Lefkoşa’dan Crans Montana’ya Müzakerelerin perde gerisi - 2

ads ads ads ads
22/08/2017

ads
Lefkoşa’dan Crans Montana’ya Müzakerelerin perde gerisi - 2

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın 2015’de Cumhurbaşkanı seçilmesi ile ivme kazanan Kıbrıs müzakere süreci, 2016 yılında oldukça yoğun bir döneme sahne oldu.

Mustafa Akıncı sık sık, “2017’ye kalmadan, 2016 sonunda bu işi bitirmemiz lazım. Her şey hazır, niyet varsa olur” deyip durdu.

Limasollu iki liderin masada yakaladıkları uyum ve süreçte ileri doğru adımlar atılmaya başlanması çözüm beklentisi yüksek olan kesimlerde sevinç yaratırken, çözüm karşıtı kesimlerde ise endişe yaratmaya başlamıştı.

Endişeleri artan çözüm karşıtı kesimlerin sesleri yükselmeye başlayınca Rum Lider Nikos Anastasiadis’in yaklaşımlarında da değişiklikler başladı.  Müzakere masasında Rum Lider Anastasiadis ve müzakerecisi Mavroyannis iyi polis-kötü polis oyunu ile sürecin hızını kesme taktiğini masaya koyuyordu.

Detaylarda ilerleme olmadı…

Anastasiadis’in liderler zirvesinde ‘Tamam anlaştık’ dediği konular detaylandırılıp sonlandırılmak üzere müzakerecilere havale edildiğinde,

Andreas Mavroyannis ‘Evet ama bu tam da böyle değil’ gibi yaklaşımlarla bunların kayıt altına geçmesini engellemeye başladı.

Özdil Nami, süreçte edindiği tecrübe ve çözüme olan inancını, hep masada tuttu. Nami’nin “Liderler bu konuda uzlaştı, bizim deteylandırmamız gerekiyor” baskısı ise, sık sık Mavroyannis’e takıldı.

Muhalefet baskı yarattı

Anastadiades Rum kesiminde yükselen çözüm karşıtı seslerden korkmuştu.

“Çok mu hızlı gidiyoruz” endişesi onun masada cesur bir şekilde irade ortaya koymasına ve liderlik göstermesine engel olmaya başladı. Bir de kendi ekibi içindeki rekabet ve kavgalar buna eklenince Rum Lider “Bu kadar hızlı devam edemeyiz, biraz yavaşlamak lazım” diyerek Türkiye’de o günlerde gündemde olan seçimleri bahane etmeye ve “bekle gör” politikasını öne çıkarmaya başladı…

“Seçim” bahane

Anastasiadis’in bu politikası süreci yavaşlattı. 7 Haziran’da Türkiye’de yapılan seçimler bir partinin tek başına iktidara gelebileceği bir çoğunluk elde etmesine fırsat vermeyince ve Kasım ayında bir erken seçim gündeme gelince, Anastasiadis bu bahanenin arkasına saklanarak iyice bir frene bastı. Rum Lidere göre Türkiye’de durum netleşmeden Kıbrıs’ta müzakere masasında daha fazla ileri adımlar atılamazdı.

Akıncı sürecin yavaşlamasından çok rahatsız oldu

Bu durum Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ve ekibini ciddi bir şekilde rahatsız etti. Akıncı’ya göre çözüm için zaman daralıyordu. 2016 yılı sonuna kadar mutlaka müzakere sürecinde ortaya somut bir sonuç çıkarılmalıydı. Cumhurbaşkanı Akıncı ve ekibi bu durumdan çıkış için ne yapılabileceği konusunda çalışma başlattı.

Masada işler artık iyi gitmiyordu

Masada işler artık istendiği gibi gitmiyordu. İlk yılın sonunda, geçmişten gelen ve BM belgelerine iki tarafın uzlaşı olarak kaydettiği noktalarda bile Kıbrıs Rum tarafının geri adım atma yönündeki girişimleri sürecin çözüm yönündeki ivmesini düşürmeye başlamıştı. Bir yandan yeni yakınlaşma ve uzlaşılar sağlamak için yoğun bir çaba harcanırken, diğer yandan da Kıbrıs Rum tarafının uzlaşılmış konularda pozisyon değişikliği yaparak bu noktaları yeniden tartışmaya açması müzakere sürecine gölge düşürüyordu.

Müzakereleri kurtarmak için bir şey yapılmalıydı

Kıbrıs Rum tarafının müzakere masasında eldeki uzlaşıları tartışmaya açma girişimleri hem BM’nin hem de Kıbrıs Türk tarafının tepkisini çekmeye başlamıştı. Sonuçta Kıbrıs Türk tarafının kararlı tutumu ile siyah yazılımlara dokunulmaması, sürecin en sonunda itiraz noktaları kalmışsa ancak o zaman bunların ifade edilmesi üzerinde uzlaşıldı.

Nasıl olsa “tüm konularda uzlaşılmadan hiçbir konuda uzlaşılmış sayılamayacağı” ilkesi geçerliydi. Buna rağmen Rum tarafı süreç boyunca uzlaşıları gösteren siyah yazılımlardan geri adım atma girişimlerini sürdürdü. Anasatasiades’in Türkiye’deki gelişmeleri bahane ederek frene basması müzakere sürecinde ciddi bir zaman kaybı yaşanmasına neden oldu.

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı bu zaman kaybının önüne geçebilmek için sürekli bir şekilde doğal takvim hatırlatması yapan uyarıcı açıklamalar yaptı. 2016 yılı sonuna kadar bir şekilde ortaya bir çerçeve anlaşması çıkarılması gerektiği üzerinde durdu. 2017 yılı ile birlikte birçok şeyin değişebileceği konusunda endişelerini dile getirdi.

Müzakereler ara bölgeden Kıbrıs dışına taşınmalı

Bu uyarı ve endişeleri dile getirmekle bir yere varılamayacağının bilincinde olan Mustafa Akıncı Lefkoşa’da ara bölgede devam etmekte olan görüşmelerin kendi kendini tekrar eden bir sarmala sürüklendiği ve hatta geriye doğru gidebileceği tespitinde bulundu.

Buradan çıkış yolunu müzakereleri Kıbrıs dışına taşıyarak uluslararası ilginin artırılmasını sağlamak olarak belirledi. Ve o günden sonra stratejisini bunun üzerine kurdu. Ara bölgede sağlanabilecek azami ilerlemeler sağlanmıştı. Bunlar korunmalı ve bir şekilde garantörlerin de katılımının sağlanacağı bir model üzerinde uzlaşılarak süreç Kıbrıs dışına taşınmalı idi. Ancak bu şekilde müzakerelerde yeni yakınlaşmalar sağlanıp sağlanamayacağı test edilebilirdi.

Ama Rum Lider ve ekibi bu yaklaşıma sıcak bakmıyordu. Onlar görüşmelerin Kıbrıs’ta olduğu şekli ile devamından yana idiler. Müzakere sürecinde sonuç odaklı bir anlayışla müzakere etmeye hazır değildiler…

Mont Pelerin’deki zirvenin yapılacağının açıklanacağı tarihe kadar Akıncı Kıbrıs dışında garantörlerin de katılımı ile yapılacak bir toplantı konusunda ısrarlı olurken, Anastasiadis bunu engellemek için her şeyi yaptı. Öyle bir an oldu ki 2016 Eylül ayında BM Genel Sekreteri ile liderlerin buluşmasında ipler kopma noktasına kadar geldi.

TÜMERKAN’IN NOTU

Anastasiades prangalarından kurtulamadı

Güney Kıbrıs’ta muhalif sesler yükselmeye başlayınca müzakere süreci üzerine gölge düşmeye başladı.

Akıncı ve Anastasiades kimyaları uyum sağlayan iki lider olarak gösteriliyor ve “Bunlar bu işi çözer” algısı hızla yayılıyordu.

Bu durum tabii ki Güney Kıbrıs’taki çözüm karşıtı “Hayır cephesi”ni harekete geçirdi.

Sesler yükselmeye başladı…

2016 yılı ile birlikte Rum Lider Nikos Anastasiades muhalefetin yükselen sesinden etkilenmeye başladı.

Seslerin dozu yükseldikçe Anastasiades de masada frene basmaya başladı.

Bu durumu izah edebilmesi için bahaneye gereksinimi vardı.

Tam o günlerde Türkiye’de gündemde olan seçimleri Anastasiades bahane olarak öne sürüp bunun arkasına saklanarak “Türkiye’deki gelişmeleri bekleyip görelim, aceleye gerek yok” anlayışı ile hareket etmeye başladı.

Ve liderler arasında yakalanan uyum, kimya bozulmaya başladı.

Akıncı Anastasiades’in liderlik gösteremeyeceğini, cesaretle ileri adımlar atmakta zorlanmaya başladığını gördü.

“Acaba süreci Kıbrıs dışına taşır, uluslararası ilgiyi üzerimize çekersek Anastasiades’i rahatlatır ve süreçte ileri adımlar atabilir miyiz” düşüncesi Akıncı’yı müzakereleri ara bölgeden kurtarma arayışı içine itti.

Crans Montana’ya giden yoldaki kıvılcım Kıbrıs’ta ara bölgede süreç tıkanmaya başlayınca Akıncı tarafından atıldı. Ama önce Mont Pelerin, daha sonra da Cenevre ve Crans Montana’da Anastasiades prangalarından kurtulup adım atamadı. Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe mahkum etti.

***

EKMEKÇİ’NİN NOTU

Akıncı’nın kritik kararı

2016 yılı içerisinde çözüm noktasında ısrarlı olan Mustafa Akıncı, buna “ara bölgede” ulaşılamayacağı kararını verdi.

Belki de en kritik kararlardan biri de buydu.

Akıncı sık ık tarih vurgusu yaptı.

Biz de eleştirdik…

“Neden zaman baskısı?” diye sorguladık.

Süreç çöküp, geriye baktığımızda, bunun aslında 2016 yılı içerisinde belirginleştiğini gördük.
Neden?

Zira, 2017 kritik bir yıldı…

Doğalgaz aramaları…

Güneyde seçim startının verilecek olması…

Ve beraberinde de Anastasiadis’in yeniden aday olma isteği.

Akıncı, Anastasiadis’in “güneydeki milliyetçilerden” etkilendiğini gördü.

Süreci bu nedenle yurt dışına taşımak istedi.

Öyle ya…

Görüşülmeyen ne kalmıştı ki?

Geriye sadece irade kalmıştı.

Bunun için de “Burgnstock modeli” faydalı olabilirdi.

Liderler bir yere kapanacak…

BM… AB… Türkiye- Yunanistan ve İngiltere destek verecek…

Çözüme de ulaşmak için bir tek liderlerim imzası yeterli olacaktı.

Akıncı bu nedenle, “tarih baskısını” yurt dışına gidiş olarak güncelledi.

Zira, “seçimi düşünen” Anastasiadis’in, masada ilerleyemediğini gördü.

BM de ara bölgede yeterli baskıyı yapamıyordu…

Eide’nin gücü de bir yere kadar…

En iyisi yurt dışına taşımaktı süreci.

Akıncı bu noktada hem Eide, hem de Türkiye ile “iradeyi görmek” için görüşmeler yaptı.

Şartların olgunlaştığını düşündü…

“Yurt dışı” kartını masaya koydu…

İyi mi yaptı? Kötü mü yaptı?

Tartışmaya devam edeceğiz…

Yarın: Erdoğan, Akıncı’nın “yurt dışı” isteğine ne yanıt verdi?

22/08/2017 08:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: lefkoşa, crans montana, müzakerelerin perde gerisi, hüseyin ekmekçi, mete tümerkan
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.