 6 Ekim’e kadar sürecektir. Bu süreç boyunca değişik sanatçı gruplarını değişik yazarlarının oyunları ile performanslarını sergilerken onları izleme ve “karanlığa rağmen karanlıkta görmek için” ufkumuzu açma şansımız olacaktır.

Açıkçası ilk iki gece itibarı ile her şey mükemmeldi. Aynı mükemmeliyetin sonraki gecelerde de süreceğine eminim. Nasıl sürmesin ki? Yakın Doğu Üniversitesi çok amaçlı kullanılan Atatürk Kültür Merkezi’nin sahnesinden koltuklarına, organizasyondan sanatçılara, her şey çok güzel.

Buna karşın ille bir şey eleştirilecekse inanın bu ne tiyatro ne de onun elemanlarıdır. Eleştirilecek tek şey, LefkoşA’ya hâlâ daha kendi öz tiyatro binasına bir türlü kavuşturulamamasıdır 

14/09/2016 13:00
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.