Erbilen: “TKP’yi kuran 15 kişiden biri de benim”

Mustafa Erbilen renkli kişiliğiyle toplumun her zaman sevdiği, önem verdiği bir isim oldu. Zaman oldu, adı siyasi duruşu ve yaklaşımları nedeniyle tartışıldı.

ads ads ads ads
16/01/2012

ads
Erbilen: “TKP’yi kuran 15 kişiden biri de benim”

 

 “TKP’NİN 15 KURUCUSU ARASINDA YER ALDIM”…  “Rahmetli Burhan Bey geldi, kliniğe. “Sen zanneden ben senin politikaya girmeni mi isterim? Ben de senin doktorluk yapmanı isterim” dedi bana. “Adına ihtiyacımız var” dedi. Üye kağıdını vermesini söyledim. Ve ben de 15 kurucu arasına girdim.  TKP’nin kurucuları arasında böylece ben de yerimi almış oldum”

 

 “NALBANTOĞLU, DENKTAŞ’IN NEDEN TMT’NİN LİDERİ OLARAK SEÇİLDİĞİNİ ERBİLEN’E ANLATTI”… Defalarca neden TMT’ye lider olarak Denktaş’ı seçtiklerini kendisine sordum. “Bak” derdi, “TMT neydi? Silahlı bir örgüt… Ama ne maksatla kurulduğunu dünyaya izah edecek adam kim olacaktı? İçimizde lisan bilen mi vardı?”  diye devam ederdi. “İçimizde lisan bilen Denktaş’tı ve bu TMT’nin haklılığını, neden EOKA’nın karşısında kurulduğunu dünyaya izah edecek adam lazımdı. Onun için Denktaş’ı seçtik” derdi

 

 “ALTINAY KONUŞUNCA TURGUT ÖZAL ELİNDEKİ DOSYAYI KAPATTI”…
Altınay, “Sayın Başbakan” dedi, “Bu anlattıklarınız, bizim hükümet protokolüne aykırıdır. Aramızda görüşmemiz lazımdır” diye devam etti. Özal’ın elindeki dosyayı bir kapatışı vardı gözümden hiç gitmez

 

Mustafa Erbilen renkli kişiliğiyle toplumun her zaman sevdiği, önem verdiği bir isim oldu. Zaman oldu, adı siyasi duruşu ve yaklaşımları nedeniyle tartışıldı. Mustafa Erbilen’le Lefkoşa’da konuştuk. Yeminli bir TMT’ci olmadığını söyleyen Erbilen, TMT’nin kurucularından Burhan Nalbantoğlu ile arasında geçen konuşmaları bizimle paylaştı. Neden Rauf Denktaş’ın TMT’de öne çıktığını anlattı. TKP’nin kuruluşunda 15 kurucu üyeden biri olan Mustafa Erbilen TKP ile yollarının ayrıldığı süreci anlatırken, o süreç yaşanmadan Derviş Eroğlu’nun TKP’nin kapısından nasıl geri döndüğünü de açıkladı.

Alpay Durduran gibi bir siyasetçinin Meclis’e gelmediğinin altını çizen Mustafa Erbilen, Mehmet Çakıcı’ya mesaj gönderdi. Bu işinin öyle çok konuşmayla olamayacağını bildiren Erbilen, sınıf arkadaşları olan Derviş Eroğlu ve İrsen Küçük’e gençlerin önünü açmaları yönünde çağrıda bulundu.

TKP ve UBP’yi kıyaslayarak yorumlayan Mustafa Bey, nüfus tartışmalarının da bir yana bırakılmasını, Türkiyeli, Kıbrıslı kavgasından uzak durulmasını istedi.

Mustafa Erbilen Karpaz’a yapılması düşünülen petrol dolum tesisleri konusundaki görüşlerini de açıkladı ve buna karşı olduğunu ifade ederek dolum tesislerinin oradaki çevre için felaket getireceği uyarısında bulundu.

Kendisi ile Enver Emin ve Olgun Paşalar’ın da olacağı bir akşam yemeğinde buluşma konusunda sözleştiğim Mustafa Erbilen’le yaptığımız söyleşinin tam metni şöyle:

 

“Ben Mustafa Erbilen olarak hiçbir zaman yeminli TMT’ci olmadım”
Mete TÜMERKAN:  Siyasete ne zaman ilgi duymaya başladınız? TMT ile sizin bir bağınız oldu mu?

Mustafa ERBİLEN: Her Kıbrıslı gibi tabii ki biz de milliyetçiydik ama ben yeminli TMT’ci olmadım. Ben bir eğitim de görmedim. Biz İstanbul ekibiydik. Bu konuda Ankara’dakiler daha etkindiler.

 

Mete TÜMERKAN: İstanbul’dan Kıbrıs’a ne zaman geldiniz?

Mustafa ERBİLEN: 1963 olayları patlak verdiğinde ben Kıbrıs’ta 20 günlük bir hekimdim. Lefkoşa Hastanesi 9 Aralık’ta göreve başladıydım.  21 Aralık’ta da hadiseler patlak verdi.

 

“Türkiye’deki öğrencilik günlerimde 1960 darbesine destek verdim, devrimden yana oldum…”

Mete TÜMERKAN:  Siyasete ne zaman girdiniz?

Mustafa ERBİLEN: Biz 1960 yıllarının etkisinin sürdüğü günlerde Türkiye’de talebeydik. Üniversitede o günlerde Türkiye’de yaşanan olaylardan etkilenmiştik. Ben de siyasete meraklıydım ve öğrenci hareketleri içerisinde yer almaya başlamıştım. Ben devrimden yanaydım ve her Kıbrıslı Türk gibi o günlerde CHP’yi destekliyordum. Kıbrıs’a geldiğimizde de o zaman herkes mücahitti. Ben 21 Aralık hadiseleriyle birlikte Mağusa’ya gittim. Yerimiz ordaydı. Mağusa’da Ali Atun Bey ile birlikte sağlık ocağında çalışmaya başladım. Orada göreve başladım. Mart ayında Serdarlı’da doktor açığı vardı. Oradaki doktor ayrıldıydı. Ben görevli olarak 1964 yılında Serdarlı’ya gittim. Altı ay sonra rotasyon usulüne koydular beni. Beni Mağusa’ya geri çekerken Derviş Eroğlu’nu yolladılar Serdarlı’ya… Biz Derviş Eroğlu ile münavebeli olarak Serdarlı’da doktorluk yapmaya başladık. Daha sonra Mehmetçik’teki doktor, oradaki mücahitlerle ve halk ile iyi geçinemediği için onu oradan aldılar, Serdarlı’ya verdiler. Onun yerine yine münavebeli olarak bizi Mehmetçik’e göndermeye başladılar. Mehmetçik benim köyümdü ve yakın olduğu için de günübirlik gidip geldiğimiz olurdu. Kalacak yerim de vardı ve istediğim anda kalabilirdim. 

 

Mete TÜMERKAN: 1974 yılında neredeydiniz?

Mustafa ERBİLEN: 1974 yılında Lefkoşa’daydım. Lefkoşa’da kendi kliniğimi açmıştım. 1974’te çıkarma başlamadan bir gün önce, gece yarısı başhekim Özmen Bey bizi, tüm doktorları hastaneye çağırdı. Çıkarmanın olacağını orada öğrendik. Serbest çalışan hekimler de, devlette çalışanlar da Lefkoşa Hastanesi’nde toplandık.

 

“Nalbantoğlu ve ekibi halkçı partiden ayrılınca ben de ayrıldım”

Mete TÜMERKAN: 1974 sonrası çok partili siyasi yaşam günleri başladı ve siz TKP’de siyaset yapmaya başladınız. Neden TKP?

Mustafa ERBİLEN: Şimdi orada, rahmetlik Burhan Nalbantoğlu ile çok yakın aile dostuyduk. Ve benimle çok samimiydi. Fuat Veziroğlu da benim köylüm ve yeğenimdi. Bunlar bir parti kurma çalışması içine girmişlerdi. Zaten Meclis’te 6’lar diye bir grupları vardı. Biz Meclis dışında onlarla birlikte hareket eden genç grubun içerisindeydik. Parti kurma çalışmaları çerçevesinde önce Halkçı Parti kuruldu. Ben bu Halkçı Parti’nin 150 kurucusu içerisinde yer aldım. Halkçı Parti’nin disiplin kuruluna girdim. Genel başkan Alper Orhon’la anlaşamadıkları için Halkçı Parti’den Burhan Nalbantoğlu ekibi ayrılınca, Allah Rahmet eylesin, Alper Orhon o gece oturdu ve ayrılanların yerine adam kaydetti. Ben sabahleyin çocukları okula götürürken bu olanları radyoda dinledim. Ayrılanların yerlerine atamalar yapıldığını öğrendim. Çocukları okula bıraktıktan sonra partinin genel sekreter yardımcılarından biriydi Rifat Reis. Çarşıya indim ve Rifat Reis’in yazıhanesine gittim. “Bu antidemokratik yapıya benim itirazım vardır. Onun için partiden istifa ediyorum” dedim kendisine ve böylece Halkçı Parti’den istifa ettim. Tabii diğer tarafta Halkçı Parti’den ayrılanlar, Burhan Nalbanoğlu, İsmail Bozkurt, Alpay Durduran gibi isimler toplantı üzerine toplantı yaparak yeni parti kurmaya karar verdiler. Bu çalışma ve toplantılardan benim haberim vardı ama o toplantılara ben katılmıyordum. Bir gün klinikte hasta görürken, Fuat yeğenim Veziroğlu Kliniğime geldi ve “Yeni bir parti kuruyoruz, seni de kurucular arasında görmek isteriz” dedi. Kendisine “Beni rahat bırak. Ben seninle beraberim. Seçime ve siyasete girmek benim için erken. Ben daha doktorluk yapmak istiyorum” dedim.  Yanlarında olduğumu ama kurucular arasında yer almak istemediğimi anlattım.  Fuat gitti. Yarım saat geçmeden Rahmetli Burhan Bey geldi kliniğe. “Sen zanneden ben senin politikaya girmeni mi isterim? Ben de senin doktorluk yapmanı isterim” dedi bana. “Adına ihtiyacımız var” dedi. Üye kağıdını vermesini söyledim. Ve ben de 15 kurucu arasına girdim. TKP’nin kurucuları arasında böylece ben de yerimi almış oldum.

 

“UBP’yi kuranlar da benim yakın arkadaşlarımdı. Bana onlar da geldi ama ben TKP’nin kurucusu oldum”

Mete TÜMERKAN: Olaylar ondan sonra nasıl gelişti?

Mustafa ERBİLEN: UBP’yi kuranlar da benim arkadaşlarımdı. Enver Emin arkadaşımdı. İrsen Küçük benim sınıf arkadaşımdı. Eroğlu benim sınıf arkadaşımdı. Bunlar da UBP’ye girmemi istedi. Girmedim, ben TKP’de kaldım. Ama dostluk ilişkilerim devam etti. 1981 seçimlerinden sonra ortaya öyle bir tablo çıktı ki UBP-TKP koalisyonu kurulabilirdi. Bu konu gündeme geldi. Bu konunun gündeme getirenlerden biri de bendim. Epeyi de faaliyet gösterdim kurulması için ama olmadı. Daha sonra 1985’te de gündeme geldi. Ve o koalisyonun UBP ile TKP koalisyonunun kurulması sürecinde ben mimarlarından biri oldum. Maalesef 1981’deki seçim sonrasında içimizdeki bir grup UBP ile koalisyona girmemizi istemedi. Ben girilmesi gerektiğini savunanlardandım.

 

“1981 seçimleri sonrasında UBP-TKP koalisyonu kurulmasına Akıncı grubu karşı çıktı”

Mete TÜMERKAN: Karşı çıkan grupta kimler vardı?

Mustafa ERBİLEN: Mustafa Akıncı grubu ile Mağusa grubu özellikle Çetin Veziroğlu, İsmail Bozkurt buna karşı çıktı. Özellikle Mağusa grubu blok halinde rest çekerek koalisyona karşı olduklarını bildirdiler. Başı Mağusa grubunda Çetin Veziroğlu çekerdi. Durduran dahil bizler koalisyondan yanaydık. Rahmetlik Burhan dahil. Ben 1981’de vekil değildim ama parti içerisinde aktiftim ve etkiliydim. Sonra 1985’te aynı durum karşımıza çıkınca UBP ile koalisyon şart oldu. Aynı grup yine muhalefet yaptı. Ama özellikle Alpay Durduran başı çekerek 1985’te UBP ile koalisyonun kurulmasını sağladı.

 

Mete TÜMERKAN: KKTC’nin ilanına giden süreçte TKP içerisindeki hava nasıldı?

Mustafa ERBİLEN: TKP ilana karşıydı. Orada KKTC’nin ilanı Denktaş’ın Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmasından başka bir şey değil diye karşı çıkılıyordu TKP içinde… Ben de karşı olanlarla beraberdik. O dönemde sivil bir darbe yapıldı. 12 Eylül’ün bir devamı gibi düşünülüyordu.

 

Mete TÜMERKAN: TKP bağımsızlık ilanına karşı mıydı?

Mustafa ERBİLEN: TKP bağımsızlık ilanına karşı değildi ama Kurucu Meclis’e ve Anayasa’nın değiştirilmesine karşıydık.

 

“Nalbantoğlu, sosyal demokratların ve sosyalistlerin milliyetçi olmalarını isterdi”
Mete TÜMERKAN: TKP’nin içerisinde bir yandan TMT’nin kurucularından Burhan Nalbantoğlu vardı, diğer yandan Halk-Der… Bu nasıl olduydu?

Mustafa ERBİLEN: Rahmetlik Burhan sosyal demokrat bir adamdı. Ve sosyal demokratlar, sosyalistlerle rahat anlaşır. Dikkat ettiyseniz Ecevit ile MHP Türkiye’de koalisyon kurarken çok kolay anlaştıydı. Çünkü nasyonal sosyalist ve sosyal demokrat kolay anlaştı. Devletçilik üzerinde mutabakat sağlamaları kolay olurdu. Aslında sosyal demokratlar ve sosyalistlerin milliyetçi olmaları lazımdır. Rahmetli Burhan bunu savunanlardan biriydi.

 

Nalbantoğlu, TMT konusu açıldığında “Şimdi bunları konuşmanın zamanı değil” derdi

Mete TÜMERKAN: Nalbantoğlu ile TMT’yi hiç konuştunuz mu? Yoksa bu konuları hiç konuşmaz mıydı?

Mustafa ERBİLEN: Konuşurdu şöyle ki; ben yaşantısı içerisinde Burhan’a en yakın insanlardan biriydim. Geçmişe dair herhangi bir şey konuşulduğu zaman, ya da basında ya da başka bir yerde yer aldığı zaman, ben kendisine “Nedir bu mesele?” diye sorardım. “Zamanı değil” derdi. Bazen bazı şeyler anlatırdı. O anlattıklarını ben not alsaydım keşke.

 

Nalbantoğlu’na defalarca “neden Denktaş’ı lider olarak seçtiklerini” sordum

Mete TÜMERKAN:  Şimdi o anlatılanlardan aklınızda neler kaldı?

Mustafa ERBİLEN: Defalarca neden TMT’ye lider olarak Denktaş’ı seçtiklerini kendisine sordum. “Bak” derdi, “TMT neydi? Silahlı bir örgüt… Ama ne maksatla kurulduğunu dünyaya izah edecek adam kim olacaktı? “İçimizde lisan bilen mi vardı?” diye devam ederdi. “İçimizde lisan bilen Denktaş’tı ve bu TMT’nin haklılığını, neden EOKA’nın karşısında kurulduğunu dünyaya izah edecek adam lazımdı. Onun için Denktaş’ı seçtik” derdi. Defalarca sordum, hep bu cevabı aldım. “Neden Denktaş’ı seçtiniz” diye ben sordum kendisine…

 

Nalbantoğlu, “Zamanı değil insanlar daha yaşar” der susardı

Mete TÜMERKAN: Bu konularda başka bir şeyler daha anlattı mı Nalbantoğlu size?

Mustafa ERBİLEN: “Zamanı değil insanlar daha yaşar” derdi. Yeminli TMT’cileri konuşturmak imkansızdı. Ben 4 yıl Rahmetli Kemal Coygun’la kapı komşuluğu yaptım. Her gece bir yerde yer içer gelirdi. Apartman dairelerimiz karşılıklıydı. Yatmaya geldiği zaman alırdım ben kendisini, kahve yapardım, içer sohbet ederdik. Ve o bana sorar, benden alacağını alırdı. Neticede ben TKP’liydim. Ama o kesinlikle konuşmazdı. Bu TMT’ciler hiç konuşmadılar. Beraber götürdüler.

 

Mete TÜMERKAN: Nalbantoğlu yazmadı da değil mi?

Mustafa ERBİLEN: Yazmadı. Evlatları içerisinde de meraklı olan çıkmadı galiba. Çocukları ile görüşürüm ama onlara da sormadım.

 

“Özal geldi elinde içinde tek sayfa olan bir dosya vardı. Açtı ve okudu. Ne olduysa ondan sonra oldu”

Mete TÜMERKAN: UBP-TKP koalisyon hükümetine dönecek olursak. Türkiye’de Özal Başbakan idi ve gündeme bir paket geldi. Paketle beraber koalisyon hükümeti de bozuldu. Ne oldu?

Mustafa ERBİLEN: Özal Kıbrıs’a geldiğinde hükümet ve Sayın Denktaş’ın başkanlığında hep birlikte oturduk. Karşımıza da Sayın Özal oturdu. Ekibiyle birlikte oturdu. Rahmetlik Özal bir dosya açtı. Dosyada tek bir sayfa vardı ve başladı okumaya. “Kıbrıs bir adadır” dedi. “Ada olduğuna göre burada itici güç olarak sanayi olamaz. Tarım da itici güç olamaz. Öyleyse burası ada olduğuna göre ne olması lazım? Hizmet sektörü. O halde hizmet sektörü geliştirilecek” dedi.  Ve devam etti. “Hizmet sektörü derken, Kıbrıs’ın tümü serbest bölge olacak ve her türlü para da geçerli olacak. Her türlü mal gelip buradan dağıtılacak. Başlangıçta kayıplarınız olacak. Onları ben karşılayacağım. İkincisi, burası üniversiteler ülkesi olacak burası. Turizm cenneti yapacağız burayı. Havasını satacağız” dedi. Bir süre sessizlik oldu. Mehmet Altınay Çalışma Bakanı’ydı. Hemen ilk sözü o aldı. “Sayın Başbakan” dedi, “Bu anlattıklarınız, bizim hükümet protokolüne aykırıdır. Aramızda görüşmemiz lazımdır” diye devam etti. Özal’ın elindeki dosyayı bir kapatışı vardı gözümden hiç gitmez. O gün o dosyayı kapattı ve o dosya bir daha açılmadı. “Siz kendi aranızda görüşünüz, sonra da Ankara’da bir araya gelir görüşürüz” dedi. Toplantı bitti. Kimse müdahale etmedi. Ne Denktaş ne de Başbakan Eroğlu bir şey söyleyebildi. Bunun üzerine UBP ile TKP arasında görüşmeci ekipleri oluşturuldu. Ve şunu söyleyeyim size TKP içindeki aslanlar “hükümetten çekilelim” diye ayaklandı. Bunun başını da Akıncı grubu çekiyordu. Akıncı hatırlayacaksınız Turgut Özal’a şehrin altın anahtarını verirken Sara Otel’in balkonunda konuşma yaptıydı. “Sayın Başbakan, her ne kadar da siyasi görüşlerimiz farklı olsa da size bu şehrin anahtarını veriyorum” dediydi. Bakın siz, “siyasi görüşlerimiz farklı olsa da” dedi. O koalisyon hükümetini kurtarmak için Alpay Durduran çok uğraştı. Bizim o dönemde bir şansızlığımız oldu. Bizim genel başkanımız İsmail Bozkurt kalp rahatsızlığı geçirmişti ve kendisini apar topar İngiltere’ye göndermiştik. Durduran da tesadüf Avrupa Parlamentosu toplantısı nedeniyle İstanbul’daydı. Şimdi oraya gelene kadar bir de şunlar yalanmıştı. Özal Meclis’e gelmişti ama muhalefet ve TKP ayağa kalkmamıştı. Ben ayağa kalktım. Bir tek ben kalktım. Parti içerisinde sıkıntılar başladı. Ben ağır tenkitlere uğramaya başladım. Bir gazete beyanatım oldu benim koalisyonu bozmak isteyenlere karşı. Sert bir beyanattı. Bu beyanatım gazetede çıkınca apar topar parti meclisi toplandı ve beni kesin ihraç kararı ile disiplin kuruluna sevk ettiler. Başkan ve Durduran adada değildi. Genel sekreter de Akıncı idi. Ben disiplin kurulu kararı ile ihraç durumuna gelince istifayı seçtim. İstifa edince benim için iki alternatif vardı. Ya parti kuracaktım, ya da mevcutlardan birine girecektim. Mevcutlar kimdi? Yeni Doğuş Partisi, CTP ve UBP… UBP Genel Başkanı Derviş Eroğlu benim sınıf arkadaşım. Orada arkadaşlarım var. Enver Emin var, Olgun Paşalar vardı.

 

Yarın: Neden UBP’ye geçtim?

 

16/01/2012 08:44
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Mustafa Erbilen TKP, Mustafa Erbilen
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.