Müzakere sürecindeki ketumiyet ve zararları

ads ads ads ads
06/02/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Sona yaklaşıldı denildiği yerde yeni bir müzakere süreci başlatılıyor. Müzakereler uzadıkça da usandırıp sinirleri geriyor!

Nitekim geçen hafta hem hükümet cephesi hem Sn. Akıncı sanki iki ayrı ülkenin müzakerelerden sorumlu yetkili politikacılarıymışlar gibi birbirlerini suçladılar! Mesela Sn. Akıncı hükümeti müzakere sürecindeki muhalif tutumuyla eleştirirken etkisizliğini vurgulayarak “azınlık” olarak niteledi. Kendisini de “halkından güç alan” lider olarak takdim etti!

Bu tartışma sonucunda anladık ki siyasi sorunla ilgilenen halk Sn. Akıncı’nın iddia ettiği gibi sadece kendisini destekleyen homojen bir yapısallıkta olmadığı gibi muvafık da değildir çünkü bizatihi UBP ile DP’liler de halktır, CTP’lilerle TDP’ler ve TKP’liler gibi!

SOSYAL MEDYA: Sn. Akıncı’nın bir başka yakınması da sosyal medya ile ilgiliydiydi ve gerçekten de haklı tarafları vardı. Ancak o sosyal medyada sadece “hakaret” yoktu. “Meydan okuma” da vardı. Mesela öteden beri Kıbrıs siyasal sorununun şah damarında atan, üst üste koysalar boyum kadar kitap yazmış gazeteci ve araştırmacı Sabahattin İsmail’di bu.. Başta Sn. Akıncı olmak üzere “hodri meydan” diyor, kim isterse buyursun televizyonda tartışalım teklifinde bulunuyordu.. Üstelik iddialıydı ve “gerçekleri” ortaya koyacağım diyordu..

Ben şahsen artık halkın buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Çünkü Sn. Akıncı’nın da şikâyet ettiği gibi eğer müzakerelerle dolayısıyle Türk tarafının Rum tarafına verdiği ödünlerle ilgili spekülatif haberler hem sosyal medyada hem gazetelerde yayınlanıyorsa ve kafa karışıklığı ile moralleri bozuyorsa; artık bazı “başlıklarda sağlanan uzlaşılarla” süregelen “uzlaşmazlıkları” açıklamak gerekmektedir. Sn. Akıncı ketumiyetini devam ettirdiği sürece Rum basınından yahut gazetecilik refleksi ile “müzakerelere yakın bazı kişilerden” öğrenilenler tabi ki yorumlanacaktır.. Kaldı ki ne öğreniyorsak Rum basınından öğrenmeye devam ediyoruz, doğrusu bugüne kadar da “spekülatif yahut asparagaz denecek haberlere rastlamadık!

ZAMANI GEELDİ: Sn. Talat da Sn. Eroğlu da ayni yanlışı yaptılardı. Müzakerelere hep mensubu oldukları partilerle partilileri kattılardı dolayısıyle ulusal davanın sahibi olan “halkı” değil, estirilen hava “bu sorunu çözerse CTP çözer” yahut “çözerse UBP çözer” dolayısıyle “Talat çözer yahut Eroğlu çözer!” imajı egemen olduydu!

Sn. Akıncı da müzakerelere bu anlayışla başladı. Çözersem ben çözerim!” Ve tabi sadece kendi ekibi ile çıktı yola. Düşünün hükümetin Dışişleri Bakanını bile kale almadı!

“Böyle ulusal dava savunuculuğu olmaz” dediğimizin üzerinden yıllar geçti! Hatta Rahmetlik Denktaş’a, “neden biz de Ulusal Konsey” oluşturmuyoruz diye sormak bir yana aylarca yalelli gibi de yazdıktı!

SONUÇ: Hâlâ müzakerelerde hangi konularda kesinlikle anlaşmaya varıldığını ve bunların ne olduğunu bilmiyoruz! Bunun da sorumlusu tabi ki Sn. Akıncı’dır.

ÜNİVERSİTELERİ DE SİYASALLAŞTIRDIK…

14 Üniversitenin sahibi olurken başımızın ağrıyacağı kesindi. Nitekim yavaş yavaş sorunlar ortalara dökülmeye başladı. Çünkü bu üniversiteler üç dördünün dışında ne öğretim görevlileri ne akademik çalışma yönünden yeterli değiller! “Meslek sahibi” insanları elinden tutup mezun oldukları üniversitelerin bölümlerine uygun bölümlere “öğretim görevlisi” yaptılar! Ne kadar yeterli oldukları, gerçekten “üniversitelerde” hocalık yapacak “bilgi ve donanıma” sahip mi oldukları bilinmiyor… Fakat bakıyoruz ve maşallah diyoruz: “Dünyanın dört bir yanından öğrenciler geliyor, bizim burun kıvırdığımız bu üniversiteleri dolduruyorlar! Sayıları da tutun ki nüfusumuzun dörtte biri kadar, 90 bin kişiyi aşmış! Ha bir sorun daha var! Bu 90 bin öğrencinin kaçının kaydını yaptırdığı üniversiteye düzenli devam ettiği bilinmiyor çünkü bazıları kaydını yaptırıp dışarıda kaçak işçi olarak çalışıyor, zaten görüyoruz…

Genelde KKTC’deki devlet okullarının iki üç “kolejin” ötesinde su aldığı için batmakta olduğu gerçeğinde, üniversiteler nasıl kurtulacak ki?

Buna karşılık geçen Hafta “YÖDAK” yani “Yüksek Planlama Denetleme Akreditasyon ve Koordinasyon” gibi adı çok afilli Kurul’un yasasında değişiklik yapıldı. Ve bakın nasıl “siyasallaştı!”

YÖDAK Başkanını görevden alma yetkisi Cumhurbaşkanına verildi! (Canı sıkıldığında alabilir yani!) YÖDAK üyeleri en az 10 milletvekilinin yazılı talebiyle görevden alınabilecekler! (UBP-DP Koalisyonunun da canını sıkmamak gerek on değil 20 milletvekiliyle bile infazı gerçekleştirebilir!.) Ve Üniversite açmak için de Eğitim Baknlığına başvuruda bulunulacak… (Yani karar Bakanın iki dudağı arasında olacak canını sıkmaya gelmez dikkat edilecek!) Vesaire..

KISACA: Siyasi partiler yetmedi! Siyasi iktidar ve siyasi muhalefet de yetmedi! Çoğu siyasi partiler için oluşan siyasi STÖ’leri de yetmedi! Nihayet “YÖDAK’ı da siyallaştırdık! İçimiz dışımız “siyasi” oldu vesselam!

KISACA TAKILDIĞIM: (AVUKATIMIZIN TALİHSİZ HUKUK ANLAYIŞI!)

Eğer yazmamış olsaydım içimde ukde kalacaktı! Çünkü olay KKTC’de hâlâ “hukukun üstünlüğünü” hukukçuların bile kabul etmediğinin veya anlamakta zorlandıklarının ibretlik belgesidir.

Önce şunu hatırlatayım ama: Anayasamızın 1. Maddesi şöyle der: “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti demokrasi sosyal adalet ve hukukun üstünlüğü ilkelerine dayanan laik bir Cumhuriyettir.”

maddenin 3. Bendi de şöyledir: “Halkın hiçbir zümresi, kesimi ve kişisi egemenliği kendine mal edemez…”

Kısaca anayasamıza göre “imtiyaz ve sınıf yoktur herkes hukukun üstünlüğü ilkesinde eşittir.

FAKAT ne diyor geçen hafta sahte dava dosyası sahteleyen iki genç avukatın avukatı olan S. Yıldırım: “Bu zanlılar avukattır! Bu zanlılar manav, kasap, bahçıvan, dolmuş Şoförü, değil! Meslektaşlarımızdır. Kelepçelenmemeleri gerekir!..”

NE ANLADIK? Gerçekten de kelepçelenmemeleri gerekiyordu doğru! Fakat kelepçelenen avukatların imtiyazlı sınıflı ve muteber insanlar oldukları için kelepçelenmemeleri gerektiği savı yakışık olmadı! Ki “avukatlar manav, şoför, kasap, bahçıvan gibi aşağılık işlerin insanları değiller” diyerek!..

Sadece yazık diyoruz ve ekliyoruz. “Çok talihsiz bir açıklama oldu!” Demek bu toplumda hâlâ üst ve alt sınıflar yani “asilzadelerle avam tabakası” varmış! 

06/02/2017 13:21
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.