Mezardan gelen sesler 2

ads ads ads ads
05/10/2014

ads
Mezardan gelen sesler 2

POLİ - AHMET OKAN / Sabri Efendiye mezarda görünenlerden biri de Dizdar Halil’dir.

Girne Kalesinin komutanı olan Halil Ağa, dönemin Valisi Çil Osman’a isyan eden Dizdardır.

Anlatılanlara göre, Çil Osman bir keresinde çarşafa bürünüp kaçmıştır.

“Tilki herif çarşaflanıp da gaçtı
Gemi bulup Payidahda ulaştı”

Sabri Efendinin mezarlık hikayelerine geçmezde bazı bilgileri hatırlayalım:

Çil Osman’ın ölümü:

Çil Osman’ın vergi zulmüne dayanamayan Türk ve Rum ahali aralarında temsilciler belirleyerek Babıali’ye giderler ve Çil Osman’ı şikayet ederler.

Bunun üzerine Padişah adaya bir ferman gönderir.

Fermanın okunması için 05 Kasım 1764 Günü Lüzinyan Sarayı’nda (Lefkoşa’daki bugünkü Mahkemeler binasının olduğu yer) toplanılır.

Türk Rum ileri gelenleri oradadır.

Ancak Çil Osman davete gelmez.

Ahali ise Sarayönü’nde toplanıp olup biteni beklemektedir.

Ancak beklenmedik bir olay olur.

Toplantının yapıldığı salon çöker ve tüm resmi zevat aşağıya düşer..

Kimsenin burnu kanamaz ama.

Bu olay Çil Osman’dan bilinir.

Kendisi korkusundan Sarayın bir odasına kapanmış beklemektedir.

Ne var ki, ahali sabredemez ve sarayı basıp Çil Osman ile 18 kişiyi oracıkta öldürür.

Başsız gölge:

Aile kökeni ta Venedikliler zamanına kadar uzanan Nuhzadeler’den gelme Sabri Efendi’ye bir gece mezarlıkta Dizdar Halil görünür.

Halil’in başı yerinde değildir.

Dizdar Halil’e başsız konuşur.

Dizdar Halil’in ne dediklerine geçmezden önce, komutanın ne yaptığına da bakalım:

 …
İsyan:

Dizdar Halil, beş bin kişilik Türk ve Rumlardan oluşan ordu kurar.

Mağusa ve Larnaka’nın üstüne yürür.

Mağusa’yı alamaz ama Larnaka’yı kısa süreliğine alır.

Lefkoşa önünde ise, kaleyi zorlayan Halil’e elçiler gönderilir fakat anlaşma  sağlanamaz.

Mağusa, Larnaka derken zaman ilerler ve durumdan haberdar olan Babıali tarafından gönderilen iki bin kişilik askeri güç adaya çıkar.

Bunu duyanlar Dizdar Halil’i yalnız bırakır.

O da Girne Kalesine sığınır.

200 Kelle:

Bir Temmuz ayında Kör Ahmet Paşa Girne limanına demirler.

Askerler kaleyi kuşatır.

Sonunda Maliki Kaptan, Dizdar Halil’i gemiye gelmesine ikna eder.

Bu Dizdar’ın sonu olur.

Girne kalesinde mahkeme kurulur.

Dizdar’ın ve 200 askerinin başı orada vurulur.

Kelleri Babıali’ye gönderilir.

Dizdar’ın konuşması:

Sabri Efendiye mezarda konuşan Dizdar Halil’in başsız gövdesidir.

Mezarın surlara yakın “Garipler Mezarlığı” olarak bilinen bir yerde olduğu şu dizilerle anlaşılır:

“Surlara yakındı andığım bölge
Bu kelli belirdi başsız bir gölge”

Dizdarın gölgesi şunları söyler:

“Dizdarıydım yani kala valisi
Nankördür bazı Girne ahalisi
Gerçi İstanbol’dan tain olmuştum
Öz Girneliydim, kalada doğmuştum”

Dizdar Halil’in mezardan gelen sesi kendi hayat hikayesini anlatmaktadır Sabri Efendiye:

Çilli Osman düşmanlarım başına
Göz dikmişti fukaranın aşına
Yese yetmez topladığı hasılı
Göya Uprus Adası muvassılı
Beş yüz civan Lefkoşa’da buluşduk
Gah tüfek, gah top-gılıçla vuruşduk
Tilki herif çarşaflanıp da gaçtı
Gemi bulup payitahda ulaştı

Hikayeleri destanlaştıran Kemal Sayın’ın ailesinden işittiklerine göre,

Didar Halil’in başsız gövdesinin Girne mezarlığına gömüldüğü,

Aşağıdaki dizelerden de Dizdarın mezarının bir sonraki Vali tarafından yaptırıldığı anlaşılır.

Sahne kurulup da oynandı oyun
Can uğurda yitti, vuruldu boyun
Kellem gitti balla dolu tulumda
On gişi (**) de öldü benim yolumda
Başsız ölüye baş taşı konulmaz
Mezarım yok, dua eden bulunmaz
Ardım sonra dövündü birçok seven
Takdir etti vali bir sonra gelen,
Derhal bir miktar akça cem eylendi
“Bari üzerini örtelim” dendi

Bizans’ın son kralı:

Gecenin karanlığında mezarlıkta gölgelerle konuşan Sabri Efendinin ayağı bir taşa çarpar.

O an bir esinti gibi gölge belirir.

Sabri Efendi elini gölgenin omzuna doğru uzatır ama,

Omzuna doğru elimi uzattım
Meğer hayalmiş içersine battım
Merak bu elimle yüzünü örttüm
El yüze değmedi çok fena ürktüm

Sabri Efendi bu gölgeyi Direk Ali diye birine benzetir.

Ancak gölge o değildir.

Bizans’ın son kralıdır konuşan:

Kirini’nin son kralı idim
Doğma ve büyüme buralı idim
Ben o adam değilim şu sandığın
Omzuma vurup ismiyle andığın
Fransız eyledi mermer talanı
Venedik aldı taşın kalanı
Türkler kazdı buldu kemiklerimi
Gördün boşa giden emeklerimi
Üç kadın:

Sabri Efendinin amcası Nuh Kaptan’dı.

Onun en büyük kızı Emetullah genç yaşta bir hastalıktan ölmüştü.

Mezarlıkta Emettullah ile iki genç kadının gölgesi belirir aniden.

Sabri Efendi Emetullah’ı tanır.

Diğer iki genç kadın Emetullah’a akraba olurlar.

Nuh Kaptan’ın akrabası olan İbrahim Ağa’nın kızlarıdır onlar.

Öyle ki, korsanlar tarafından kaçırılan bu iki güzel genç kadın, daha sonra istenilen bin altın ödenerek kurtarılmışlardı.

Fakat hayat onlara da gülmemiş, erken yaşta ölmüşlerdi.

Sabri Efendi Emetullah için “A(y)lemin en güzel kadını” der.

Sabri Efendi Emetullah’tan gelen sesi anlatır:

Onlara dedi ki “Kaçmanız gerekmez”
Akrabamızdır çok uzağa gitmez
Bir akşam korsanlarca kaçırılan
Küpeleri koparılıp alınan
Kulaklarından iki saf elmastılar
Çekerken parçalayıp kopardılar
 
Bedel verilmiş bin düka altın
Ödemişler babalarının haltını
İyi adam değilmiş İbrahim Ağa
Kibirliymiş bakmazmış sağa sola
Altı ayda öldüler sıra ile
Sarılıktan birer ay ara ile

Mezardaki olayların bir kısmı, Sabri Efendi tarafından, Sami Efendiye ve bir kısmı da Kemal Sayın’ın annesi ile nenesinin kendisine anlatılanlardan kayda geçirilmiştir.

Sami Efendi, Sabri’nin kaynıdır.

Siroza yakalanan Sabri Efendi, birinci dünya savaşı sıralarında İstanbul’a tedaviye gitmiş, orada kurtulamayarak hayata gözlerini kapatmıştır.

Con Sabri olarak bilinen bu Kıbrıslının cenazesi savaşın zorlukları yüzünden Kıbrıs’a getirilemedi.

Hoş, getirilse ne olacaktı?

Surlar yanında başsız yatan Dizdar Halil’in kabri mi kaldı, yoksa o başları kesilen yiğitlerin mezarları mı?

Kemal Sayın’ın isyanı:

Destanın sonunda bu destanı yazan Kemal Sayın da buna isyan ediyor zaten:

Dozer koyup mezarları düzelttik
Beşi hariç hepsini dümdüz ettik
 
Bayram geldi üstünde halay teptik
Seyirde Pazar kurup alay ettik
Kimler idi çoğunu bilemedik
Destan edip satıra dökemedik
Onlar ki benim temellerim, halkım
Şu topraklarda laf söylememe hakkım
 
İki bin ikinin Mayıs ayında,
Güç derman kalmadı Kemal Sayın’da
Mezarlarımdan geçmişime baktım
Çok lafa gerek yok, artık bıraktım…

(*) Bazı kaynaklarda 200 kişi olarak geçer. (Kıbrıs Tarihinden Sayfalar, Muzaffer Ahmet Gürkan)

(**) 19 Ağustos 1766

Not: Yukarıdaki tüm bilgiler “Kıbrıs Türk Halk Edebiyatında Destanlar ve Ağıtlar Üzerine Bilgiler, Belgeler, Araştırmalar adı altında Samtay Vakfı (Suna Atun/Bülent Fevzioğlu) tarafından yayımlanan kitaptan derlenmiştir. Söz konusu kitapta Kemal Sayın yukarıdaki bilgileri “Hikayet Ül Sabri Efendi Nuhzade” başlığı altında destanlaştırmıştır.) 

05/10/2014 12:53
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Mezardan gelen sesler, ahmet okan
MANŞETLER

HK KÜLTÜR SANAT

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.