‘’Maskeli anlaşma karşıtı goncolozlara’’ karşı ‘’açık alınlı mert anlaşma yanlıları’’ 74 sonrası adaya göç edenlerin gemiye konup gönderileceklerinin ‘’yanlış’’ olduğunu söylüyorlar.

Doğrudur.

İlle de anlaşma diye bireysel mülkiyet hakkını ön plana çıkarmaya, Türkiye’nin garantörlüğünü tartışılabilir kılmaya meyil edenler, 74 sonrası göç ile adaya gelenleri gemiye koyup göndermeyecekler.

74 sonrası gelenler mülkiyet ve garantörlük konusunun iddia edildiği gibi yansıyacağı bir anlaşmanın pratikteki yansıması sonucu bilet parasını ödeyip gemi ya da uçakla kendileri geri gidecekler.

‘’Yanlıştan’’ bahsedilirken ‘’gemi ile gönderilmekle’’ kendilerinin gitmeleri ve ille de gemi ile değil uçak ile de gidebileceklerine dikkat çekilmek isteniyor herhalde!!!

Bir ekleme daha yapalım bu düzletmeye.

Anadolu’ya geri dönüşü de yalnızca 74 sonrası göç ile adaya gelenler değil, 74 öncesi adada olan Kıbrıslı Türkler de yapacaklar. Kıbrıs Türkünün adadan yok oluşu zaten devam ediyor denebilir. Bu da doğrudur. Yapılacak olan anlaşmanın güvenlik ve mülkiyet ile ilgili yaratacağı algı ve sonuç, bu göçe ciddi hız kazandıracak ve adayla tüm bağların kopmasına sebep olacaktır.

Söylenen bu ‘’yanlışla’’ dikkat çekilmek istenen adada ne zaman geldiğine bakılmaksızın ‘’Türk varlığının’’ kalmayacak olmasıdır.

Türkiye’de ya da İngiltere’de çoluğa çocuğa torunlara yakın yerden birer daire almak elde avuçtaki mal, birikmiş para ve güneydeki mala karşılık alınacak tazminat için hedef olacaktır. Rum’un mülkün iadesinde ısrarcı olması ile en iyi ihtimal miras yolu da kapanmış olursa çocuk ve torunlar için yazlık niyetine bile elde mülk kalmayacaktır.



Anlayacağınız Rum bu sefer biraz sabırlı durursa işin varacağı nokta budur.

Bunu görmek için müzakere masasında olup bilgi sahibi olmaya gerek yoktur. İnsan psikolojisini biraz bilmek yeterli olur.

xxx

BRT ve PIK’e ortak yayın çağrısı

İki liderin devlet televizyon kurumlarını ortak yayın aracılığıyla günlük hayatın içinden farklı görüş ve yaş gruplarından vatandaşı içine alacak şekilde açık oturuma çağırması yerinde olmaz mı?

Her hafta adada ayrı bir şehirde simultane tercümanlarla bu programın yapılması iyi bir fikir değil mi?

Programın yapılacağı şehirde eskiden ve şimdi yaşayan Türk ve Rumların da katılımını sağlayacak bir platform oluşturmak önemli bir adım olmaz mı?

Format olarak da Ali Kırca’nın ‘’Siyaset Meydanı’’ referans olarak alınabilir.

Zamanlamasını iki liderin takdirine bırakıyorum. Hatta onlar da birlikte tümüne olmasa da bu programlara katılabilir sorulara cevap verebilir, görüşlerini ortaya koyabilirler. Onlar için de büyük bir geri bildirim fırsatı olmaz mı bu? Her şeyin yolunda gittiğini söyleyen BM Özel temsilcisinin de katılması da yerinde olur.

Bu işi yalnızca liderlere ve arabuluculara bırakmadan isminin arkasında sıfat olmayan vatandaşların geniş bir kitleye yayılacak şekilde her iki yöndeki endişe ve beklentilerini dile getireceği cevap arayacağı ortamın yaratılması lazım.

Şu andaki görüşmelerde gelinen noktaya pozitif yaklaşanlarla, benim de içinde olduğum gibi ‘’bugünleri ararız’’ endişesi ile tereddütlü karşılayanlara sesleniyorum.

Anlaşmanın yok oluşu getireceğini inananlarla, anlaşmayla bu sefer farklı bir birliktelik oluşturulacağını düşünenlere sesleniyorum.

‘’Korkunun ecele faydası yok.’’

Her iki yöndeki görüş için bunu söylüyorum.

Geçmişte yaşananlarla gelecekteki olası birlikteliğin yaratacağı fırsatları yüz yüze geniş kitlelere ulaşacak şekilde konuşulması lazım artık.

Toplumlararası yüzleşmeyi olası bir anlaşma sonrasına ertelemeden kitle medya aracı olarak televizyonu devreye sokarak başlatmak lazım.

BRT ve PIK i bu ‘’ortak projeyi’’ iki eşit toplumun iki eşit kurumu olarak ele almaya çağırıyorum.