Mülk sorunundan mülk sorununa
05/08/2015
Ahmet Okan
Yirminci yüzyıl başarında, henüz motorlu araçlar Kıbrıs’a yeni girmiş.
Garutsalarla motor sesleri birbirine karışmaktaydı.
Bir şeyler değişiyordu ama ne?
…
1910’lu yıllarda bir İngiliz yetkili dönemin İslam büyüklerine şöyle demişti:
“Borca batmış olup önüne geçilmesi imkansız görülen Kıbrıs Müslümanlarının geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?”
…
Soru buydu?
İslam büyüklerinin de düşünecek halleri yoktu.
Modern ekonomiye ayak uyduramadıklarında tefecilere, komisyonculara teslim olan ada Türkleri, mülklerini kaybediyorlar, göç yollarına düşüyorlardı.
…
Ada Müslümanları İngiliz İdaresinde perişanları oynamaya başlamıştı.
O dönemler tek kurtuluş yolu beş yüz bin liranın bulunmasıydı ki, bulunursa borç batağından kurtulmak mümkün olabilirdi.
Bu yüzden Evkaf Dairesi’ne çağrılarda bulunuluyor, bir çare bulunması isteniyordu.
…
Geri kalmış zihniyet, zamanı bir türlü yakalayamadığından, bu hallere düşmüştü.
Mülk üstünlüğünün Rumların eline geçmesinin nedenlerinden biri de, bu geri kalmış zihniyetti.
…
1920 yıllarda dönemin bir gazetesi şu çağrıyı yapıyordu:
“Evkaf Dairesi’nin Genel Müdürü’yle ada zenginlerine hitaben diyoruz ki: Malı satılmış ya da satılmak üzere bulunan binlerce haksızlığa uğramış Müslümanları dertlerine çare bulmak için yalnız bırakmayınız.”
…
Haksızlık denen şey, tefecilerin ve komisyoncular tarafından borcunu ödeyemeyenlerin elinden mallarının alınacak olmasıydı.
Bir de göç edenler vardı ki, mallarını mülklerini satıp kaçıyorlardı.
…
Aynı yıllarda bir gazete şunları yazıyordu:
“Köylü borçlu, çiftçiler borçlu… Hem de Hıristiyanlara. Paralarını bugün isteyenler mevcut Türk emlakinin yarıdan fazlası ellerine geçecek…”
…
Geçmişti zaten…
…
Osmanlı hangi topraklara girmiş de medeniyeti, kalkınmayı getirmişti?
…
Bugün mülk üzerine yapılan tartışmaların bir başka boyutu,
Görüldüğü gibi,
Bir asır önce de vardı.
…
Durum o kadar vahimdi ki,
Topluca Anadolu’ya göçü bile önerenler vardı.
…
Neticede, ada Türklerine ait mülkler bir bir ellerlinden çıkmıştı.
…
1974’ten sonra bunun karşılığını almaya kalkanlar,
Daha büyük bir belaya bulaşacaklarının farkında bile değillerdi.
...
Diyelim ki bir asır önce bütün olup bitenler cahilliktendi.
Bir asır sonra?