İşte Bundan Sonrasının Yol Haritası!

ads ads ads ads
28/07/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Tabiri hoş değil ama doğrusu olanlara lök gibi oturan bir başka türlüsü olamaz! Eide, Anastasiadis’in yaygara ve hakaretleri karşısında “eşekten düşmüş karpuza döndü!”  Bu kadarı adadan ayrılırken arkasından teneke çaldıkları ne Downer’in başına geldiydi, ne bir zamanların ayağa düşen topal Lenski’nin!

Sen kalk koskoca BM’ler genel sekreterinin Kıbrıs müzakereleriyle ilgili danışmanına  “yalancı” de! Adamın bütün günahı, “Türkiye’nin garantiler konusunda yumuşadığını, bunun da çözüme hazır olduğunu gösterdiğini” söylemesi!

Eide’nin bu iki kelimelik “Türkiye hazırdı” ifadesi Anastasiadis’i küplere bindirdi!

Olayı anladık mı? Ne olduysa Crant Montana’da oldu, zaten buradan izlerken “aman amannn, bir şeyler oluyor”  kuşku ve korkumuzdan kurtulabilmemiz  için başımıza kurşun döktürecek  hallere düştüktü!”

Neyse ki Anastasiadis son anda Türkiye’nin 650 askere kadar indirmeyi teklif ettiği garanti konusunda direndi de ya beleş gidecek Kuzey’i kurtarıverdik!

Eee! ŞİMDİ NE OLACAK? Kaç gündür bundan sonrasını yazmak için “perindah” alıyorum, tam yazacağım, araya değişik konular giriyor.

Şimdi ise tam da dobra yazma zamanıdır. Çünkü memlekette “hemen çözüm” diyenlerle “çözüm istemeyenler” kampları oluştu! Üstelik  “yeter ki Kuzey Türkiyesiz olsun da varsın Rum yönetsin bizi” diyebilen insanlar da var,  “hemen çözüm” derken, Rum tarafının öneri ve siyasi yaklaşımlarını onaylayan insanlar da var! Türkiye’nin garantisine karşı çıkanlar olduğu gibi!

BİZİM KESİME GELİNCE:  “Devlete” inanan kesim! KKTC’nin kalıcılığını isteyen kesim! Eğer çözüm olacaksa “konfederal sistem” olmalıdır diyen kesim!  Rum’a  bir karış toprak iade edilmemelidir diyen kesim!

Fakattt!  “Böylesi cennetmekânlık bir çözümü kim nasıl gerçekleştirecek, hem de Güney’e karşın?”

Şu anda süregelen politikaları bir an önce daha çok sarpa sarmadan şu BM’ler patentli müzakerelerden tamamen kurtulup kendi işimize bakmak.    Doğrudur da bazı şeyleri kabul ederek.

Bir: Evvel emirde artık bu adada “siyasi çözüm”  başlığı altında gerçekten ne istediğimizi tüm toplum dinamikleriyle ortak görüşte saptayıp mücadelesine baş koyabilmeliyiz..

İki: Güney’de Rum halkı var olduğu sürece ikili ilişkiler kaçınılmaz olacaksa, kaçınılmaz barışçı çözüm de kendini zorlayacaktır, bu nedenle müzakerelerin ucu her zaman açık tutulmalıdır!

Üç: Eğer Rum tarafına, siyasi ve sosyoekonomik  yönden bizi istediği gibi yöneteceği  bir izlenim veriyorsak,  kısa zamanda silkinip büyürken, bu umudunu gurgurasında bırakmalıyız!

Dört: Bilmeliyiz ki güçlü bir Kuzey karşısında Rum tarafı bugünkü ve öncesi gibi direnemez, olası bir çözüme yaklaşır!

Beş: Tüm bunları Türkiye’siz başaramayız!

Ne var ki Ankara ile de çok barışık olduğumuz söylenemez önce orası ile uzlaşılmalı!

_______________________________________________________________________________

İSTESEK DE DEĞİŞEMEYİZ!

1974’lerden beridir zaman zaman olagelen serzenişlerimize karşın hemen her kesimden örgütlerle siyasi partiler ve   daha çok gelip giden Sağ iktidarlar Türkiye ile iyi ilişkiler kurulması zorunluluğundan söz etti!

Tabi olmadı! Hatta gün geldi bu ilişkiler göstermelik  bile  oldu!  Çünkü Tanınmış dünya devleti Türkiye ile Türkiye’den başka hiçbir ülkenin tanımadığı KKTC arasındaki resmi ve gayri resmi ilişkiler hep “kerhen” sürdürüldü! Yani global alemde hukuki ve siyasi meşruiyet  bulmadı. Zaten Türkiye de kurtulamadığı “işgalci” suçlamasında Kuzey’i sırtlayıp ayrı gayrı bir devlet yapamazdı, nitekim en yakın dost bildiği Azerbaycan bile yaklaşmadı KKTC’ye!   Fakat durum vaziyetler öyle olunca ve çözümsüzlüğe çakılı yıllar  gelip geçtikçe TC-KKTC ilişkileri “ben veririm siz yersiniz” alışkanlığına dönüştü! Ardından, “ben yaparım siz faydalanırsınız yatırımları” da silsilenin bir parçası haline geldi!

Kırk üç yıldır “öyle geldi böyle gider” deyip değiştiremediğimiz büyük sorun da bu nedenle devam ediyor: Siyasi iktidarlar bugüne kadar  “nasılsa bizi ne aç ne çıplak bırakacak” inancında sırtlarını Türkiye’ye yaslayıp, “iktidar muhalefet” dalaşmaları ve her yıl bir erken seçim yapmakla iştigal ettiler!

Ha, bundan sonra? “Değişeceğiz” falan diyorlar da her gelenin bir ötekine devrettiği borç yükü altında canı çıkan iktidarlardan söz ediyoruz!..

_______________________________________________________________________________

KISACA TAKILDIĞIM: (MARONİT MESELESİ!)

Çok  önceleri yapmamız gerekenleri “başarısızlıklarla açmazların” zılgıtını yedikten sonra yapmaya çalışmak gibi bir huyumuz var! Tutun ki  “basiretsizlik”  belirtimizdir! Günü birlik yaşama tutsak toplum oluşumuzla, geniş açılı vizyon sahibi olmamız beklenemez! Mesela bugünü güneşin batışı ile kapatırken, yarının ne olacağını bilmeyiz!

Şu Maronitlerin köylerine geri dönüşü olayına bakın!

Neden bu insanları köylerinden kovup mallarına el koyduktu? Ki öyle bir azınlık ki hiçbir devrede hristiyan Katolik olmaları nedeniyle Ortodoks Rum’a  da yaranamadılar!

İki arada bir derede kaldılar ki aradan 43 yıl geçtikte dedik ki insanlara, hadi buyurun köylerinize! Hem de Kuzey’de kalanların “nankörlük” edip “biz Güney Rum idaresinde yaşamak istiyoruz” demelerine karşın! Ki şimdi dönecek olanlarla birlikte daha o çağrılarını daha sık işiteceğiz!

Tabi henüz mallarının mülklerinin iadesinin nasıl yapılacağını bilmiyoruz ama  “kendilerini yönetmek sevdasında” olduklarını biliyoruz.

Başa dönüyorum: Eğer 1974’den sonra Maronit ekalliyetini rehabilite edip   aramızda barındırabilseydik olay siyasi yönden hem zenginliğimiz hem de hak hukuk konusunda kullanacağımız politik artımız olurdu!

Uzun yıllar  sonra siyasi jestte bulunduk ama doğrusu ne işe yarayacağını bilmek mümkün değil! Mesela karşılığında ambargoların kalkmasını mı bekliyoruz?  Abese iştigal olmayacak mı?

28/07/2017 11:43
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: İşte Bundan Sonrasının Yol Haritası!, eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.