Nasıl bir çözüm istiyoruz biliyor muyuz?

ads ads ads ads
11/08/2017

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Dünkü yazımda “nasıl bir çözüm istediğimizi bilmediğimizi” yazdım. Rastgele beri gide  değerlendirme değildi.  Örneğin bu konuda kiminle konuşsam, Sağ ve Sol misyonuna göre peşin yargılarla ya çözüm olamaz demekte veya  Türk tarafına ve Türkiye’ye yönelik suçlamalarda bulunmakta..  Hatta 1974’ü suçlayarak sonrası tüm gelişmeleri felaket olarak değerlendirenler de azımsanmayacak kadarlar! Çünkü ya beklentileri gerçekleşmemiş mağdur olmuşlar yahut hayatın zılgıtını yemişler bir türlü kuyruğu doğrultamamışlar, herkese dargın ve küskünler!..                                                                    TÜM bu kişisel kırılmalarla hınçların   sonucu olmalı, gün gelecek o etki tepkiler  yoğunlaştığında  “biz de Kıbrıs  Cumhuriyetinin parçasıyız” denip “kimliğinden pasaportuna” hepsini de cebimize koyacaktık!  Rahmetlik Denktaş bu gelişim karşısında çok direnemediydi!.. Bugün de Güneyin çarşılarından alışveriş ediyor, Larnaka hava alanından  Avrupalara uçuyoruz…                          Mesele değil, tutun  ki iki halk yan yana yaşadıkları sürece bu tip ilişkiler olacak diyoruz ama tüm bu ilişkilere karşın  nedense masaya oturduğumuzda Rum tarafı Kuzeyi nasıl yutacağının pazarlığını yaparken, yönetim erkini de üzerine kaydetmeye çalışıyor!

       NE İSTİYORUZ: “İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içeren bir federal sistem…” Aslında böylesi bir “istek” federal değil, “konfederal sistemdir” gelgelelim onu da tuhaf bir tepkiyle  biz istemiyoruz!

       PEKİ masada neyi tartışıyoruz? İki bölgeli oluşu mu? Ki bu iki bölgenin resmi ifadesi “iki kurucu devlettir” ayni zamanda “kendi içlerinde özerktir…” Kabul!

       İKİ toplumlu oluşu mu? İki ayrı bölgeli olacaksak o zaman neden aramıza en az seksen bin Rum sokuşturuluyordu? Neden nüfus oranları ile oynanıyordu?

       GEÇTİK: “TC’nin garanti sorunu  ortada! Masayı darma duman eden olay olarak öne çıkarıldı ama Güney’in ne İngiliz üsleri konuşuldu ne Mısır İsrail Rus ilişkileriyle askeri anlaşmalarından söz edildi… Ve tabi ne de yedi düvelin insanlarının içine doluştuğu  Güney’in demografik yapısı gündeme geldi…

       Varsa yoksa “Kuzey,” “Türkiye,” “garantiler,” “iade edilecekler”…

       SİYASİ eşitlik de yoktu! Fakat müzakereler bu sorunlar nedeniyle değil, TC’nin garantisi nedeniyle çöktü! Çünkü öteki tüm başlıklarda  yığınla ödün verdik,  resmen azınlık durumuna düştük gıkımızı çıkarmadık!

Biz ne mi istiyoruz? Hâlâ bilmiyoruz!                              

    **********                           

          YENİ SEÇİM SİSTEMİ KAFA KARIŞTIRIYOR!

       Başbakan yardımcısı Serdar Denktaş “en erken seçim Nisan 2018’dir” diyor ve itiraf ediyor. “Kendisi burada yokken geçmiş  o yeni seçim yasası, arkadaşlara sordum diyor  ‘nasıl tamam mı,’ ‘tamamdır’ demişler… Ve ekliyor inanın henüz içeriğine bakmadım!

       İnanırız! Çünkü “baksaydın, baksaydı, baksaydılar” önce “anlayacaktın, anlayacaktı, anlayacaklardı” ki devlet matbaası böylesi bir seçimin oy pusulalarını basacak donanımda değildir!  

       Kaldı ki olay bu da değil! Büyük olasılıkla böylesi bir seçim fikri ile ilhamı  “müzakereler sürecinde” Başkanlık için Rum seçmenlerle  birlikte oy kullanmaktan  kaynaklandı! Belki çok daha ileri görüşte gelişecek düşünce ve oluşturulacak “birleşik Kıbrıs”modelindeki “tek devlete” iki halklı değil tek halk katılımıyle tekli seçim alışkanlığına matuf bir hazırlık! Dolayısıyla “önce uygulamasını kendi içimizde yapılalım hesapları!..”

       Yanlış düşünebilirim!  Peki bu yasayı yapanlar çok mu doğru düşündüler? Nitekim itiraf ediyorlar: “Bu koşullarda biz bu seçim sisteminin altından kalkamayız!”

       Ya oyunu kullanacak olan seçmen ne yapacak? Sonuçta neresinden baksanız seçime dört beş belki daha çok parti katılacak. Seçmen Mağusa’dan Lefke’ye kadar milletvekilliği için aday  tercihi yapmak durumunda kalırken,  ya mühürünü bir partiye vurup ötesi arayışlardan kurtulacak veya “benim” gibi “karmacı” olursa pusulalarda Meclise göndereceği “adam gibi adamlar” arayıp işaretleyecek!                                             Hiç de kolay olmayan, zamanı boşa harcayan, kafaları karıştıran bir sistem! Adaylar için de zor çünkü kendini seçmenlere tanıtmak için KKTC’yi turlaması gerekecek, propaganda için dünya kadar parasal harcamalar söz konusu olacak…

       Bu sistem tutun ki benim statükocu ve vasat aklıma yatmadı, sandığa gitmiş olsam bile yine çevremdeki adaylara oy vereceğim. Ve çoğu seçmenin de çok doğal tercihlerde benzerini yapacağına inanıyorum…

       Kısaca durup durup kendimize özgü keşiflerde bulunuyor, sonra da bakıyoruz ki meğer Ali’nin külahı değil, Veli’nin külahıymış hadi tu baştan!

       Ha su sorunu beklesin! Mağusa limanının yıkık  iskelesi beklesin! Yeni hapishane yapımı beklesin! Zorunlu trafik işaretleri sinyalizasyonlar beklesin! Sağlık Sigortası beklesin! Okullar beklesinnn!..

       Seçim sistemleri gibi abuk işlerle uğraşmak varken varsın öteki tüm sorunlar beklesin!                                     **********                              

KISACA TAKILDIĞIM: (DİN BAŞKA İRTİCA BAŞKA: )                          

KKTC’de alışılmışın dışında bazı “sosyoekonomik” değişimler  oluyor. Bunların orta ölçekli olanlarının çoğu  TC kökenliler tarafından gerçekleştiriliyor  ve “olumlularla olumsuzları” kapsamına alarak toplum katlarına yayılıyor… Tabi sosyal yönden kabuk değiştirilirken de sahiplik ve KKTC aidiyeti daha çok öne çıkıyor. Güzel bir gelişme ama  bu kez de  “TC’li-Kıbrıslı ayırımcılığı ile anlayışı giriyor araya!.. Mesela   Radikal din bunlardan bir oluyor!  Dini eğitim veren imam yetiştiren okullar açıldıkça bu kesim öğrencileri sürekli artıyor..

       Söyleyecek lafımız yok. Laik çerçeve içinde kalındığı sürece faydası da var.. Fakat hayır! Artık parmakla Kıbrıs Türk insanını işaret ederek “işte dinsiz imansız” diyebiliyorlar! “Tarihini bilmez ama İngiliz kültürü hayranıdır” diyebiliyorlar!”  “Türkiyelileri beğenmezler horlarlar” diyebiliyorlar! Ve gitgide “dini” Kıbrıslı kökenliler üzerinde bir baskı unsuru haline getirmeye çalışıyorlar… Tehlikeli bir tırmanış çünkü bu tip dayatmalar irticayı çağrıştırır, aman dikkat diyoruz!  

11/08/2017 11:07
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Nasıl bir çözüm istiyoruz biliyor muyuz?, eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.