Hızına yetişilemeyen Türkiye

ads ads ads ads
04/12/2014

ads

Ozan Ceyhun Ozan Ceyhun


Avrupa Birliği Türkiye’yi iyi takip etmekte zorlanıyor.

Avrupa Parlamentosu beş tane Güney Kıbrıslı milletvekilinin peşine takılıp Türkiye tarafından ciddiye alınmayan ve gerçekten de dünya kamuoyunu hiç mi hiç ilgilendirmeyen karar tasarıları ile sözde „Türkiye’yi uyarırken“, bulunduğu coğrafyada „Filistinlileri katletmeyi devlet politikası olarak uygulayan İsrail’i“ saymazsak tek parlamenter demokratik sisteme sahip, ekonomik istikrara kavuşmuş ve askeri açıdan en güçlü ülke konumunda olan Türkiye çok önemli konuklar ağırlamakta ve dünyada oynadığı rol her geçen gün daha da önemli hale gelmekte.

Türkiye son haftalarda aralarında ABD ve çok sayıda AB ülkesinin yöneticileri de olmak üzere Ortadoğu’nun ve dünyanın bir çok ülkesinin başbakanlarının ve bakanlarının ziyaret için sıraya girdikleri bir ülke konumunda ise bunun „nedenleri“ aslında çok açık.

Hristiyan Alemi ve İslam Dünyası arasında şu günlerde en çok ihtiyaç duyulan diyaloğun „köprü üllkesi“ Türkiye.

IŞİD terörüne karşı verilmekte olan savaşın Türkiye’siz kazanılma şansı yok.

Ortadoğu’da kalıcı barışın sağlanması için Türkiye’nin yıllardır kararlı bir şekilde savunduğu politikaların haklılığı ortada. Ortadoğu’da barış Suriye’nin kanlı diktatörü Esed, Filistin Halkı’nın haklarını devlet terörü ile gasp eden günümüz İsrail Hükümeti, demokratik seçimle işbaşına gelmiş bir Cumhurbaşkanı’nın zorbalıkla devrildiği Mısır’daki cunta rejimi ve Irak’da yaşamakta olan insanları „sunni“ oldukları için dışlayan Maliki „mantıkları“ ile mümkün olmadığı artık çok açık ve net.

Ukrayna Krizi’nde varılan noktada da Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya ve Devlet Başkanı Putin’ile Almanya Şansölyesi Merkel’e kıyasla çok daha yakın bir diyalog ilişkisine sahip. Ukrayna Krizi’nin çözümü Rusya’sız mümkün değil. Ancak Ukrayna’da açık taraf olan ABD ve AB’nin özellikle kendi ekonomilerine de zarar veren yanlış politikaları onların Rusya ile sağlıklı bir diyaloğu gerçekleştirmelerine engel.

Geçen hafta Salı Günü AP’yi ziyaret eden ve parlamentoda konuşan Papa Francis, AB’nin karışık ve değişken bir hal edindiğine dikkat çekti. Papa konuşmasında, “Avrupa Birliği genişlerken dünya, daha karışık ve değişken bir hale geliyor. Güçlü ve büyük bir birlik olmasına rağmen Avrupa daha yaşlı ve güçsüz bir noktaya geliyor” diyerek aslında AB’nin içinde bulunduğu durumu çok güzel dile getirdi.

Papa’nın tanımladığı haliyle AB dünyanın bir çok yöresinde artık bir „örnek“ ya da bir „umut“ olmaktan çok uzakta.

Özellikle Akdeniz’de yaşanan mülteci dramlarına da değinen Papa AP milletvekillerine hitap ederken aslında tüm AB başkentlerini de sert bir şekilde eleştirdi. Akdeniz’in bir „ölüler denizi“ olmasından AB başkentlerinin de sorumlu olduğunu hatırlattı.

Papa’nın bu konuşmasının ardından Cuma’dan Pazar’a kadar üç günlük bir Türkiye Ziyareti’ni gerçekleştirmesi çok anlamlıydı.

Özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Papa Francis’in birlikte Türkiye’nin başkenti Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda gerçekleştirdikleri basın toplantısında Erdoğan "Farklı düşündüğümüz konu hemen hemen hiç yok” derken iki lider tüm dünyaya önemli mesajlar verdiler.

Göçmenleri kabul eden Türkiye'yi öven Papa da, "Türkiye tarihi önemi nedeniyle büyük bir sorumluluğa sahiptir" cümlesini AB bence çok iyi yorumlamalı.


Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’yi ziyaret etmesini ise „şüpheli“ bir sessizlik ile izleme eğilimini gösterdi AB ve AB başkentler. Türkiye ve Rusya arasında gündeme gelen yakınlaşmanın ve işbirliklerinin aslında bir tür perçinleştiği Putin’in Türkiye Ziyareti ABD açısından nasıl dikkatle yorumlandı ise AB için de aynı özen gündeme geldi.

Her fırsatını bulduğunda günümüz dünyasının ve sorunlarının artık BM’deki „beş ülkenin“ eline teslim edilemeyeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 1 Aralık 2014 tarihinden itibaren G20’de sekreteryayı da üstlenen ülkesinin dünya kamuoyu nezdinde destek ve takdirle izlenen bu duruşunu her resmi temasta dile getirmekte. Gelecek yıl G20 Zirvesi’ni gerçekleştirecek Türkiye aslında bir çok AB ülkesinin de „yüksek sesle“ dile getirmediği bir görüşü savunmakta.

Çarşamba ve Perşembe günleri Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Brüksel’de NATO Dış İşleri Bakanları zirvesinde bir dizi toplantıya katılmak ve Türkiye’nin görüşlerini anlatmakla yetinmedi. Nerdeyse tüm Dış İşleri Bakanları ile tek, tek görüşmeler gerçekleştirdi. NATO’da da bir kez daha ortaya çıktıki, NATO’nun özellikle Ortadoğu’da Türkiye’ye olan ihtiyacı her geçen gün daha da artmakta. Bu da Türkiye’nin haklı duruşunu anlamalarını kolaylaştırmakta.

Dış İşleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu kendisine „Kobani’yi“ soranlara haklı olarak „Halep’i niye sormuyorsunuz“ diye cevap vermekte.

Bence artık sadece NATO üyelerinin değil tüm AB üyesi ülkelerin „Türkiye ile ilişkilerini ve üyelik sürecinin girdiği çıkmazı“ sorgulamasının tam zamanı! Özellikle Almanya! AB’nin „gizli patronu“ artık Türkiye ile ilişkilerini daha farklı ve yapıcı bir eksene oturtmalı!

Günümüz Türkiye’sini AB üyesi yapmamak aslında AB’nin çıkarlarına aykırı bir hale gelmekte. Bunun en fazla farkına varması gerek ülke de Almanya! Çünkü AB Projesi’nin başarılı olmasının en fazla kazananı da Almanya.

AB ve Almanya eğer „ufak hesap politikalarına“ mahkum olmak istemiyorlarsa her geçen gün dünyada ağırlığı daha fazla hissedilen Türkiye ile var olan „suni“ sorunlarını bertaraf etmek ve Türkiye’yi kazanmak zorundalar

Önümüzdeki hafta 3 AB Komiseri Türkiye’de olacaklar. Pazartesi ve Salı günleri.


Kendisini AB Dış İşleri Bakanı olarak kısaca tanımlayabileceğimiz Federica Mogherini (İtalyan), ve AB’nin Komşuluk ve Genişleme İşlerinden sorumlu komiseri Johannes Hahn (Avusturyalı) ve Göçmenler ve Yardımlardan sorumlu komiser çok sayıda üst düzey görüşmelerin yanı sıra Türkiye’nin dünya genelinde çok övüldüğü sığınmacı kamplarından birini de ziyaret edecek ve Türkiye’ye sığınan insanları görecekler.

Onların ardından AP’nin yeni Türkiye Raportörü Kati Piri Türkiye’de olacak.

Dileğim Türkiye’yi Kasım ayında ziyaret etmiş olan Sosyalist Meclis Grubu (S&D) Başkanı Gianni Pittella’nın ardından AP’nin en büyük meclis grubu olan Hristiyandemokrat Meclis Grubu (PPE) Başkanı Manfred Weber’in de 2015 yılında bugüne kadar hiç görmemiş olduğu Türkiye’yi ziyaret ederek tanıması.

Bunun yanı sıra AP Başkanı Martin Schulz bundan önce de Türkiye’yi bir çok kez ziyaret etmiş ve eskiden Belediye Başkanı olduğu Würselen Kenti’ndeki Türklerce çok sevilen bir politikacı olarak kendisinin de söylediği gibi en kısa zamanda Türkiye’ye gelip sığınmacı kamplarını yerinde görmesi de iyi olacak.


Kısacası Türkiye’nin hızına yetişmek her geçen gün zorlaşmakta.

Türkiye ile birlikte ilerlemek ise AB’nin bile bizzat Papa tarafından dile getirilen halinden sıyrılıp hızlanması anlamına gelecektir.

04/12/2014 19:30
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ozan ceyhun
MANŞETLER

HK Ozan Ceyhun

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.