Güney’in baş ağrıtan gazı!

ads ads ads ads
21/03/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Çok basit ve yalın bir vurgulamada “Türkiye ile Yunanistan arasında siyasi dengeler oluşmadan çözümü sağlamak çok zor olacaktır” derken, görüyoruz ki beterince sorunlar yaratılıyor! Ki Türkiye artık sorun yaratma şampiyonluğuna oynuyor.

Nitekim geçen gün medyanın heyecan verici haberlerindendi: “Türk Deniz Kuvvetleri Baf açıklarında deniz tatbikatı yapacak!” Bunu da “Navtex bildirimi” ile duyuruyordu.

Doğu Akdeniz, Rum’un münhasır Ekonomik Bölgelerinden dolayı gitgide ısınmaktadır. Hele gaza ulaşmış olması bölgenin önemini artırırken, tabi ki iştahları da kabartıyor.

Oysa beklenen Türkiye’nin adaya su akıtması ile Rum’un Doğu Akdeniz’de gaza ulaşması olaylarının Kıbrıs siyasi sorununa olumlu yansımadıydı. Aksine Türkiye ile Rum-Yunan taraflarını beterince karşı karşıya getirdi! Tabi bu konuda Rum tarafının sicili her zamanki gibi “muzırlıklarla” doludur! Çünkü Doğu Akdeniz’de en büyük kıyı şeridine sahip Türkiye’ye karşı şu andaki mevcut kıyı şeridi KKTC’den de az olmasına karşın, 6.7. ve 10. Parseller için yine tek yanlı ihaleye gitti, kazanan şirketlerle de imzalar atıldı! Zaten TC’nin tatbikat kararı da hemen ardından geldi çünkü Rum’un tek yanlı MEB’i olarak ilan ettiği 6. Parselde Türkiye de hak iddia ediyor. Bu nedenle bu parsel “ihtilaflı sayılıyor!”

OLUMSUZ ETKİLER: Enosis plebisiti ile başlayan ve bu son “tatbikatla” devam edeceğe benzeyen olaylar silsilesi, bir kez daha göstermiştir ki Kıbrıs’ta kapsamlı çözüm “iki halk arasında” değil, Türkiye ile Yunanistan’ı da içine alacak bir siyasi genişlikte olmalıdır.

Ne var ki buna ne TC ne de Yunanistan yaklaşıyor! Aksine Kardak Kayalıklarında olduğu gibi kendi kendilerine sorunlar çıkartıyor, aradaki husumeti daha fazla artırıyorlar. Bu gerçek yaşanırken müzakereler yeniden başlasa ne yazar! Ki sadece bir tek garantiler konusu bile müzakerelerin yeniden kopması için yeterlidir! Buna Türkiye’nin referanduma giderken, AB ile fena halde takıştığını da eklersiniz siyaseten avantaj kazanan Rum tarafının masada daha çok ödün koparmaya çalışacağı açık gerçektir.

Bu nedenle Eide’nin, “çözümün anahtarı Türkiye’de değil adadadır” açıklamasına karşılık; iki halkın kendi aralarında anlaşarak “biz anlaştık” deyip Türkiye ve Yunanistan’a çözüm için çağrıda bulunmaları da bu aşamada mümkün değildir!

NEREDE HATA YAPTIK?

1974 heyecanını çoktan kaybettiğimiz bir gerçek! Ki O günlerde Güney’den kitleler halinde göç başlayıp da her türlü vasıtayla hatta dağ yollarına yaya düşüp kendilerini Kuzey’e atanlar, elerini havaya kaldırıp Tanrılarına şükrediyorlardı.. O günleri unutmak mümkün değil. Kuzey’deki insanlarla Güney’den gelen mülteciler birbirlerine sarılıyor ağlaşıyorlardı. Ancak o gözyaşları terk ettikleri vatanlarının acılarından değil, “özgürlüğe, güvenliğe, yaşama kavuşmanın” sevinciydi. Bir daha geri dönemeyeceklerinin bilincinde sarıldılardı kuzey’deki yeni vatanlarına..

UZUN SÜRMEDİ: Bir iki yılın içinde o heyecan dalgaları söndü, dindi, bitti! Yerini lafı bile edilemeyecek hatta dünyasallık içinde ciddiye alınmayacak kadar küçük bir toplum olmamıza karşın peş peşine hatalarla bir karmaşa oturdu. TC’den gelenler karıştı aramıza. Fakat rehabiliteleri çok uzun sürdü. O süre içinde hem sosyokonomik yönden hem siyasi istikrar yönünden çok zaman kaybı yaşadık! Çok partili demokratik düzene geçerken siyasi çözümsüzlüğe karşın kendimizi devlet ilan ettik. Fakat çok sonraları anladık ki Devlet kurmak o kadar da zor değilmiş, asıl sorun sistem ve düzenleri oluştururken o devlete işlerlik ve ilerleme sağlayacak yasalarla kurumları oluşturmakmış. Bu konuda çok tökezledik!

Şimdi geldiğimiz yere bakıyorum. Sürekli şişinip büyüyoruz (kalkınmıyoruz) ama biliyoruz ki çok çarpık ve sağlıksız bir büyümedir bu! Asıl açmazımız da sorunları bircik bircik bilmemize karşın çözümlerini sağlayamamamız..

ÇOK SIKIŞTIK: Bütün olumsuzlukları bizlere düşündürürken asıl canımızı sıkan “artık sorunların nerden kaynaklandığını çok iyi bilmemizdir!” Mesela evet çözümsüzlüktür! Evet ambargolarla başlayan ekonomik açmazlar tıkanmalardır! Yeterince alınamayan vergiler, alınamadığı için gitgide kuruyan hazineyi kurtarmak için sürekli harçlara ve her türlü devletle ilgili olan emtiaya yapılan dolaylı zamlardır! Biliyoruz ki döviz TL’yi ne zaman vursa insanlar biraz daha batmaktadır! Ve biliyoruz çok hantal, iş becerisi yitip gitmiş bir bürokrasimizle kamu görevlileri zafiyetimiz vardır! Gelen iktidarlar programlarına uygun icraatlarını değil, çiftçiyi hayvancıyı, öğretmeni hekimi, narenciyeciyi patates üreticisini, memurunu sigortalısını nasıl ayakta tutacağının gailesindedir!

KISACA: 1974 Barış Harekâtının lafzına uygun bir devlet oluşturamadık! Galiba Türkiye de Kuzey’deki büyük olayı önemsemedi. Öyle olmaması gerektiği halde “ben veririm siz yersiniz, daha ne istersiniz dedi! Tutun ki bu minval üzere devam ediyoruz Kuzey’deki serüvenimize de tabi soruyoruz. “Ne olacağız?” Elbet birgün cevabını bulup söyleyecekler bize…

KISACA TAKILDIĞIM: (TRAFİK KAZASI MAĞDURU OLDUM !)

4O yılı aşkın süredir araba kullanıyorum. Bir iki basit çarpışma ötesinde adına ciddi denecek kaza yapmadım. Dün bu basit kazalara bir yenisini ekledim, üstelik “dikkatsiz sürüşten de 481 liralık ceza yedim.” Oysa:

Yaza çize, söyleye bağıra yıllar geçiyor! Kentlerdeki yoğun kazalar genellikle tali yollardan ana yollara direkt çıkışlarda oluyor. “Tedbir alın, gerekirse U dönüşleri yapın” sinyalizasyonları artırın, çember yapılacak yerlere çember yapın, trafiğin akışını rahatlatın!..” Diyoruz ya! Geçen gün işte o tali yoldan Anayola çıkarken durdum, sağa baktım. Yüz yılı aşkın süredir Barış Gücü Kampının köşesindeki kaldırım üzerinde, iki üç kişinin kollarıyla kucaklayamayacağı kadar iri gövdeli okaliptüs bütün haşmeti ile yerli yerinde duruyor! Her zamanki gibi gövdesinin arkasından sağa baktım, araba gelmiyor, direksiyonu sola kıvırarak çıkıverdim ki küt! Meğer bir taksi benim baktığım anda o ağaç gövdesinden göremeyeceğim yerdeydi! Sonuç: Cezası fasaryası bir yana önü haşat olmuş arabamın ceremesini ödemek de bana kalmış! Bir de demezler mi cana zarar gelmesin! Yaşanan böyle olaylardan sonra insanda can mı kalır?

Tabi ki “O ağacı kesin kaldırın oradan” demiyoruz. Tedbirler alın. En azından karşıya ayna koyun ki sağdan gelen araba daha rahatlıkla görülebilsin. Ne diyelim ki başka? 

21/03/2017 14:21
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.