Hatalarımızı görebilseydik

ads ads ads ads
11/01/2017

(Bugün Cenevre’de kazanan olurduk!)

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Tabi ki bugünkü dönemlere tekdüze değil, günahlarımız ve sevaplarımız, hatalarımız ve doğrularımızla geldik. Dolayısıyle bir “bütün” olarak gelmeyi de beceremedik! Amipler gibi bölündük! Zaten şu anda müzakerelerdeki sıkıntımızın bir nedeni de siyasi yönden bu bölünme değil midir?

MESELA: 1983’’de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Denktaş tarafından ilan edilirken, amacının ne olduğunu muhalif siyaset partiler bile görmek istemedilerdi! Sırf rahmetlik Denktaş’a karşı oluşları nedeniyle!

Fakat sonrasında Denktaş da KKTC’yi halka mal edecek bir çaba göstermedi. Muhalefeti Kıbrıs siyasal sorununa katacak bir “Ulusal Konsey” oluşturmaktan her zaman sarfınazar eyledi..

Ve KKTC’nin kurulması ile birlikte Kıbrıs Türk halkının self determinasyon hakkını da kullanacağı bir siyasi avantaj kazandığını halka anlatamadı. Sonuçta daha kurulurken bile KKTC eşittir UBP algısında, başında Denktaş’ın olduğu bir “parti devleti” oluştu!

NEYDİ BEKLENTİ: Bakın Kıbrıs Türk halkı 1963’lerden sonra kendini bulmak, yaşatırken var etmek için çok uğraştı. Tabir yerinde olmayacak ama tutun ki bukalemunlar gibi sürekli statüsel arayışlarla değişti.. Yani 1983’lerdeki “devlet oluş” gerçeğine ulaşmak için bakın kaç siyasi “statüden” geçti..

Önce “Genel Komite” oluşturulduydu.. Ardından 1967’de 1974’lere kadar gelecek “Geçici Türk Yönetimi” kuruldu. 1974’lerden sonra da sırasıyla “Otonom Kıbrıs Türk Yönetimi” 1975’de de “Kıbrıs Türk Federe Devletine” ögeçildi…

Tüm bu siyasi geçişler ve statü arayışları, Türk halkının Kuzey’de biraz daha kökleşip kalıcılığını çakma amacına yönelikti..

UNUTULMAMALI: Türk halkı bu siyasi varoluş mücadelesini verirken, resmen Rum militarizminin baskı ve ambargoları altında sosyoekonomik yönden parmağını bile oynatamayacağı mazlum ve mağdur duruma düşürülmüş azınlıktaki bir halktı! Üstelik Rum-Yunan lobisi nedeniyle BM’ler Güvenlik Konseyi kararlarıyla da sürekli “söz dinlemeyen mahkûm” muamelesine uğrarken yeniden ve defatle mahkûm ediliyordu! Çünkü BM’ler GK’i bizzat Makarios tarafından yıkılmış Kıbrıs Cumhuriyetini daha büyük bir saçmalıkla insafsızlığın olamayacağı tutumda meşru kabul ediyor dolayısıyle Rum tarafını da Cumhuriyetin meşru devleti olarak tanıyordu! Nitekim 1983’de ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini de “1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş amaçlarına” ters buluyordu! Sonuçta eğer KKTC’nin tanınması mümkün olmamışsa, BM’ler GK’nin bu tek yanlı daha doğrusu Rum’dan yana tutumundan dolayıdır!

Oysa ayni BM’ler “halkların kaderlerini tayin hakkının (self determinasyon) olduğunu da kabul eder..” Nedense 1974’den sonra ikiye bölünmüş adada Rum tarafı bir anda “mazlum ve mağdur” duruma geçerken, Türk tarafı da “işgalci” duruma düşürüldü ama!

Kırk üç yıl sonra Cenevre’ye işte bu siyasi karambolle gittik! Ve Rum tarafının bize “himmette bulunmasını” haklarımızı vermesini talep ediyoruz… Büyük talihsizlik!

TARIMDA YENİ ARAYIŞLAR: (SİSTEM KOOPERATİFLERLE OLUŞMALIDIR!)

Cypruvex artık ihracat yapamayacak duruma düşmüş! Ve son çığlıkta “devlet Toprak Ürünleri Kurumuna sahip çıktığı gibi bize de sahip çıksın” çağrısı yapmakta!

Sonuçta son sığınılacak liman yine devlet baba! Nitekim son zamanlarda performansıyla tuttuğunu kopartan Tarım Bakanı Nazım Çavuşoğlu kısa süre içinde “başardık” dediği bazı konularda açıklama yaparken, balya ve arpaya yaptıkkları sübvansiyeden, Süt fiyatlarına yaptığı artıştan, kaçak etle mücadeleden söz ediyor.. “Bu icraatlar dolayısıyle üreticilerin memnuniyetini” vurguluyor.. Tarımda Küçük aile işletmeciliğini de Bakanlık olarak desteklerini, “küçükten büyüğe doğru bir tarımsal reform” gözlediklerini falan anlatıyor.. Zaten “Tarım Master Planı” da tamamlanma noktasına gelmiş…

DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ: Doğasal her türlü olumsuz etkilenmelere açık olan “tarım kesiminin” bu nedenle her ülkede büyük teşvikler gördüğü biliniyor.. Devlet desteği olmadan ne çiftçinin ne hayvancının ayakta duramayacağı bilindiğince!

Ancak yeni öğrenmiyoruz. Önce sistemler kurulur, sonra teşvikler yapılır! Teşviklerde bulunurken sistem aramak beyhudedir! Çünkü bizde olduğu gibi devlet teşviki oluğu sürece batan sektörler bile tekerleği döndürür! (Mesela TÜK!)

Pekala sistem? Cypruvex bir kollektif sistemdi yürümedi! TÜK bir kurumdu devletle birlikte zarar etti! Hayvancılık hâlâ sorun çünkü tüketiciye sunulacak etin son halkası olan kombinaları kurulamadı..

Kooperatifçilik! Eğer “Küçük Aile İşletmeleri” desteklenecekse bu desteği önce “partizanlıkla popülizmden kurtarmak” gerekir. Ahmet’e, Ali’ye, Hatice’ye “al parayı başla üretmeye” demek, “Al parayı bana dua ederken seçimlerde oyunu da unutma” demektir!

Bugüne kadar sadece tarım kesiminde değil tüm kurumlarda olagelen “destek ve kredilendirmeler” popülizm kokulu oldu!

“Kooperatifçilik” diyoruz. Hem aracıyı tefeciyi kaldırır aradan hem “devletçiliği!” Nedense KKTC’de kollektif bilinç gelişmedi ki Kooperatifçilik gelişsin! Çünkü insanlar “bir arada iş yapma, üretme kültürüne hiç sahip olmadılar…”

Tarım Bakanlığı Master planına, “devletten teşvik görmek isteyen işletmeler kooperatifleşeceklerdir” şartını koyabilir mi bilmiyoruz. Keşke koyabilse… **********

KISACA TAKILDIĞIM: (SADECE İNSANLAR MI SUÇLUDUR?)

Vakti zamanında müdürü olduğum okula şikâyet konusu olan bir öğretmeni denetim amacıyla müfettiş geldi. Benim de izlememi istedi birlikte sınıfa girdik. Ancak “müfredata uygun sorular sormasını rica ettim ki gerçekten de uygun sorular yöneltti… Aldığı ve alamadığı cevaplar karşısında yüzüm kızardı! Bir idareci olarak en az öğretmen kadar suçlu olduğumu hissettim…

…Geçen haftadan bir haber: “KKTC’de 2016 yılında 83 iş kazası oldu, 8 kişi öldü!”

Her gün artık yüzlercesiyle olagelen araba çarpışmalarındaki yoğunluğu da ekleyin bu habere ve söz konusu sınıftaki gibi Öğrenciler mi öğretmen mi suçludur diye sorun. Devlet insanlarını böyle mi korur? İş kazalarını araba kazalarını böyle mi önler? Sadece “dikkat edin, kurallara uyun” demek yeter mi? Eğer inşaatlarda denetim, yollarda trafik akışını sağlayacak doğru dürüst alt yapı yoksa kazalardan çarpışmalardan yine o inşaat işçileri, sürücüler mi suçludur? Eee yeter ama! Siz “yetkili fakat sorumsuzlar” kıpırdayın artık! 

11/01/2017 13:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.