Nereden başlamalı?

ads ads ads ads
13/10/2016

ads

Cenk Uzunoğlu Cenk Uzunoğlu


Türkiye ile olan ilişkimizde son yıllarda yaşanan ve söylenenler dibelik zorumuza gidiyor.

Hâlbuki olan biteni anlamak için bu ilişkiye biraz da bize ciddi mali destek veren bir ülke ile olan ilişki açısından baksak aslında anlaşılmayacak bir durum da yoktur.

TC bürokrasisindeki memurlar bu ilişkiyi IMF’nin masa şefleri gibi yorumlamakta ve yeri geldikçe kuzeydeki muhataplarına da haklı ya da haksız direktif verip tavır koymaktalar.

Türkiye’nin bize söylediği 10 sene öncesine kadar IMF memurlarının Türkiye’ye söyledikleriyle özünde hemen hemen aynıdır.

Söylenen nedir?

İktisadi tabirle Kıbrıslı Türkler olarak bizim ürettiğimiz ve sunduğumuzla sürdürülebilir bir ‘’fiyat’’ avantajımız yoktur.

Sürdürmek istediğimiz yaşam standardı (maliyetimiz) ve fiyatımız (mal ve hizmet üretimi) arasındaki dengesizlik fazla açık verdiğinde doğal düzeltmelerle (=kriz) olduğumuz yerden de aşağı gidiyoruz.

Olayın iktisat ile sevk ve idare ilmi açısından klinik özeti budur.

****

Son yıllarda Maliye bakanlarının öncülüğünde hükümet, kamu giderlerini kontrol altına almayı mali yönetimdeki başarı kriteri olarak benimsedi.

Kamuoyuna da bunu bu şekilde yansıtmak için çaba harcanıyor.

Denklemin gelir tarafını vergi oranlarını artırmadan nasıl artırabiliriz ile ilgili şu ana kadar bir çalışma yapıldığını ben gözlemlemedim. Yapılıyorsa da niye bunları yeterince duyurmuyorlar anlamış değilim.

Kamu giderlerinin azaltılmasıyla ilgili sürdürülen inisiyatif, içinde olduğumuz ekonomik çıkmazı çözemeyecektir.

Bununla yetinmek olsa olsa Türkiye’deki iktidarı memnun edip UBP-DP hükümetinin iktidarda kalmasını sağlayacaktır ama esas problemi çözemeyecektir.

Kamu maliyesi önemlidir ama bizi siyasi ve ekonomik bir takım tercihleri yapmaya yönlendirmek için bir ‘’değnek’’ olarak kullanılmaktadır. Kıbrıs sorunundaki Türkiye’nin onay verdiği olası çözüm planına ve/veya özelleştirmeye olan direnci kırmak adına kamu maliyesi bir baskı unsuru olarak kullanılıyor.

Bu da Türkiye ile olan ekonomik ilişkinin geldiği noktanın en kestirmeden siyasi özetidir.

****

Kamu giderlerine söylemin ötesinde odaklanılacaksa bunu da sürdürülebilir ve sonraki hükümetlerle de devamlılık sağlayacak bir model çerçevesinde yapmak gereklidir.

Nereden başlanmasıyla ilgili bir köşe yazısına sığdırabileceğim detayda önerilerim var. Bunlar anlaşma olsa da olmasa da geçerli olacak adımlardır.

Birincisi kamudaki tüm kurumların mümkün olduğunca alt birim bazında kendilerini Türkiye ve eğer mümkünse AB’deki muadili olan kurumlarla karşılaştıracağı ortak paydaların ve indikatörlerin belirlenmesidir.

Çalışan sayısıyla, çıkarılan işin karşılaştırılması hem önceliklendirme yapmaya hem de rakamların ne yapmamız yönünde bizi yönlendirmesi açısından önemlidir.

Toplumsal barış ve işbirliği için ortak kabul görmüş bir ölçümleme gereklidir.

Bu göstergeleri bakanlıklar ve ilgili tüm STK’ların katılımıyla belirlemek ve konusuna göre Türkiye’deki bürokrasiyi de işin içine katmak başarı için esastır.

İkinci olarak kamuda verilen hizmetin, hizmeti alanlar tarafından ölçülmesini sağlayacak ve yine tüm tarafların mutabık kalacağı bir ölçüm sisteminin kurulmasıdır.

Yönetimde altın kuraldır ölçemediğin hiçbir şeyi kalıcı olarak iyileştiremezsin.

Kamu giderlerini salt rakamların ötesine taşıyıp kişi başına çıkarılan iş, etki edilen iş alanları olarak ortaya koyup Türkiye ve AB ülkeleriyle karşılaştırmak lazımdır.

****

Kamunun verdiği hizmetin ölçümünü toplumsal bir dönüşüm projesine çevirmek gereklidir.

Bu proje için gerekli olan insan gücü üniversitelerin desteği alınarak da sağlanabilir. Üniversiteler açısından dönüşüm projesinin altyapısına katılım teorinin pratikle buluşacağı geniş kapsamlı bir projedir. Bugün Türkiye’de ve batıda birçok kurum performansı ve verimliliği ölçecek modelleri kurmakla meşguldür. Buna yönelik bir projenin parçası olmanın eğitim açısından ciddi bir katma değeri vardır.

Bu sistemi kurduktan sonra kamudaki verimsizliğin adını ve mali boyutunu ortaya koyarak önceliklendirme yapmaya çalışmak, kısa vadede topluma travma etkisiyle bir şey yapmaya çalışmaktan çok daha doğru bir yöntem olur.

****

Türkiye’deki yetkililer IMF’den yıllarca gördükleri ‘’ağalık’’ rolünü oynamayı bir kenara bırakıp, kamu giderini ölçerek kontrol etme modelinin oluşturulmasına tecrübeleriyle katkı sağlayarak ‘’ağabeylik’’ rolüne bürünseler hem şekil hem de içerik açısından çok daha yerinde olmaz mı?

Hele hele olası bir anlaşmanın arifesinde çok daha şık durmaz mı 

13/10/2016 11:34
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: cenk uzunoğlu
MANŞETLER

HK Cenk Uzunoğlu

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.