Bilgi ekonomisine geçiş için nasıl bir siyaset?

Toplumsal varlığımızla ilgili kaygılar Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın ziyareti ile farklı bir boyuta ulaştı.

ads ads ads ads
31/07/2011

ads
Bilgi ekonomisine geçiş için nasıl bir siyaset?

Birilkim Özgür'den çarpıcı bir yazı.
Birikim Özgür Ekonominin Sesi için yazdığı "Bilgi ekonomisine geçiş için nasıl bir siyaset?" başlıklı yazısında şunları yazdı:
Toplumsal varlığımızla ilgili kaygılar Türkiye Başbakanı Sayın Erdoğan’ın ziyareti ile farklı bir boyuta ulaştı. Bunun bir nedeni, ekonomik değişimin artık iyiden mutlaklaşacağına dair verilen güçlü mesajlardır. Mevcut yapı ile barışık olan kesimler bu gidişat karşısında “yok oluyoruz” edebiyatını daha yüksek perdeden gündemde tutmayı deneyecektir. Kaygıların bir diğer nedeni ise hiç kuşkusuz Sayın Erdoğan’ın ekonomik kalkınmanın olmazsa olmazlarını anlatmaya çalışırken özellikle nüfus konusunda sarf ettiği sözlerin sosyal boyutlarıyla bizim toplumsal varoluşumuzla gerçekten çelişen bir içeriğe sahip olmasıdır. O halde siyaset kurumu artık iyiden iyiye mutlaklaşan değişimin gereklerini yerine getirirken iki katı çaba sarf edip sosyal boyutlarıyla da süreci iyi yönetebilmelidir. Kıbrıs Türk siyaseti bu ev ödevlerinin farkında mıdır?
Kitle partileri, siyasal alanda kendi ilkeleri ve değerleri ışığında tüm topluma hizmet sunabilecekleri koşulların mücadelesini verir. Siyasi partilerin sisteme ve topluma karşı sorumlulukları vardır. Halkın siyasi partilere yönelimleri ise en temelde bu partilerin sistemi geliştirmeyi yürekten isteyip istemediklerine veya toplumun refahını ve mutluluğunu gözetip gözetmediklerine dair algılarından etkilenir. Kıbrıs Türk siyasetine bir güvensizlik varsa, sebebi, siyasi partilerimizin çevresel koşullar da dikkate alındığında bu temel algıyı yaratamıyor oluşlarıdır...
Çevresel koşullar, yani Türkiye ile ilişkilerimiz bağlamında yaşananlar, sistemimizin artık sıfırı tükettiği gerçeğini artan düzeylerde yüzümüze vurmaya başladı. Kimse bizi asimile etmiyor aslında. Biz kendi kendimizi yok ediyoruz. Kamu ağrılıklı bir yapıyla, çağdışı kalmış bir ekonomik yapılanmayla bir yere varamayacağımızı artık küçük yaştaki çocuklar bile anladı. Ancak kamu ağırlıklı yapıdan özel sektör ve sivil toplumun önemli misyonlar üstleneceği bir yapıya geçiş için gereken yasal ve bürokratik düzenlemeleri yapmakta zorlanıyoruz. Burada psikolojik bir eşik var. Özellikle de dıştan gelecek yatırımlar konusunda. Ağırlıklı olarak Türkiye sermayesinin Kıbrıs’a gelmesi fikri ile barışmış değiliz Kıbrıslı Türkler olarak. Ortada gizli bir ajanda olduğu sanrısı ile cebelleşip duruyoruz. Hâlbuki biz yasal düzenlemelerimizi yapıp özgüvenli bir şekilde dış yatırımcıyı davet eden konumunda olmalıyız. Çünkü onlarsız, gittikçe daralan ekonomi dikkate alındığında, toplumsal varlığımız büyük bir tehditle karşı karşıyadır! Hal bu iken, siyasete güven konusu, daha iyi bir sistem ve çağdaş bir ekonomik yapılanma için hangi partinin ne söylediği ve ne kadar inandırıcı olabildiğiyle doğrudan bağlantılıdır.
Çağdaş bir ekonomik yapılanmada kilit rol oynayan faktör üretimdir yani aslında bilgidir. Bilgiye dayalı kalkınmayı gerçekleştirebilmek için değişime kapalı olmayan yani yaşam boyu öğrenme becerileriyle donatılmış bir toplum, bireylerin yaşam kalitelerini artıracak şekilde e-devlet projesi uygulamalarının hızlandırılması ve sürdürülmesi, bireylerin ekonomik gelirlerini artırabilecek ve rekabet edebilecek sektörlerin geliştirilmesi ve desteklenmesi, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının kalkınmadaki rolünün göz ardı edilmemesi, internet erişim maliyetlerinin düşürülmesi, bilgi işçilerine daha cazip bir ekonomik ortam oluşturulması ve bilgiye erişim imkanlarının artırılması ve kurumlar arası bilgi paylaşımı sağlanarak sinerji yaratılması gerekmektedir. Şu veya bu şekilde dünyadaki farklı sistemleri gözlemleme imkânı olan halkımızın siyasete güvensizliğini yorumlarken biraz da bilgi ekonomisine geçiş noktasından bakmak gerekiyor meseleye. Kıbrıs Türk siyaseti bu temel konularda ne kadar yetkindir ve inandırıcı projeler sunabilmektedir halka?
Siyasi partilerimizin açıklıkla birtakım tespitler yapması gerekiyor artık. Bilgi ekonomisine geçiş ihtiyacının temelinde dünyada ve bölgemizde yaşanan hızlı değişim vardır. Özellikle değişim yanlısı sol partilerimiz Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyada yaşananları sol bir perspektifle ele alabilirler ve yeni koşullara adapte olmayı başarabilirler. 20. yüzyıldaki sosyalizm ve liberalizm ile özdeşleşmiş iki kutuplu dünya koşulları artık yoktur ve sol partilerimiz toplumumuzda yaşanan güncel tartışmalarda hâlâ daha böylesi bir kategorizasyon ile parti politikalarının yorumlanmasından hatta ve hatta parti içi ayrışmaların gündemde tutulmaya çalışılmasından muzdariptir. Sol gericilik kanser gibi sol partilerimizi sarmış vaziyettedir... 21. yüzyıl koşullarında iktisadi duvarlar önemli oranda ortadan kalkmış, değişim akıcılık kazanmış, kaynakların üretimi, tüketimi ve kullanımı ülke ölçeği bazından uluslararası ölçeğe dönüşmüştür. Özellikle bölgemizde esnek, dinamik, değişken ve tempolu iş ortamları ortaya çıkmış, hızla gelişen teknoloji artan düzeylerde iş yaşamında etken olmaya başlamış, gerek kurumsal düzeyde gerekse bireysel düzeyde rekabet artmıştır. Buna bağlı olarak yenilikçilik önem kazanmış, araştırma geliştirme faaliyetleri artmış, insan kaynakları alanında köklü değişimler yaşanmıştır. Bilgi ekonomisi bu koşullarda ekonomik dinamizm ve teknolojik yeniliklerden oluşuyorken sol partilerimiz bilgi işçiliğini ve insan kaynaklarımızın bu yönde gelişimini öngörebilmeli, aynı zamanda bilgi ekonomisine geçişi de kamu yararına olacak şekilde planlamayı başarabilmelidir.
Yeni bir ekonominin eşiğinde, güç, güvenlik, eşitlik, kalite, iş hayatı kalitesi ve demokratik sürecin geleceği gibi bir takım sorunları beraberinde getiren yeni bir ekonomi politiğin başladığı görülmekte. Tüm dünyada çalışma hayatında bilgi işçilerinin gerektiği şekilde yönetilememeleri veya gereken bilgi, yetenek ya da motivasyona sahip olmayan insanların hayat standartlarındaki azalmalar önemli problemler olarak ortaya çıkmakta. Pek çok ülkede bilgi ekonomisine bağlı olarak hemen her sektörde teknolojinin hızlı bir dönüşüm başlatması birçok kurumda ciddi dirençlerin gösterilmesine neden olmakta. Sol partilerimiz ülkemizde de benzer sorunların baş göstermekte olduğundan hareketle bilgi ekonomisine geçiş sürecini insan odaklı bir yaklaşımla ele almalı, bunun için bir geçiş dönemine duyulan ihtiyacı elbette vurgulamalıdır. Ancak geçiş dönemine ihtiyaç duyulduğunu vurgularken bunun bir kaçış dönemi gibi algılanmaması gerektiğini de özellikle tespit edebilmelidir.
Bu bir ikna sürecidir de aynı zamanda. Mevcut haliyle kurumlarımızın bilgi ekonomisi içerisinde yer almasının imkânsız denilebilecek kadar zor olacağı tespitini net bir şekilde yapmak durumundayız. Buna bağlı olarak siyaset, genelde tüm ülke ekonomisinde özelde ise kamu yapılanmamızda köklü bir değişimi öngörmek, bu konuda halkı ikna etmek ve geliştireceği somut projeleri hızlı bir şekilde yaşama geçirmek durumundadır.
Maalesef mevcut hükümetimiz, katılımcılık ve diyalog ihtiyacını tamamen göz ardı ederek baskıcı bir anlayışla ekonomimizi bir bilinmezliğe sürüklemekte, yanlış icraatlarından ötürü halkımızı değişimden ve bilgi ekonomisine geçişten de soğutmaktadır. Bu noktada ihtiyaç, bu büyük yanlışa dur diyecek, varoluş ve kendi kendini yönetme ideallerine hizmet edecek şekilde halkı değişim konusunda seferber edebilecek yeni bir iktidar yapılanmasıdır...
Bu yapıyı kurabilecek potansiyeli kendi içinde barındırıyor mu siyaset kurumumuz? Türkiye’deki hükümetin sözcülüğüne soyunan partiler mi kuracak bu yapıyı? Yoksa UBP hükümetinin yanlış icraatlarına karşı çıkarken toplumu 1990 öncesi ekonomi yaklaşımlarının en çıkar yol olacağı konusunda ikna etmeye çalışan siyasetçiler mi?
Bilgi ekonomisine geçişle istihdam artacak. İstihdam alanlarının değişimi ve çalışanlarda aranan niteliklerdeki değişimleri hiç kuşkusuz göz önünde bulundurmak gerekir. Bundan ötürü eğitim konusuna bu dönemde daha çok yoğunlaşmamızda fayda vardır. Ancak tüm bunların olabilmesi, öncelikle siyasetteki değişime bağlıdır! Siyaset hızlı bir şekilde değişmez ve muhafazakâr politikalardan medet ummaya devam ederse, yaşam elbette ki durmayacak. Kuzey Kıbrıs, yeni koşullara adapte olabilecek bilgi ve becerilerle donatılmış insanlar için yaşanası bir yer olmaya devam edecektir!

31/07/2011 14:24
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: KKTC Ekonomisi, Bilgi ekonomisine geçiş için nasıl bir siyaset?
MANŞETLER

HK KIBRIS

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.