Bir çok kişi gibi ben de, Kıbrıs Türk halkının yaşanan dönemde; sinsi, planlı ve profesyonelce beyin yıkama mekanizması ile yok edilmeğe çalışıldığı görüşündeyim.

Atalarımızın Anadolu’dan geldiğinin tarihi belgelerle sabit olmasına ve ana dilimizin de orada konuşulan Türkçe olduğunun bilinmesine karşın, dilimize karışan yabancı sözcüklerin, bozuk ifadelerin, öğrenim görmeyenlerin konuşmasının ve argo kelimelerin ön plana çıkarılarak, sözde Kıbrıs Türkçesi olarak kabul ettirilmeğe çalışılması;

İngiliz döneminde bile Müslüman ve Hanefi olduğumuzun inkar edilmemesine karşın, Türkiye’nin bize Müslümanlığı ve Hanefi mezhebini dayattığının ileri sürülmesi;

Ülkemizde Hristiyanlık propagandaları yapılmasına ve kiliseler açılmasına tepki gösterilmemesi, öte yandan da cami ve ilahiyat okulu açılmasına karşı çıkılması;

Sözde barışa hizmet etmek bahanesi ile, geçmişte Rum-Yunan ikilisinin bize karşı işlediği suçların tarih kitaplarından çıkarılması ve gençlerin öğrenmesinin engellenmek istenmesi;

Anavatanına, KKTC’ne diline dinine ulusal kimliğine bağlı olanların faşist, gerici, çözüm ve barış karşıtlığı ile suçlanması;

Tüm Hristiyan ülkelerde sağlık kuruluşlarında kızıl haç Müslüman ülkelerde de kızıl ay amblemi kullanılmasına karşın, son zamanlarda açılan bazı eczanelerin tabelalarına kızıl haç amblemi konulması;

Rum ve batılı emperyalistlere sempati duymanın ilericilik, barışseverlik olarak yutturulmaya çalışılması;

Anavatana karşı sürdürülen dayanaksız, haksız suçlamalar ile halkımızın kökünden ve Anavatanından koparılması için yoğun ve profesyonelce kampanyalar yürütülmesi;

Türk olmamıza rağmen, anavatan tarafından Türkleştirilmek istendiğimiz yalanı ile gençlerin kökünden koparılmağa çalışılması;

Gençler için koordinasyon ofisi açılmasını engellemeğe çalışanlar, gençlerin güneydeki kamplara götürülmesine ve beyinlerinin yıkanmasına ses çıkarmıyorlar;

Rum çoğunlukla birleşmeyi kabul edip boyunduruk altına girmeyi kabul etmenin ilericilik ve barışseverlik olarak gösterilmesi;

Malum kesimin milliyetçiliği kötülemesi ve gençleri ulusal kimliği ile dininden kopararak Kıbrıslılık kimliğini benimsettirmeye çalışması ve benzeri uygulamalar, tesadüfi olmayıp Peyami Safa’nın

‘Bir ulusu yok etmek isterseniz askeri istilaya lüzum yoktur.

Ona tarihini unutturmak, dilini bozmak, dininden soğutmak ve dolayısı ile manevi değerlerini, ahlakını soysuzlaştırmak kafidir.’ vecizesini hatırlatmaktadır.

Görüldüğü gibi Kıbrıs Türk halkı, bir yandan Rum ve yandaşlarının saldırıları ve izolasyonları ile uğraşırken, onların içimizdeki işbirlikçileri de halkımızı yozlaştırarak kaleyi içerden çökertmeye çalışmaktadır .

Yöneticilerimizin umursamazlığı ve demokrasinin yanlış yorumlanması nedeniyle özellikle Rumları tanımayan ve ideallerini bilmeyen gençler, kulağa hoş gelen sloganlar ile aldatılmakta ve yozlaştırılmaktadır.

İngiliz döneminde bile halkımızın yozlaştırılması, kökünden koparılması ve Kıbrıslılık kimliği altında Rumlaştırılması için, şimdiki düzeyde pervasızca faaliyetler yürütülmüyordu.

Bu olumsuz gidişatın durdurulması için artık anavatanın da demokrasi ve düşünce özgürlüğü sınırlarını çok aşan ve karşı tarafın ulusal davasına hizmet eden faaliyetler karşısında sessiz kalmamalı.