Kendi Kendine Meydan Okuyor!

ads ads ads ads
20/04/2018

ads

Ahmet Okan Ahmet Okan


19. yüzyılda kitlesel basın, roman ve hikayelerin gazetelerde tefrika edilmesi ile doğdu.

Bu romanlar sıradan insanların acıları, sevinçleri, hüzünleri ile doluydu.

Yavaştan kent yaşamına karışan kitleler Victor Hugogibi yazarların hikayelerinde kendi acılarını, kendi duygularını hissediyorlardı.

Yazılı basında roman veya hikaye tefrika etmek, daha sonraları bunların radyolar vasıtası ile piyeslere dönüştürülerek yayınlanması, kitlelerde duygu bütünlüğünün sağlanmasına da yardımcı oluyordu…

Sinemaların çok yaygınlaştığı ve neredeyse vazgeçilmez olduğu dönemlerde, izlenen filmin konusuna göre hep birlikte gülen, hep birlikte ağlayan insanlar vardı.

Bu durum her yerde yaşandığı gibi bizim memlekette de yaşanmıştır.

Radyoların hakim olduğu yıllarda futbol maçlarını Ankara’nın Sesi’nden izleyen ahali, köylerde kasabalarda ve şehirlerde radyoların başına doluşurlardı.

Hatta bazı köy kahvehanelerinin radyosu yoksa, o kahvehane, radyosu olan kahvehaneye göre daha çok iş yapmış olurdu…

“Ayrılık” veya “ölüm” le, ya da halk ağzı ile söyleyecek olursak “kavuşuklu” bitmeyen bir aşk filminden çıkarken, herkesin gözü yaşlı olurdu…

Yoksul kesimlerin kent yaşamına katılmasıyla birçok şey değişecekti.

Avrupa halkları Engizisyonun, aristokratların, kralların hüküm sürdüğü dönemlerde çok çekmişlerdi.

Bir düşünürün dediği gibi “kendi topraklarında doğuyor, kendi topraklarında ölüyorlardı.”

Değil dünyanın, kendi ülkelerinin bile bir başka tarafını görmeden.

Çileleri bu kadarla bitmiyordu, mesela, soyluların gittikleri yerler onlara yasaktı.

Kadın ise değersiz bir varlıktı…

Sanayi devrimi dönemlerinde fabrikalaşma başlayınca, büyük iş sahipleri yoksul kesime muhtaç oldular.

O kesimler işçi sınıfı’nı oluşturacaklardı.

Haliyle, dönemin işçileri için bu yeni bir “statü” elde etmek demekti.

Kadınların çamaşırhanelerde ömür törpüleyecek olmaları o dönemler için iyi bir iş sahibi olmak, kent yaşamına katılmak demekti!

İlerleyen zamanlarda her şey değişecek, işçi sınıfı “sınıf bilinci” ne ulaşacak, bambaşka açılımlar bekleyecekti dünyayı…

Günümüzde durum nedir?

Her türlü bilgi, yazılı olsun, görsel olsun, gelişen teknolojik aygıtlar vasıtası ile elde edilmektedir.

Bir zamanlar matbaa sahibi olmak, büyük bir meseleyken, günümüzde bunlara kilit vurulmakta, gazeteler yaşamla ölüm arasında bir çizgide bulunmakta, birçoğu da piyasadan çekilmek durumunda kalmaktadır.

Okuma oranı en yüksek ülkelerde bile gazete ve kitap okur sayıları düşmektedir.

Bilgi gereksinmesini internet, cep telefonu, televizyon gibi vasıtalarla elde eden bugünün insanlığı, ilgili bir yazımızda da belirttiğimiz gibi kendi mekanına ya da kabuğuna çekilmektedir.

Doğru da olsa, yanlış da olsa her türlü bilgiye ulaşmanın kolaylaştığı günümüzde, “evrim teorisi” yasaklansa ne fayda ama,

Bu durumda, günümüzde genel olarak ve süratle bir zihin tembelliğine hızla gidildiği söylenebilir.

Dünyada ilk ses kaydı yapıldığında bazı iletişimciler yapay belleğin insan belleği yerine geçeceği endişesi ile bunun dezavatajları üzerinde durmuşlardı.

Bu endişe aslında Platon’dan beri vardı fakat gelişen dünya açısından ne çare!

Geldiğimiz aşamada, küçücük bir aygıta bilmem ne kadar megabaytlık bilgiler sığıştırılabiliyor ki çok daha fazlası da mevcut.

O yapay belleği de yaratan insanoğludur.

Kendi kendine meydan okuyor!

20/04/2018 12:27
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Kendi Kendine Meydan Okuyor!, Ahmet Okan
MANŞETLER

HK Ahmet Okan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.