Özer Boyacı ve Havadis…
13/06/2017
Hüseyin Ekmekci
Kıbrıs Gazetesi’nden yeni istifa etmişiz…
2008 Aralık…
Herkes neden istifa ettiğimizi merak ediyor…
Ne yapacağımızı merak ediyor…
Bu arada biz de ufak ufak görüşmelere başlamışız…
Birçok insanın tecrübesinden faydalanıyoruz.
Kendi bilgi birikimimizi ekliyoruz…
Havadis’in temellerini atıyoruz…
Abim Tahir Seroydaş, “Özer beyle de görüşün. O da merak ediyor, ne yapıyorsunuz, neden?” dedi.
Aracı oldu…
Özer Boyacı ile görüşeceğiz.
Biz bekliyoruz ki, iki, sekreterden geçelim.
Bizi bir asistan karşılasın…
Asansöre bindirsin…
Üst kata çıkarsın.
Bir sekreter daha görelim…
Siyah koltuklu bir odada bekleyelim…
Sonra yanına girelim.
Öyle ya…
Özer Boyacı ile görüşeceğiz.
İplik boyacısı bir dededen devraldıkları mirası, Levent gibi güçlü bir şirkete çevirmişler.
Binlerce insana ekmek veren…
Bir o kadar da üretim sektörünü destekleyen bir aile haline gelmişler…
Bize demezler mi, “Sizi inek çiftliğinde bekliyor…”
Biz şok…
Daha gazeteyi açmamışız…
Sürdük arabamızı Güngör ovasına…
Uluslar arası Kıbrıs Üniversitesi’nin yanından geçerek, ağıla ulaştık…
İlk kez orada gördüm…
Özer Boyacı’yı biliyorum ama…
Bir ağılda karşılaşacağım da hiç aklıma gelmezdi doğrusu…
“Naparsınız be çocuklar” dedi…
“Sen Başaran, sen da Ekmekçi… Okuyorum ikinizin de yazdıklarını” diye devam etti.
Bir tarafta seralar…
Bir tarafta inek çiftliği…
Ortasında iki oda bir mutfak, küçük bir balkonu olan eski bir ev…
Balkona oturduk…
Orada çalışan işçilerin bir kısmı, balkonuna oturduğumuz binaya girip çıkıyor.
Hepsiyle şakalaşıyor…
Hepsine ayrı takılıyor…
Bir köpek, ayağının dibinden ayrılmıyor…
Bir taraftan köpeğini seviyor…
Diğer taraftan da “Hade yapın bize o güzel çaydan” diye sipariş veriyor.
Hem çayımızı içiyoruz, hem sohbet ediyoruz…
“Bildiğiniz işi yapıyorsunuz, korkmayın…”
O sordu, biz anlattık…
Neler yaşadığımızı…
Neden ayrılmaya gerek duyduğumuzu…
Asil Nadir ile problemimizin ne olduğunu…
Elbette ne yapacağımızı…
Ben, mahcup da bir tavırla, “Bir yola çıktık. Başaran abiyle kader birliği yapacağız. İnşallah başarılı oluruz” dedim.
Güldü…
“Başarısız olmayı mı düşünüyorsunuz? Sakın. Bildiğiniz işi yapacaksınız… Bildiği işi yapan adamlar başarısız olmaz…” dedi.
Benzer bir nasihatı da Havadis merkezi için kira sözleşmesi imzaladığımız Mustafa Kombos söylemişti.
“Bildiği işi yapan adamlardan korkmam. Gönül rahatlığı ile kiralıyorum size binayı” diye…
Daha Havadis çıkmadan, Özer Boyacı ile böylesi duygusal bir sohbetimiz olmuştu.
Engin bir tecrübesi, derin bir insan bilgisi vardı.
Çiftliği gezdik
Sonra çiftliği gezdik.
Gününün önemli bir bölümünü “orada geçiriyordu.
“Kurulu saat gibiydi” çalışanlarına göre…
Lemar’a gittiği saat.,Çiftliğe geldiği saat…
Avcılar’a gittiği saat.
Hepsi belliydi…
Köylüyüz ya sonuçta…
“Gezelim” dedik ve çiftlik içerisinde gezintiye çıktık.
Önce, ineklerin yoğun olduğu alana gittik.
Neredeyse isim isim her ineği saygı…
Hangi ineğin, hangi ülkeden, hangi köyden alındığını söyledi.
Şaşırdık.
Sonra, küçük tanaların olduğu alana geçtik…
Hangi tana, hangi ineğin yavrusu…
Onları saydı bize…
Tekrar küçük eve geldik…
Sonra da ayrıldık…
Arada bir kez yine görüştük…
Selde İçer röportaj yapacaktı…
Birlikte gittik…
Biz onu, o bizi uzaktan uzağa takip etti.
Havadis’in kuruluş aşamasındaki önerileri ve cesaretlendirmesi, benim nazarımda son derece kıymetliydi ve unutmadık.
Aramızda “maddiyata” dayalı bir ilişki de olmadı, kimse yanlış anlamasın.
Ama, yola çıktığımız o günlerde, manevi desteği son derece önemliydi…
Unutmayacağız…
Kolay değil…
İnsanların, doğumla ölüm arasında, bir iz bırakması kolay değil.
Günahıyla…
Sevabıyla…
Ben ne ürettiğine bakarım insanoğlunun…
İnsanlar, üretmediği halde, cürümü” kadar değil, kocaman yer kaplama derdindedir.
Binlerce insana iş ve aş veren…
Sayısız sosyal sorumluluk projesini yerine getiren…
Tekinin reklamını bile yapmayan…
Hayatının sonuna kadar da, mütevazı…
Suriçindeki Boyacı torunu gibi yaşayan bir adamdı Özer Boyacı…
Kılığından arabasına…
Sosyal çevresinden, ailesinin toplum içerisindeki yerine kadar…
Doğrusu takdir edilecek bir yaşam ve iz bırakma hikayesi…
Umarım, Boyacı ailesi, bu hayatı kitaplaştırır…
Belgesele çevirir…
Gelecek nesillere aktarır…
Çünkü, bu yaşam çizgisi, bunu hak ediyor…
Boyacı ailesinin ve Levent ailesinin başı sağolsun…
- Her 4 iş insanından biri “Rüşvet verdim” diyor...
- Yolsuzluk sıralamasında 180 ülke arasında 140’ıncı sıradayız
- Gözler kör, kulaklar sağır…
- DOKUZ GÜN TATİL DE BİTTİĞİNE GÖRE; BU ENERJİYLE MEMLEKETİN SORUNLARINA DA BİR ÇARE BULUNUR ARTIK…
- Sloganlarla ülke yönetilmez
- Üreten de tüketen de mutsuz…
- Hükümet vermeden almayı marifet saymış
- Et fiyatları üzerinden yaşanan kavgada kaybeden gene tüketici
- Eğitim her açıdan dökülüyor…
- Yolun sonundayız…
- TÜM YAZILARI için tıklayınız