Ülkede liderlik sorunu var

ads ads ads ads
12/05/2011

ads

Mete Tümerkan Mete Tümerkan


Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi “Toplumun en büyük sorunu liderlik sorunu” deyince mevcut siyasi liderler bundan alındı.

Ne bu, biz neyiz?” gibi bir yaklaşım içerisine girdiler.

Alınganlık gösterdiler.  
Kendilerince haklı olsalar bile dünya ve ülke gerçekleri dikkate alındığında mevcut siyasilerin artık topluma liderlik yapamadıkları bir gerçek!

Hepsi de çağın dışında kalan KKTC’deki statükonun savunucusu oldukları için, yeni dünya koşulları içerisinde lider olamazlar.

‘Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi’nin temsilcilerinden Birikim Özgür’le dün bir süre memleket meselelerini konuştum.

Ona, liderlik meselesinden tutun da Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi nereden çıktı konusuna kadar birçok soru sordum.

Bugün bunları sizinle paylaşmak istiyorum.

Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi dört sivil toplum örgütü tarafından oluşturulan bir inisiyatif...

Birikim Özgür de bu inisiyatifin içerisinde yer alan Özker Özgür Barış ve Demokrasi Vakfı’nın temsilcisi…

‘Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi’ni oluşturan dört farklı sivil toplum kuruluşu önceleri toplumda diyalog kanallarını açmak için kendileri bazı çalışmalar başlattılar. Bunun daha bütünlüklü olabilmesi için daha sonra bir araya gelme kararı verdiler…

Bunun sebebi ise farklı toplum kesimlerinden örgütlerin birlikte ortak toplumsal amaçları  gerçekleştirebilmek için çalışabileceklerini göstermek.

Birikim Özgür’e “Farklılıklarınızı nasıl aşıyorsunuz?” diye sorduğumda bana egemenlik konusundaki farklı yaklaşımlarını örnek olarak gösterdi.

Beşparmak Grubu’nun egemenlik konusunda ayrı egemenlik gibi bir hassasiyeti var. Özker Özgür Barış ve Demokrasi Vakfı ise ortak egemenliğin yani Birleşik Kıbrıs’ın teminatı olduğunu düşünüyor” dedi. Ve şunları ekledi:

Federal çözüme ulaşılması ya da KKTC’nin tanınması  amaç değil, birer araç  gibi düşünülmeli. Burada önemli olan toplumsal ortak bir vizyonun belirlenmesi ve yeni bir sistem ihtiyacının birlikte tüm toplum kesimleri tarafından ifade edilmesidir. Ortak bir toplumsal vizyonun, diyalog yöntemini kullanarak, bütün toplum kesimlerinin katkılarıyla oluşmasına bir katkı yapılmasıdır. Hangi araç bizi bu ortak toplumsal vizyona ulaştırabilir sorusuna da daha kolay yanıt vermemize olanak sağlar böylesi bir ortak gelecek kaygısı.

İnisiyatifin ülkedeki liderlik sorununa bakışını anlatırken ise Birikim Özgür şu satırların altını  çizdi:

Şu anda değişimi gerçekleştirecek liderlik vasfına sahip bir lider bu ülkede yok.  Bizim inisiyatif olarak yaptığımız çalışmada farklı toplum kesimlerinden gelen 66 kişi bu tespitte bulundu. Önemli olan 21’inci yüzyıl değerleri ışığında bugün kaçınılmaz olduğu anlaşılan değişime öncülük edecek bir liderlik oluşumunun gündeme gelmesidir. Toplumda müthiş bir atalet sorunu vardır. Heyecansızlık sorunu vardır. Bizi heyecanlandıracak, çevremizdeki değişimleri doğru okuyabilecek ve Kıbrıs Türkü’nün önüne yeni bir sistem hedefini koyabilecek, bunun etrafında kenetlenmemize yardımcı olabilecek bir liderliğe ihtiyaç vardır.  Mevcut liderler şu ya da bu şekilde statükoyu ifade eden bazı değerlerle özdeşleştiği için değişim konusunda topluma öncülük edemiyorlar.

Birikim Özgür’le değişimin nasıl gerçekleşebileceğini de konuştum. İşte Birikim’in bu konuda söyledikleri: 
Liderliğin oluşumu yeni bir toplumsal ortak vizyon oluşturma çabaları ile birlikte olabilir. Bu da somut politikaların uygulanması ile mümkündür. Değişimin önündeki engelleri de hesaba katıp mevcut sistemden çıkar sağlayan çevrelerin mevcudiyetini de bilerek, takvimlendirilmiş politikalar ortaya konulması gerekir. Aynen Türkiye Cumhuriyeti’nde de olduğu gibi bu somut politikaların önüne kim geçmeye çalışırsa onlarla dişe diş mücadeleyi yapacak güçlü bir irade ortaya konulması gerekir. Örneğin önümüzdeki süreçte iktidara gelecek olan partiler, somut programlarını seçim öncesinde halkla paylaşmalı ve topluma taahhütte bulunmalıdırlar. Partiler iktidara gelmeleri halinde politikalarını ‘Ekonomik ve Sosyal Konsey’de tartışmaya hazır olduklarını ama yapıcı bir katkı olmaması durumunda belli bir aşamada bunu uygulayacaklarını ortaya koymalı, karşı çıkacak olanlar olursa da bunu engelleyecek her türlü düzenlemeyi öngördüklerini halka söylemelidirler.

Yani vizyon sahibi kararlı siyasi partiler artık bu ülkenin ihtiyacı. Ne yaptığını bilen ve dünyayı doğru okuyup algılayan. Birikim Özgür’e “uzlaşma”nın bu noktada ne kadar gerekli olduğunu sordum.

İşte yanıtı:

Bu iş  bir diyalog ve uzlaşma oyunu değildir. Söz konusu olan ülkenin geleceğidir. Diyalog ve katılımcılık  çok önemli kavramlardır. Ama buna katkı yapılması ve iyi niyetli olunması kaydıyla bu kavramlar değişime katkıda bulunabilir. Aksi takdirde siz statükoyu korumuş olursunuz!. Uzlaşmanın da bir haddi hududu vardır. İlla ki “statükoyu koruyalım” diyenlerle uzlaşmaya çalışırsanız, siz de statükonun bir parçası olursunuz.  Bugünkü koşullar krizden çıkış programının hemen uygulanmasını gerektiren koşullardır.  Türkiye ile imzalanan bu protokolü ya uygulayacağız, ya da imzamızı geri çekeceğiz. Ciddi bir devlet imajı çizmek zorundayız.

Birikim Özgür’e göre, Toplumsal Diyalog ve Değişim İnisiyatifi’nin raporu toplumun hassasiyetlerini ortaya çıkardı. Mevcut ekonomik programı uygularken buna paralel bazı uygulamaları da hükümetin toplumun hassasiyetlerini göz önünde bulundurup gündeme getirmesi gerektiğini ortaya koydu.

Sendikaların tutumuyla ilgili “Ciddi kuşkularım var” var diyen Birikim Özgür, “Sendikalar şunu derse; biz kendi yöneticilerimiz önünde ceketimizi iliklemek istiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti bize karışmasın ve başka ortamlarda da kendi bakanlarına ’siz yolcusunuz biz hancıyız, bu ülkeyi biz yöneteceğiz‘ derlerse, bu durumda ben sendikaların ne yapmak istediği ile ilgili iki kez düşünmek zorundayım” diye konuştu.

Özgür’ün muhalefet partilerine mesajı da vardı.  Özellikle muhalefet partilerinin toplumsal hassasiyetlerin entelektüel anlamda sözcülüğüne mi soyunacaklarının,  yoksa o hassasiyetleri göz önünde bulundurarak politika mı üreteceklerinin önemli olduğunun altını çizdi. “Bu konuda da ben muhalefet partilerinde bir algı sorunu olduğunu düşünüyorum” diyen Birikim Özgür, “Marifet toplumu Türkiye’ye karşı kışkırtmak değil, marifet Türkiye ile ilişkilerimizi düzeltecek politikalara imza atmaktır” dedi.

Birikim Özgür’le Kıbrıs Türkü’nün evini artık tertiplemek zorunda olduğu konusunda hem fikir olduk.

Bu konuda ne yapılması gerektiğini de Özgür şöyle sıraladı:  
1- Piyasa ekonomisi kurumsallaştırılmalı

2- Toplam adalet, toplam kalite, toplam ahlak değerleri yeniden tesis edilmeli

3- Devlet sınırlandırılmalı

Evet, bunları  yapan dünyada kazanıyor. Bunlar yapılmak suretiyle ülke rekabet ortamına hazırlanıyor. Rekabet gücümüzü yükseltmek adına bu hedefleri biz de hayata geçirmek zorundayız.

Statükocuların bütün korkusu, devletin sınırlandırılmasıdır. Devletin ekonomik rant dağıtmaktan vazgeçmesidir.

Tabii ki tüm bunları yapmak meşakkat ister.

Eski paradigmalarla ve statükoyu ayakta tutacak şekilde bu yola devam edemeyiz.

Kendi kendimizi yönetme olgusu statükoyu ayakta tutarak gerçekleştirilemez.

Kendi kendimizi yönetmek her alanda, ekonomi dâhil, değişimi gerçekleştirmekle ve somut politikalar ortaya koyarak mümkün olabilir.

Gerisi boş ve hoş laftır. Boş ve hoş lafların sonucu ise hep beraber ciddi bedeller ödemektir.

12/05/2011 03:38
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS:
MANŞETLER

HK Mete Tümerkan

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.