Tıpkı o şarkıdaki gibi. “Yeniden başlamak lazım bazen. Sil baştan yapmak gerek”. Bu sadece insan hayatında değil, toplum ve devlet yaşamında da geçerlidir. Olmuyorsa bir türlü, başarılamıyorsa tüm çabalara rağmen, olmamasının, başarısızlığın nedenleri hafızaya kaydedilip, bilgisayarın ”delete” düğmesine basıp her şeyi baştan yazıp kurmak gerekir. Şüphesiz, bu yapılırken geçmişte ki hatalardan ders alınır. Aynı problemlerin yaşanmaması için tedbirler alınır.

Dünya üzerinde bu bahsettiğim değişimi yaşamış bir çok devlet vardır. Siyaset bilimciler daha iyi bilecekler ama sanırım bu tür değişimlere “İkinci cumhuriyet” tanımlaması yapılıyor. İşte bizimde bu ara ikinci cumhuriyet ilanına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Zira şu an kurulu olduğunu sandığımız sistemimiz tamamen çökmüştür.

Sağlık, Eğitim, Ulaşım, Turizm Ekonomi vs alanında yaşanan sıkıntılar ayyuka çıkmıştır. Ve hatta artık güvenlik konusunda bile kuşkularımız artmaktadır. Bu realiteler ortadayken sonunda ışık görmediğimiz bir yolda yürümekte hâlâ ısrar etmenin anlamı yoktur.

Aslında seçilmiş insanlarımız da bu durumu farkındadır. Hatırlayınız. Son genel milletvekilliği seçimi öncesi, meclis içinde hızlı bir devinim yaşanmış, başta seçim yasası olma üzere, siyaset kurumuna ait temel yasaların birçoğunda değişiklik öneren yasalar yapılması için çalışmalar başlatılmıştı. Ne var ki genel seçimlere çok az zaman kalması nedeniyle bu çalışmalar seçim sonrasına ertelenmek zorunda kalınmıştı.

Seçim sonrası ise Belediye Başkanlığı seçimleri gölgesinde kalan, meclisteki vekillerden çoğunun dahi sahiplenmediği bir Anayasa Değişikliği Referandumu düzenlenmiştir. Bu şartlarda yapılan referandumdan sonuç, doğal olarak “hüsran” çıkmıştır. Bazı vekiller bu durum karşısında motivasyon kaybına uğramışsa da zamanla toparlamış bu kez de siyasi partiler yasasını hazırlayıp meclisten geçirmiştir. Ancak bu da Sayın Cumhurbaşkanının “veto”suna uğramış, bilahare ikinci kez meclisten değişmeden çıkarılmıştır. Tabii süreç bitmemiştir. Zira Birleşik Kıbrıs Partisi konuyu Anayasa Mahkemesine sevk etmiştir.

Netice olarak son seçimden bu yana siyasete yeni rota verme adına netleşen bir durum söz konusu değildir. Zaten tek başına siyaseti kurtarmanın bir yolu da yoktur. Düşünün, sağlık eğitim çökecek, ekonomi yerlerde sürünecek ve o ülkede siyaset uçacak. Bu mümkün mü ?

Kim ne derse desin. Bize ikinci cumhuriyet şarttır. Rejimi “Başkanlık Sistemi” olan, güçlü bağımsız kurumları olan, meclisin sadece yasama ve denetleme ile uğraştığı bir rejime derhal geçilmelidir. Bu sisteme geçmek zaten adamızda ki çözüm arayışlarında sonuca ulaşılması haline de adaptasyonu sağlayacağı bellidir. Güney de ki devlet ve yönetim şeklinin kuzeyde de bir an evvel kurulması, çözüm sonrası yaşanması muhtemel bocalama süresini kısaltacaktır.

Bu sebeplerden şu anda ki meclisimize tarihi bir sorumluluk düşmektedir. Bir an evvel kollar sıvanmalı ve başkanlık sistemi tahtında yeni anayasa hazırlanmalıdır. Aksi halde reform diye hazırlanan bir sürü taslak, yasallaşsa dahi, mevcut sistem dahilinde uygulama alanı bulamayacak, bulsa da umulan verim alınamayacaktır.

ANLAYAMADIKLARIM

Ülkemizin iki özel üniversitesi arasında ki anlaşmazlıklara çare bulacak bir makamın ortaya çıkmamasını anlamam mümkün değildir. İki üniversite arasında ki çatışmanın boyutu giderek artıyor. Ülke yüksek öğrenimine ve ekonomisine zarar veriyor. Ama bütün yetkililer, benim anlayamadığım hâlde, müsabaka izler gibi seyir ediyor.

VE ŞİİR…

Şiirlerini sağda solda dağınık tutan şairimiz Bedia Balses’in en sonunda müthiş bir kitapla Kitaplı Şairler arasına katıldığını geçen hafta duyurmuştum. Bu akşam Gazi Mağusa’da Buğday Cami’de tanıtımı yapılacak SIZINTI adlı kitaptan bir şiirle huzurlarınızdayız:

TOPRAK ANA

Zaman aldıklarını geri vermeyince

Toprak ana gürbüz fidanlar sundu önüme

“Al, büyüt” dedi, bereketli topraklar üzerinde

"İçinden cennet çıkan insanlar ek yaşamına"

Diye buyurdu iç ses

Esmer tenlerimiz

Hayatlarımıza ektiklerimiz ve söktüklerimizle

Yeniden başlıyoruz her şeye

Toprak ana ile ben