Pazar Sobetimdir: (Hasan Saitoğlu’nu da Kaybettik)
11/02/2018
Eşref Çetinel
Geçtiğimiz hafta böylesi bir günde bir arkadaşımızı daha uğurladıktı Mağusa’dan.
Uğurlama töreni yıllardır süregelen ayni törendi.. Mekân ayni mekân.. Lala Mustafa Paşa camisinin Venedikliden kalma soğuk taş mermerleriyle tarihe meydan okuyan cümbez ağacı da öyle.. Hatta geçmişte bir iken şimdilerde iki tane olmuş musalla taşları bile ayniydi.. İmamlar değişse de hep ayni duaları söyler hep ayni soruyu sorarlardı: “Nasıl bilirsiniz?” Cemaat hep “iyi bilirdik” derdi yine öyle cevap verdi…
Ve omuzlarda son yolculuğuna uğurlanırken Hasan Saitoğlu cemaat çoktan hakkını vermiş, “helal olsun” diyordu…
***
HELAL OLSUN: Hasan Sait tam tamına bizim kuşaktı.. TMT’ciydi, mücahitti, spor öğretmeniydi, emeğinin teriyle büyüyen bir işinsanıydı…
Fakat Hasan Sait asıl neydi bilir misiniz? “İnsan!” Kimseden tek tırnaklık isteği olmadan fakat ailesinden yakınlarına, arkadaşlarına kadar “veren, yardımda bulunan, düşmüşleri ayağa kaldıran bir insan!”
Mürailer ve mütegallibeler ülkesinde bir iyilik timsaliydi.. “Aman diyenin, yardım isteyenin, yardımcısı…”
HER zaman yazarım. “Biz Namık Kemal Liselileri” diye! “İlk kuşak” ve arkamızdan gelen kuşaklar!.. Tarih bizden önce de vardı sonra da olacak.. Fakat Namık Kemal Lisesiyle başlayan “Namık Kemalliler” tarihi hep bizim kuşakla anılacak… Hem eğitim öğrenim yönünden ilk kez Türkiye’ye bağlanan lise oluşuyla hem ulusal mücadele tarihimizin bir kalesi olarak…
HASAN’la yaşıttık. Evlerimiz bir adımlık yerde, Akkule mahallesinin daracık iki ayrı sokağındaydı.. Ailece Sandallar köyünden gelmişlerdi Mağusa’ya. 1965-66 göçmenlerindendiler. Babası Sait efendi bizim mahallenin bakkalıydı. Memurun, polisin, işçinin kısaca veresiyecilerin bakkalı.. Bizim de bakkalımızdı…
Hasan Saitoğlu ile ayrı ayrı sınıflarda olduğumuz için derinliği olan bir arkadaşlığımız yoktu. Ancak NKL’sinde ve ilk kez Kıbrıs Türk Toplumu bünyesinde oluşturulan “Yurttan Sesler Korosunda” hep birlikte olduktu.
(HASAN’ın hatırasını yad ederken bu “koronun” hikâyesini de anlatayım..
(1958’ler yılı olmalıydı. NKL’i Baf Kurtuluş Lisesiyle birlikte Türkiye’nin eğitim öğretimine bağlanmış, tüm finansmanı oradan sağlanan, Türkiye’deki en değerli öğretmenlerin görevlendirildiği, bu nedenle kısa sürede Türk halkının bünyesinde hem sportif hem kültürel etkinliklerin yıldız gibi parlayan okulu olmuştu.
“NKL Yurttan Sesler Korosu” bu etkinliklerin bir parçasıydı. Edebiyat öğretmeni Yusuf Ziya Beyzatoğlu ile Müzik öğretmeni Mustafa beyin ve yanı sıra periyodik aralıklarla provalarımıza sazı ile katılan Güner özdil’den oluşan koro, genellikle biz ortaokul öğrencilerinden oluşuyordu. Beyzatoğlu Türküleri derleyip repertuar haline getiriyor, Mustafa bey ve Güner özdil sazları, Attila Apaydın da darbukası ile tamamlıyorlardı koroyu. Ayda bir iki kez Lefkoşa Rum tarafındaki “Radyoya” gider, hazırladığımız Türkülerin kayıtlarını yapardık. Bu “programlarımız” Türk toplumuna ayrılmış yayın saatlerinde izlettirilirlerdi. Hatta siyah beyaz televizyon yeni kurulduğunda oraya da milli oyunlar ekimizle katılmış, tutun ki türkülü oyunlu programımızla “flaş” haber olmuştuk!
HASAN Saitoğlu ile bu koroda birlikteydik. Sesi güzeldi. Türküleri içten söyler, söyledikçe coşar, başını iki yana sallayarak adeta transa girerdi..
Mesela bugün de hâlâ unutmadığım ve seve seve terennüm ettiğim “ay oğlan yiğit misin/ dağlarda geyik misin/ selam verdim almadın/ Allah’tan büyük müsün…” diye başlayan türküyü çok severdim..
“Çanakkale içinde vurdular beni” türküsü de repertuarımızın baş köşesindeydi her zaman. Yahut “Beş Parmak Dağı sıra… Yada “Manisa, kazan kazan ver bana…” türküsü..
DOĞRUSU ya türküleri hiç sevmezdim. “O zaman ne işim vardı” o koroda derseniz periyodik aralıklarla ve otobüsle Lefkoşa’ya gidip gelmek o stüdyoları kameraları görmek, kayıt heyecanını yaşamak çok hoşuma gidiyordu da ondan…
Şunu da ekleyim. Namık Kemal Lisesi “Bandosu” ile bir, Yurttan sesler korosu ile iki: Mağusa’da “müziğe merakın ve müzik topluluklarının kurulmasının hazırlayıcıları oldulardı. Hatta o devrelerde herkeslerde saz merakı başladıydı…”
ALLAH rahmet eylesin Hasan Saitoğlu ile işte bu Yurttan Sesler Topluluğunda bir iki yıl birlikte olmuştuk.
Hasan Gazi Eğitimden mezun olduktan sonra 1959 da bir yıl Yozgat’ta beden eğitimi öğretmenliği yaptı. Hepsi o kadar!
Adaya döndüğünde her halde öğretmenlik kadroları dolu olacaktı sigortacılığa başlamış, 1963 Kanlı Noel’inden sonra da mücahit olarak görevler üstlenmişti. Bie devrede de Mağusa Türk Gücü Başkanlığını yapmıştı. O günlerin arbedeleri içinde de hiç beden eğitimi öğretmenliği yapmak fırsatını bulamamıştı…
BİZİM kuşaktan söz ediyorum.. Belki abartıyorum bazı şeyleri. Fakat abartılan tek tarafı yok inanın… O günlerin ruhuydu ki Kıbrıs Türk halkını bugünkü devlet oluş mertebesine Taşıdı.
Tutun ki Hasan Saitoğlu da o mücadelenin bir onurlu ve yiğit neferi olarak yaptı görevini. İnanıyorum ki giderken çok mesuttu… Allah rahmet eylesin.. Ailesinin yakınlarının başısağolsun..
- Pazar Sohbetimdir.(Bu Devleti Kaybetmeyelim!)
- Lider olmak kolay değildir!
- Bıkıp Usandık Bu Müzakerelerden!
- Sorunu çözmek BM’lerin işi değil!
- Kendini zorlayan iki devletlilik..
- Pazar Sohbetimdir: (Kıyaslamayla Geçen Hayatlarımız!)
- Hepsi de birbirinin kopyasıdır!
- Güneyin Ekmeğine Sürülen Yağlar Ballar!
- Sn. Akıncı’dan beklediğimiz
- Bundan sonrası (iki ayrı komşu devlet)
- TÜM YAZILARI için tıklayınız