La La Referandum!

ads ads ads ads
05/03/2017

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


Ne alaka diyeceksiniz ama peşinen söyleyeyim, yazının başlığını ‘’La La Land’’ filminden esinlenerek attım.

Ve evet o filmi hem de vizyona girdiği gün maalesef sonuna kadar seyredenlerdenim.

Merak edip hala daha seyretmeyenlere de kesinlikle önermiyorum.

O ne işkence be kardeşim. Bu kadarı yeri geldiğinde sabır taşı olan bir Kıbrıs Türkü için bile fazla.

İnsanlığın dün ve bugün karşı karşıya kaldığı ile bağlantısı olmayan bir film La La Land.

Oscar’ı kazanmamış olsa da son ana kadar kazanacağına kesin gözüyle bakılmasını bir kenara koyun, nasıl aday olduğunu hala anlamış değilim.

Dünyanın gidişatına bu derece duyarsız bir filme bu kadar prim verilmez diye hazmetmekte zorlandım ne yalan söyleyeyim. Bu düşüncemde belki de bir süre Amerika’da bulunmuş olmamın da etkisi oldu.

Filmin geçtiği Los Angeles’a Amerika’nın her köşesinden kopup gelen part-time garson/kasiyerlerin Hollywood’da rol kapma hayaliyle yanıp tutuşmaları bilinen bir fenomendir.

Filmin bunu işliyor olması bana son derece sıradan ve basit geldi.

Los Angeles’ta sanatçı olabilmek hayalini işleyen tabiri caizse ‘’arabesk’’ bir Amerikan filmi çıkabilir ama bunun Amerika dışında da yankı bulması düşündürücüdür.

Filmi beğenenleri insanların bireysel hayallerini gerçekleştirmek üzere birbirlerini motive etmeleri ve bunun için aşkı feda etmeyi göze almaları etkiledi. Buna müzik, piyano, caz sahneleri ve dans eklenince film bir kesimin hoşuna gitmesine yetti de arttı bile.

Geçtiğimiz Pazar akşamı Oscar kazananlar açıklanırken bir taraftan ‘’Trump’ı seçen bu filmi de seçer mi’’ diye düşündüm, diğer taraftan da ‘’bize ne oluyor be’’ demeden edemedim.

Kim bilir belki de benim düşüncemin aksine ironik olan filmin senaryosunun basitliğinin, insanlığın geldiği noktada büyük bir ihtiyaç olması ve buna bilinçaltında da olsa örnek teşkil etmesiydi.

Belki de hayatın giderek anlaşılmaz ve komplike hale gelmesine hatırlatmada bulunan cevap niteliğinde bir filmdi ama ben bu mesajı kaçırdım!

Kendi özeleştirimi yapacak olursam, belki de filme tersten bakmak lazımdı.

Dünyanın içinde bulunduğu bu dönemde kullandığı anlatım diliyle basit ama yavan olmadan; sade; romantik hayal kuran ama ayağı yere basan, gençlere hayallerinin peşinden gitmesi için umut veren ve en önemlisi içinde şiddet barındırmayan insana dair bir film diye de özetlenebilirdi La La Land.

Bu da en iyimser halimle film hakkında söyleyeceklerim. Filmin özeti bu.

Hala daha merak edip gitmek isteyenleri insanlık adına bir kez daha uyarayım!!!

****

Bu film üzerinden sosyal medyada, arkadaşlar arasında dönen konuşmalar ve bana göre mantık ötesi zorlama düşüncelerle oluşan duygu seli, benzeri durumun 16 Nisan rejim değişikliği ile başkanlığa geçiş referandumu için de geçerli olacağını düşündürttü.

Referandum da bir film senaryosu gibi aslında.

Her cümlesine ‘’Eyl‘’ diye giren hâlihazırda zaten ‘’Başkan’’ olanın bireysel bir hayali var.

Aynen La La Land filminde olduğu gibi hayaline büyük bir tutkuyla bağlı.

Bu hayalini gerçekleştirmek için etrafındakileri motive etmeyi ve gerekirse kendi kısa dönemli hayali için bir ülkeyi feda etmeyi göze alabiliyor.

Filmde aşkını sanatı için ikinci plana atmış olan başrol oyuncuları gibi.

Seçim ve referandumların artık ayrılmaz parçası olan müzikler ve nakaratlar da fena değil.

Sanırsın referandum değil de duygu dolu bir müzikal sahneleniyor.

Peki ya Referandumun içeriği?

Kimisine göre aşk filmi. Önemli olan kayıtsız şartsız başroldeki ‘’Reisin’’ ne düşündüğü ve ona duyulan aşk. Bunlara göre içerik teferruat.

Diğer taraftan vakit ayırıp senaryoyu düşünerek okuyan için sıra dışı bir korku filmi. Hatta sonu belli olduğu için ‘’Greek Tragedy’’ bile denilebilir.

Türk siyasetini yakından takip eden diğer bir kesim için öngörülen değişikliğin kabul görmesinin ‘’hayırlı’’ bir sonuç doğuracağını düşünmek referandumu bilim kurgu kategorisinde bir film senaryosuna konumlandırıyor.

Kimisine göre de bir kesimin başrol oyuncusu ‘’Reise’’ olan aşkından dolayı ‘’devletin tapusunun’’ kaptırılmak üzere olduğunun farkına varılıp varılmayacağı ile ilgili bir aksiyon macera filmi.

Bu arada nakarat ve müzikler de kıpır kıpır, ardı ardına evet cephesinden gelmeye başladı. Bunları görünce La La Land müzikali halt etmiş demek geldi içimden.

Esas müzikal, içinde birden fazla film barındıran ve sonu nereye bağlanacağı belli olmayan La La Referandum.

Anlayacağınız kim seçmenle duygusal bağ kurup, doğru yanlış önemli değil, basit bir anlatım ile tekrar ederse o kazanacak.

Sonuç ile ilgili mantıklı bir açıklama aramayın. Yanılırsınız.

Sonunda Oscar’da olduğu gibi kimin kazandığı ile ilgili bir karışıklık olursa da şaşmayın. Bu karışıklık Oscar töreninde olur ama referandumu hangi tarafın kazandığı ile ilgili karışıklık olursa, bambaşka bir filmin senaryosuna dönüşür La La Referandum.

Çıkacak olan sonuç kadar, şu an gündemde olamayan böyle bir olasılığın doğuracağı sonuçlar, Türkiye’nin geleceği için tedirgin edici.

05/03/2017 12:08
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.