Doğu Akdeniz Üniversitesi cenderesi

ads ads ads ads
22/10/2014

ads

Bülent Dizdarlı Bülent Dizdarlı


“Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde görev yapan, bir daha oraya ilgisiz kalamaz.” Bu sözler günümüzün Çevre ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dr. Hakan Dinçyürek’e aittir. Söylediği zaman takvim yaprakları 2007 yılını göstermekte idi. Ben Üniversite Eğitim Vakfı Mütevelli Heyeti’ne Cumhurbaşkanı kontenjanından atanmıştım. Dr. Dinçyürek ise iki ay önce aynı vakıf yönetiminden ayrılmıştı. Benim atandığımı duyunca bazı tavsiyelerde bulunmak üzere yanıma gelmiş ve sözlerine bu cümle ile başlamıştı.

Haklıymış! Gerçekten de Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne bir şekilde bulaşan, bir daha ilgisiz kalamıyormuş. 2010 yılında görev sürem bitmiş olmasına rağmen, üniversitede çıkan her haberi ilgiyle okumuş gelişmeleri kendimce takip etmişimdir. Orada son yaşananları da büyük üzüntü ile izledim. Nitekim geçen haftaki yazımın bir bölümünde hafiften dokundum. Olan biteni iki inatçı keçinin köprü üzerinde karşılaşıp da birbirlerine yol vermemesine benzettim. “Hani malum hikâyedeki gibi keçiler kavga edip, köprüden düşecek olsalar, yemin ederim umurum olmaz. Ama bu kez köprü de yıkılacak ve hepimiz altında kalacağız” şeklinde de bir önsezimi paylaştım. Bu olmasın diye de tarafları itidale çağırdım. Ama daha yazının mürekkebi kurumadan ortalık dağıldı.


Konuya girmeden önce sizlere, şu mütevelli heyetinin yapısından bahsedeyim. Heyet dokuz kişiden oluşur. Bunlardan iki tanesi Türkiye de ki iki değişik saygın üniversitenin rektörüdür. Ne var ki bunlar hiçbir toplantıya katılmazlar. Yani toplantılar yedi kişi tarafından yapılırken karar yeter sayısı ise beştir. Üyelerden bir tanesi Cumhurbaşkanlığı’nca atanır. Diğerlerini iktidar partisi veya partileri atar. Bir koalisyon söz konusu ise Eğitim Bakanlığı’nı tutan parti dört, diğeri ise iki üyeyi atama yapar. (Veya buna benzer bir uygulama yapılır). Bu bir siyasi temayüldür. Bugün içinde böyledir. Gördüğünüz gibi ortak bir karar almadan karar yeter sayısına bugünkü yapıda ulaşmak mümkün değildir. Kısacası bugün yaşananlardan hiçbir partinin kendini soyutlaması olası değildir. Çünkü katılmadıkları bir kararın uygulanması söz konusu değildir.

Üniversite yıllardan beridir zarar etmektedir. Zira bir yandan popülist siyaset okula musallat olmuş, bir yandan da zaman zaman vizyonsuz insanlar oralarda hüküm sürerek olaya çanak tutmuştur.

Abdullah Öztoprak hoca üniversite içinde çalışanlar tarafından çok tutulan bir kişidir… Rektörlüğü süresince okul aleyhine çok sayıda dava açılmasına ve hatta son dönemde Toplu İş Sözleşmesi’ni bir türlü yapmamasına rağmen yapılan seçimden ve Senato’dan oldukça yüksek oy almıştır. Ayrıca üniversite dahilinde sözüne çok itibar edilmektedir. Nitekim onun rektörlüğü döneminde DAÜ’deki sorunlar kamuoyuna minimum derecede yansımıştır. Dikkat ederseniz minimuma indi demiyorum, minimum yansımıştır diyorum. Ama bu yansıma dahi okulun eskiye göre toparlanmasına vesile olmuştur. Abdullah hoca ve arkadaşları üniversiteyi yönetirken zaman zaman, kendilerine ters olan siyasetin ayağına da basmamış değildiler. Kendi dünya görüşlerine uygun olan kişilere daha fazla ilgi göstermişlerdir. Birkaç kez de uyarılmış ama dikkate alınmamıştır. Bunun sonucu olarak ise hükümet onu daha fazla o makamda tutmak istememiştir. Yerine vekaleten başka bir hocamız görevlendirilmiştir.

Hükümet 4-5 ay içinde yeni DAÜ Yasası’nı Meclis’ten geçirip, öyle rektör seçimine gidileceğini duyurmuştur. Ancak bugünkü Meclis yapısı içinde bunun çok mümkün olmayacağını ve asla yirmi altı oya ulaşılamayacağını ben şimdiden kestiriyorum. Zira aynı film daha önce de vizyona konulmuş, aynı ortaklar bu konuda anlaşamadıklarından yasa kadük olmuştu. Yine öyle olacağını öngörüyorum.

Üstelik Sayın Öztoprak’ın da bu süreyi beklemeyeceğini hakkını yasal yollardan arayacağı malumdur. Yani Doğu Akdeniz Üniversitesi mahkemelik olacaktır. Bunun yönetim zafiyetleri ve ardından da Kaos getirmesi muhtemeldir. Korkarım DAÜ, kısa zamanda vitesi boşalmış araba gibi yokuş aşağı kontrolsüz gidecektir. Dümene hakim olacak bir otorite gerektir. Aksi halde olacaklar bellidir.

İnat yüzünden Kıbrıs Türklerinin yarattığı bir marka daha tehdit altındadır. Asla bunun böyle olmasını istemem ama vebal belli kişilerin boynundadır. Hesabı özelde Mağusa, genelde Kıbrıs Türk halkı mutlaka soracaktır.


ANLAYAMADIKLARIM

Hayvan barınağı kurmak için LefkoşA Türk Belediyesi ve Atletizm Federasyonu tarafından düzenlenen “LEFKOŞA KOŞUYOR” adlı organizasyon yoğun katılımla gerçekleşti. Sanırım iyi de para toplandı. İşin garibi, bu kez vatandaş para verirken de mutluydu. Sosyal bir olay olarak çok hoşlarına giden saatler geçirmişti. O zaman anlamıyorum, belediyemiz neden bu organizasyonu iki-üç ayda bir yapıp, bir açığını kapatmaya çalışmaz. Mesela tiyatro binası yarım bekler. Buna benzer bir etkinlikle tiyatro binası yararına da para toplanabilir.
VE ŞİİR…

Bu hafta sayfamıza Filiz Naldöven’i konuk ediyoruz.
NARLA KIŞ ARASINDA…

Cadde ve meydan olmayan bir yerde çırpınır durur

Herkes sığınaklarda kendi açıkta…
Eşlik edecek bir güvercin bulsa bir pusu

hiç alışık olmadığı kuytuya yatsa…

Deli hiçtir bu sokağa fırlayan yalnız ruhun yanında…

Hiçtir bir bir eşikleri geçen bilir…

Aşktan ilk söz edince daha çocukken

Ekşi nar sürerler ağzına sus biberleri…

Kabuğa bürünür kapanır odalara

İçinde yandıkça doğurur taneleri…
Nar okşamayı bilmeyenlere düşer içine yürümeyenlere

Çürüyüp gider asıldığı duvarda kışın yüzünden…

Kim kalsa üşür narla kış arasında

Susar kim kalsa… 

22/10/2014 13:37
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: bülent dizdarlı
MANŞETLER

HK Bülent Dizdarlı

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.