FETÖ'cü eski Albay Fatih Yarımbaş'tan pes dedirten savunma

ads ads ads ads
23/08/2017
HK

ads
FETÖ'cü eski Albay Fatih Yarımbaş'tan pes dedirten savunma

KKTC’den Ankara’ya giderek 15 Temmuz darbe girişiminde fiilen görev almakla suçlanan Sivil Savunma Teşkilatı eski başkanlarından Fatih Yarımbaş’ın çapraz sorgusu tamamlandı.

Ankara'da devam eden Akıncı davasının 16.celsesi başladı. Bugünkü celsede savunmasını dün akşam saatlerinde tamamlayan eski Özel Kuvvetçi Fatih Yarımbaş'ın çapraz sorgusuna geçildi. 

Fatih Yarımbaş, bugünkü çarpraz sorgusundan önce dün de savunma yapmıştı. Yarımbaş, savunmasında “Birçok TSK mensubu 15 Temmuz günü aldıkları emir gereği birliklerine katılmıştır. Bu personelin o gece darbe yapmak için birliklerine gittiğini düşünmüyorum" dedi. 

Savunmasında, "O gece yaşanan olağanüstü durumlara rağmen birliklerini aramayan, birliklerinin başına gidip personeline sahip çıkmayan, vatan savunmasında sorumlu olduğu halde, hiçbir şey yokmuş gibi evlerinde oturanlar, bir yerlerde saklananlar aslında TSK'nın temel prensiplerini ihlal etmişlerdir" diyen Yarımbaş, şöyle konuştu:

"En üst seviyedeki komutanlarımız çok basit bir kaç emir verselerdi darbe girişimi engellenir, bu acılar yaşanmaz ve birçok TSK personeli de maksatlarının tam aksiyle itam edilmiş olmazlardı. Bu emirlerin verecek yeterince sebep ortaya çıkmışken, en başta Genelkurmay Başkanı seviyesinde gerekli emirler verilmeyerek felaketin başlangıcına neden olunmuştur. Genelkurmay Başkanı kuvvet komutanlarını yanına çağırıp birliklerine sahip çıkmaları yönünde emirler vermeliydi. Eğer bu tedbirler alınsaydı birçoğumuz buralarda olmayacaktık. En üst seviyedeki komutanlarımızın o gün komutanlık görevlerini yerine getirmediklerini üzülerek ve çok ağır bir bedel ödeyerek görmekteyiz."

TEDBİRLER ALINMADI İDDİASI

Darbenin haber alınmasına rağmen gerekli tedbirlerin alınmadığını ve sessiz kalındığını iddia eden Yarımbaş, “Görev bilinciyle hareket eden birçok TSK mensubu tuzağa düşürüldü. Tarihte hiç olmadığı şekilde ordumuz ile milletimiz karşı karşıya getirildi. Ordumuz yıpratıldı ve zayıflatıldı. Vatanı ve milleti için her şeyini feda ederek, yıllarca terörle mücadele eden benim de içinde bulunduğum birçok vatansever ve fedakar TSK mensubunun bir gecede terörist ilan edilerek TSK'nın dışına itilmesinin ve her türlü zulme maruz bırakılmasının başka türlü bir izahını bulamıyorum” dedi.

“DARBENİN İÇİNE İTİLMEMİN YEGANE SEBEBİ, ZEKAİ AKSAKALLI”

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde görevinden Zekai Aksakallı’nın emri ile ayrılıp 12 Temmuz'da Ankara'ya geldiğini belirten sanık Yarımbaş, "Kıbrıs'ta 18 Temmuz günü ayrılmak için hazırlık yaparken, Zekai Aksakallı kendisinin kurmay başkanı olan Kurmay Albay Erdinç Kocayanak ile bana bir mesaj gönderdi. Kocayanak bana telefonda 'sana komutanın mesajını iletiyorum' diyerek, 'Fatih 12 Temmuz 2016'da orada ilişiğini kessin ve geç 18 Temmuz 2016'da birliğe gelsin. Vatan millet hassasiyeti varsa daha erken gelsin' dediğini iletti. Ben bu mesaja bir anlam veremedim. İç güvenlik bölgesini arayıp bir operasyon var mı diye sordum. Herhangi bir operasyonun, herhangi acil bir durumun olmadığını öğrendim. Emrin gereği olarak hazırlıkları yaptım ve komutanı arayarak emrini aldığımı ve gereğini yapacağımı kendisine arz ettim. O da bana teşekkür ederek ülkemizin zor, kritik bir süreçten geçtiğini, beni de bu yüzden çağırdığını söyledi. Bahsettiği kritik ve önemli görevin ne olduğunu anlayamadım ama şunu söyleyebilirim ki; benim bu darbe girişiminin ortasında kalmamı ya da darbenin içine itilmemin yegane sebebi, Zekai Aksakallı'nın anlam veremediğim bu emridir" dedi.

Emrin gereği 12 Temmuz'da Ankara'ya gelmek zorunda kaldığını belirten Yarımbaş, "15 Temmuz günü akşam saatlerinde orduevinde odamda bulunurken, odamdaki askeri hattan özel kuvvetler harekât birliğinden arandım. Bana ÖKK komutanı Zekai Aksakallı'nın Gazi Orduevi'nde düğünde olduğu, güvenliği ile ciddi bir sorun olduğu ve komutanın acil olarak beni yanına çağırdığı, beklediği bildirildi” ifadelerini kullandı.

Yarımbaş, “Tehdidin ne olduğunu sorduğumda, beni arayan personel kendisinin de tam olarak bilmediğini ancak, Genelkurmay’dan aldıkları bilgiye göre, MİT'ten normal olarak değerlendirilemeyecek yakın bir tehdit istihbaratın alındığını, bu kapsamda komutanlara yönelik açık bir tehdidin olduğu bilgisinin ve ÖKK'da da bir karışıklığın olduğunu bildirdi. Yıllarca ÖKK'da bu tür acil emirler alan bir subay olarak bu emri hiç sorgulamadım. Daha önce de komutan bu şekilde emniyeti için beni bu şekilde acil olarak çağırmıştı. 15 Temmuz akşamı da aynı hassasiyetle hareket ederek, emri yerine getirdim” dedi.

“YETERLİ PERSONELİM YOKTU”

ÖKK'daki karışıklık ile ilgili aradığı yerlerden tam anlamıyla bilgi alamadığın belirten sanık, "Bu emri yerine getirmek için yeterli personelim yoktu. Ancak durum acildi. Bu nedenle Cengiz Başçavuşu arayıp müsait personeli var ise orduevine göndermesini istedim. O da birkaç kişi hariç kimseye ulaşamadı. Onlarda bir süre sonra orduevine geldiler. Bu personelle komutanın emniyetini sağlayabileceğimi düşündüm" dedi.

Hazırlık yaptıktan sonra personelle komutanın yanına gittiklerini anlatan sanık, "Komutan anlayamadığım bir şekilde personele küfür edip, tekme attı. Araca personeli tehlikeye düşürecek bir şekilde manevra yaptırarak, hiç bir engelle karşılaşmadan bölgeden uzaklaştı. Kendisine 'komutanım' diye bağırdım ancak beni dikkate almadı. Hiç beklemediğimiz şekilde bir davranışla karşılaştığımız için hepimiz şok olduk. Ne olduğunu anlayamadık ve moralimiz bozuldu. Normal olmayan bir şeyler vardı. Yaptığımız değerlendirme sonucunda en iyi davranışın kendi birliğimiz olan ÖKK'ya gitmek olduğuna karar verdik" dedi.

Ancak iki kez denemelerine rağmen ÖKK'ya giremediklerini iddia eden Yarımbaş, şöyle devam etti:

"Komutanımız kendi ifadesinde anlayamadığım bir şekilde kaçırılmak istendiğini ifade etmektedir. Oysa 15 Temmuz günü verilen emir gereği kendi güvenliği için oraya gittik. Koruma olarak gittiğimiz ekip, durumun aciliyeti nedeniyle o gün rast gele irtibat kurulan personeldir. Silahları ve teçhizatları yoktur ve kaçırma görevi için vasıfları uygun değildir. Eğer kaçırma planı olsaydı silah ve teçhizatı olan daha kalabalık bir ekibin seçilmiş olması gerekirdi. Kaçırma teşebbüsü olsaydı, herkesin çok iyi bildiği nizamiye kameralarının gördüğü yer tercih edilmezdi. Olayda hiçbir şekilde kullanılmadığı gibi komutanı yönelik kötü bir söz, şoförün tehdit edilip araç dışına çıkarılması ve darp gibi olaylar olmamıştır. Kaçırma olsaydı bunların hepsi olur ve komutan aracıyla manevra yaparak, oradan kolayca uzaklaşamazdı. Yanına giden karargah personeline küfür eden, onları darp ederek bölgeden rahatça giden komutanın kendisidir. Eğer kaçırma niyetimiz olsaydı kendisini takip eder ve rahatça yetişirdik. Kendi ifadesinde evinin etrafının darbeciler tarafından çevrildiğini söylüyor. Eğer biz darbeci olsaydık, kendisinin ifade ettiğimi gibi nizamiyeyi kapatan darbecilerin arasından geçip kolayca evine gidemezdi. Durum bu kadar açıkken komutanın bizi kendisini kaçırmaya çalıştığımızı hangi psikolojiyle söylediğini anlamakta güçlük çekiyorum.”

“VUR EMRİ YAKLAŞIK 40-50 KİŞİYİ KAPSIYOR”

Komutanın ifadelerinde bir korku ve tedirginlik içinde olduğunun anlaşıldığı belirten sanık, "Belki de bizim o gece orada olmamız gerçek bir kaçırma planına engel oldu. Zekai Aksakallı, ifadelerinde beni FETÖ'cü olarak suçluyor. FETÖ ile mücadele ettiğini ve 2016'daki atamalarda benim grup komutanı olmamam için elinden geleni yaptığını söylüyor. 2011 yılında beri birlikte çalıştık. Ben bu dönemde kendisinin istihbarat şube müdürlüğünü yaptım. Ancak FETÖ ile mücadele konusunda bir faaliyetini görmedim. Bu dönemde kendisi bana kritik görevler vermiş ve önemli toplantılara beni göndermiştir. MİT'in Suriye konusunda yaptığı toplantılara özellikle benim katılmamı istemiş ve Genelkurmay Başkanı ve Genelkurmay 2. Başkanına arzlar yaptırmıştır. Bütün hassas görevlerde verdiği görevlerle bana olan güvenini ortaya koymuştur. Bu durumu ÖKK'da herkes bilmektedir. Kime sorarsanız sorun Zekai Aksakallı'nın en güvendiği personel benim, herkes bunu söyler ve bu zamana kadarda öyle olduğunu sanıyordum. Zekai Aksakallı maalesef kendisin de inanmadığı şeyleri söylemektedir” iddialarını ortaya attı.

Kıbrıs'ta görev yaparken Aksakallı'nın kendisine, 'hazırlan seni grup komutanı yapacağım' dediğini iddia eden sanık, “İfadesinde grup komutanı olmamam için uğraştığını söylediği dönem bu döneme denk gelmektedir. Görüşmelerimizde beni grup komutanı olarak atayacağını söylerken, aynı anda bu atamamı engellemeye çalıştığını ifade etmesi nasıl bir ruh haliyle izah edilir ben çözemedim. Bu ifadeleri oldukça çelişkilidir. Benim FETÖ'cü olmadığımı en iyi Zekai Aksakallı bilir” dedi.

Aksakallı'nın ifadelerinde bir çok çelişki olduğunu, o gece askeri personelin dışında birçok kişiyle görüşmeler yaptığı dile getiren sanık, şunları söyledi:  

"00.55'de şehit Ömer Halisdemir'le irtibat kuruyor ve bundan sonra vur emirleri başlıyor. İşte oradaki Mehmet Ali Çelik'i vur diyor, harekat şube başkanını vur diyor. Ve bu vur emirleri çok yerde devam ediyor. Zırhlı Birlikleri arıyor. Orada ne olduğunu bilmesi imkansız ama oradaki Tuğgenerali vur diyor. Genelkurmaydaki bir koruma astsubayını arıyor. astsubay diyor ki; 'komutanım burada birçok insan var ÖKK personeli geldi. Ne yapalım’ diyor. ‘Hepsini vur’ diyor. Astsubay ‘ama yanlarında Genelkurmay Başkanı ve ikinci başkan var’ diyor. Aksakallı ‘olsun sen hepsini vur’ diyor. Yani böyle bir karışık ortama ‘herkesi vur’ diyor. Bu olayları daha çok büyütür. Tutuklatma imkanı varken ve tutukladığınız zaman o insandan her şeyi öğrenme imkanın varken, vurdurulması benim uygun bulmadığım bir davranıştır. Vur emri yaklaşık 40-50 kişiyi kapsıyor.

Diyarbakır'dan Semih Terzi'nin geleceği uçağın uçuş izninin alındığını iddia eden sanık, "Eskişehir'deki Birleştirilmiş Hava Hareket Merkezi'ndeki General Zekai Aksakallı'yı arıyor. 'Uçakların gelmesi isteniyor' diyor. O da karşılığında, 'Türkiye Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir general öldüreceğiz' diyor. Karşısındaki 'ne oldu' diyene kadar telefonu kapatıyor. Bunların önceden planlanmış bir görüntüsü var. Silopi'yi arıyor orada görev yapan bir astsubaya Kurmay Başkanın vur diyor.”

Aksakallı'nın darbe gecesi ÖKK'ya sahip çıkmadığını öne süren Yarımbaş, Aksakallı'nın darbe girişiminden sonra darbeci diye ÖKK personeline işkence yaptığını ileri sürdü. Diyarbakır'dan gelen bir timin de yaklaşık iki hafta bu işkencelere katıldığını ancak 2 hafta sonra bu birlik personelin de darbeci oldukları gerekçesiyle tutuklandığını söyledi.

Sanık Yarımbaş, o gece Akıncı Üssü'ne gitmelerini de, "Kendi birliğimize giremeyeceğimizi öğrendik. Aksakallı General gelse bile almayın emrini vermiş. Olağanüstü durumlarda rütbeli personelin yapması gereken daha emniyetli başka bir birliğe katılmaya karar verdik. Tüm yolların kapatıldığını öğrendiğimiz için şehir içinde bir birliğe katılma imkanımız olmadığını tespit ettik. Genelkurmay Başkanının Akıncı Üssü'nde olduğunu öğrendik. Havada uçan uçak ve helikopterleri terör saldırısına karşı alınan önlemler karşısında uçtuklarını düşündük. Ve operasyonun da Genelkurmay Başkanının komutasında Akıncı Üssü'nde yürütüldüğün düşündük. Buranın emniyetli olduğunu düşünerek Akıncı Üssü'ne saat 02.00 sıralarında ulaştık. Burada muhatap bulamayınca sosyal medyadan olayları takip ettim. Bir darbe girişiminin olduğunu anladım ama kim hangi tarafta bunu anlamam mümkün değildim. Burada geçirdiğim birkaç saat içinde ne bir emir verdim. Sabah olduktan sonra gözaltına alındık" diye anlattı.

Sanık savunmasının sonunda, iddianamede kendisine yöneltilen tüm suçlamaları reddetti.

ÇARPRAZ SORGUSUNDA NELER ANLATTI

Sanık Fatih Yarımbaş'ın dün verdiği savunmasının ardından bugün de çarpraz sorgusuna geçildi.

Mahkeme Başkanı Selfet Giray, “Zekai Aksakallı hakkındaki iddialarını daha önceki ifadelerinde neden dillendirmediği” sorusu üzerine Yarımbaş şunları söyledi:

"Kıbrıs'tan erken gelmem için telefon edildiğinde 'vatan millet hassasiyeti varsa erken gel' denildi. Hanımefendi, Zekai Paşa’nın eşi Kıbrıs'tan bir şey istemişti. Gelince götürüp verdik. Bu zamana kadar bekledim durdum, kendisi açıklar, söyler diye bekledim. İfadesini görene kadar bekledim. İfadeyi görünce şok. İnanılmaz suçlamalar var. Ben Zekai Aksakallı düşmanı değilim, hiç husumet yoktu, ama bu ifadelerini gördükten sonra çok kırıldım."    

Başkan Giray, "Husumet vardır yoktur, onlar beni ilgilendirmiyor" dedikten sonra Yarımbaş'a diğer sorularını yöneltti.

"SABIR TAŞI MIYIZ, ÇATLAYACAK MIYIZ?"

Başkan Giray o gece yanında olan diğer isimlerin ifadelerini okuyunca Yarımbaş, şöyle konuştu:    "Bu personel epey sonra gözaltına alındı. Niye böyle bir ifade verdi bilmiyorum. Bir kişiye 'derdest edeceğiz, kaçıracağız' demiş miyim, çıkıp anlatsınlar." 

Başkan Giray, Semih Terzi'nin cep telefonundaki, "Zekai'yi alamadılar. Fatih takipte" şeklindeki mesajını sorunca da Yarımbaş, "Bu mesajın benimle hiçbir ilgisi yok. Bu Fatih ben olmak zorunda değilim" dedi. Yarımbaş, Başkan Giray'ın bir başka sorusuna, "Alsam nereye götürecektim, ben de merak ediyorum" karşılığını verince mağdur müştekiler tepki gösterdi. Başkanın uyarısı üzerine bir mağdur, "Sabır taşı mıyız, çatlayacak mıyız?" diye bağırdı. Başkan Giray da, "Ben sabır taşı mıyım? Şurada sorgulama yapmaya çalışıyoruz" dedi.

Fatih Yarımbaş, "1-2 saat ayıramıyor mu? Gelsin, izah etsin. Ne kaybeder ki?" sözleriyle Zekai Aksakallı'nın mahkemeye gelmesini talep ederken, Aksakallı'nın şoförünün ifadesi için, "Siyah renkli Vito görmüş. Gece farlarını yakmış geliyor, anlamak mümkün mü? İkinci beyaz bir Toyota da varmış. Tam bir macera filmi gibi anlatmış. Hangi Toyota? Böyle bir araç olsa arkalarına yaslardım, geri vitese de takıp, çıkamazdı. Ben size neyi anlatayım" dedi.

“BENİ TEHDİT EDİYORSUN”

Yaşar Güler'in avukatı Alaaddin Varol'un Zekai Aksakallı'nın kendisi hakkındaki "FETÖ'cü" ifadesini okuması üzerine Yarımbaş şunları söyledi: "Hakkında suç duyurusunda bulundum. Tayini Gelibolu'ya çıkmış zaten, zamanı bol gelsin, anlatsın." 

Avukat Varol'un, "Her halinizle FETÖ'cü olduğunuz belli" demesi üzerine salon karıştı. Mağdur müştekiler Varol'u alkışlarken, Yarımbaş ve Avukatı Varol'a tepki gösterdi, Başkan Giray herkesin mikrofonlarını kapattı. Avukat Varol'un sorularını cevaplamayan Yarımbaş, "Bana FETÖ'cü diyene ne anlatayım. Önce FETÖ'cü nasıl olur tarif etsin. Bunaldım ya" dedi. Avukat Varol, "Hiç bunalmış hali var mı? Şu bana bakışına bakın. Beni tehdit ediyorsun. Kralı gelse beni tehdit edemez. Bana nasıl baktığını görüyor musunuz?" şeklinde tepki gösterince Başkan Giray, "Sizin şahsi diyaloglarınızın mahkeme için bir anlamı yok. Yetişir ya, böyle devam ederse ara veririm" uyarısında bulundu.

“Bİ BOKU BECEREMEDİK' DEDİNİZ Mİ”

Yarımbaş, Kültür ve Turizm Bakanlığı avukatının bir sorusu üzerine şunları söyledi:    

"Zekai Aksakallı herkese vur emri veriyor. Vurula vurula değil başka şekilde çözülebilirdi demek istedim. Zekai Aksakallı düşmanı değilim, en çok sevenlerden biriydim. Dünkü sözlerimin anlamı şu: ‘Vur’la mı olur? Yarın bu insanlar birlikte görev yapabilir. Evet darbe bastırıldı, ülke bitmedi. Yarın öbür gün bu ülkeye başka saldırı olabilir. Suriye'de, Irak'ta Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) kullanılacaktır. Birbirlerine vurdurduğunuz, işkence yaptığınız insanlardan nasıl görev bekleyeceksiniz? İfadelerde var, '15 gün boyunca ÖKK'da et kokusu geliyor' diye."                       

Mağdur müşteki avukatlarından Emrullah Beytar, bir tarafta cesur, diğer tarafta korkak bir görüntü verdiğini belirtince Yarımbaş, "Hakaret ediyor. Emrullah bey benim cesaretimi sorgulayacak biri değildir. Niye korkak bir insana soru soruyor ki? Duygusal bir insanım" dedi. Avukat Serdar Öztürk'ün, "Sizi Akıncı'dan almaya gelen time 'bi boku beceremedik' dediniz mi sorusu üzerine Yarımbaş, bunun da o gün operasyon yapıldığı iddialarının doğru olmadığını bildirdi. Avukat Öztürk, GNH "gayrı nizami harp" kursu görüp görmediğini de sordu. Yarımbaş, bu kursu gördüğünü, ama akademiyi kazanması üzerine yarım kaldığını söyledi.

Yarımbaş'ın çapraz sorgusu ve avukatının savunmasını tamamlamasından sonra duruşmaya öğlen arası verildi.                       

"SİYASET YAPMA, KENDİNİ SAVUN"

Öğle arasının ardından Hakan Evrim kendisini savundu.

Hakan Evrim, o hafta Ankara'daki polislerin izinlerinin iptali, AKP teşkilatlarına gönderilen mesajlara dikkat çekip, "Bu örnekler, herhalde bu salon dışındaki herkesin haberdar olduğunu göstermiyor mu?" deyince mağdur ve müştekiler, "Sallama... Zoruna mı gitti? Çok yalan söylüyor" sözleriyle tepki gösterdi.

Evrim, MİT'e darbe ihbarında bulunan Binbaşı O.K. hakkında da şunları söyledi:    

"Binbaşı O.K.'nın tavrı irdelenmelidir. Bu bilgiyi aldığında üstlerine bildirmesi gerekirken MİT'e gidiyor ve en üst yetkililerle görüşüyor. Eğer başbakanın alınacağı söylense Çankaya Köşkü'ne mi gidecekti? Tabi önceden MİT'le teması yoksa. Hiçbir asker böyle bir durumda hiyerarşi dışı bir yere gitmezdi."  

Mağdur, müştekiler bu defa, "Siyaset yapma, kendini savun" diye tepki gösterdi. Başkan Giray da, "Biz mecburen dinliyoruz. Senin mecburiyetin yok. Ya dinleyeceksiniz, ya çıkacaksınız" uyarısında bulundu.

MASKELİ KİŞİLER EVRİM’İ ESİR ALMIŞ!

Böyle bir darbe planlaması olamayacağını öne süren Evrim, "Bu darbenin içinde bulunduğum hayali bir konsey tarafından yapıldığı iddiasını reddediyorum. Böyle bir planın parçası olmayacağım aşikardır. Bu kadar acemice bir planın dünyanın tanıdığı Türk askerince yapıldığını söylemek, hem TSK hem de yargılanan her bir ferde hakarettir" dedi.

Darbe planlaması ve uygulamalarını, "Hollywood yapımı komedi filmine” benzeten Evrim, şöyle devam etti:

"Bu kadar hata büyük bir beceri gerektiriyor. Bu darbe TSK patentli olamaz. Eğer bunu TSK'nın bir kurmay subayı, hele de general, amiralinin planladığı söyleniyorsa TSK eğitim sistemini gözden geçirilmeli, mümkünse de hiçbir harekata, savaşa katılmamalıdır."  

Evrim, Akıncı Üssü’nde yaşadıklarını anlatmaya başladığında, maskeli, komando kıyafetli ve silahlı kişilerce esir alındığını, kendisine, arkadaşları ve ailelerine zarar verilmesini istemiyorsa söylediklerini yapmalarını istediklerini öne sürdü. Evrim, bu kişilerin üssü tanımadığını gözlemlediğini de vurguladı.

"GEBERECEKSE AYAKTA GEBERSİN"

Hakan Evrim o gece üstteki sivil ve komando kıyafetli kişilerde 250-300 uzun namlulu ve modern silahlar olduğunu, ancak ertesi gün sadece 70-75 kişinin gözaltına alındığına dikkat çekti.

Verilen aranın ardından savunmasına devam eden ve hakkındaki iddiaların tümünü reddeden Hakan Evrim, o gece kendisi ile personeline dehşeti yasan ve ertesi gün yok olan canilerin üsse nasıl girdiği ve çıktığının ortaya çıkartılmasını istedi. Evrim ses kayıtlarını reddederken de, "Ben sadece kızıma canım derim. Eşimle bile canımlı, cicimli konuşmam. Dolayısıyla mahiyetimdeki personele 'Hakanım' demem de mümkün değil" dedi.

Evrim'in hasta olduğu gerekçesiyle zaman zaman oturmak için izin istemesi, Başkan Giray'ın da bu izni vermesi üzerine bir mağdur müşteki, "Geberecekse ayakta gebersin" diye bağırdı.

Saat 18.30 olduğunda Başkan Giray, kaç sayfası kaldığını sordu. Evrim, 30 sayfa olduğunu söyleyince, mağdur ve müştekiler tepki gösterip çıktı.

Başkan Giray yarın devam etmek üzere bugünkü celseyi sonlandırdı.

23/08/2017 09:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Fatih Yarımbaş, FETÖ
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.