Quo vadis Avrupa?

ads ads ads ads
28/10/2015

ads

Ozan Ceyhun Ozan Ceyhun


25 Ekim 2015 Pazar Günü Almanya’nın en güzel ve çok kültürlü kentlerinden biri olan Köln’de binlerce neo nazi “tüm yabancılar sınır dışı edilsin” diye bağırmaktaydılar. Irkçı PEGİDA hareketi Pazartesi günleri müslüman düşmanlığı çığırtkanlığı yapmaya devam etmekte.

Sadece Almanya’da değil Avrupa Birliği’nin hatta Avrupa’nın tamamında ırkçılık yükselmekte.

Belçika’nın aşırı sağcı iktidar ortağı politikacılar aynı Hollanda’da olduğu gibi sığınmacılar insanlık adına utanç verici bir uygulama ile “özel teminatlar imzalatmayı” önermekteler. Hatta imzalamayanları sığınma talepleri kabul edilse bile “aile birleşimi” ya da “vatandaşlık” söz konusu olduğunda sorun yaşayacağını söyleyerek hukuk devleti kurallarını ayaklar altına alıyorlar.

Avrupa ve özellikle Avrupa Birliği, o koskoca tüm dünyaya model olma iddiasındaki “Kopenhag Kriterleri ile” övünen yapı takriben 1 milyon Suriyeli mülteci karşısında iskambil kağıdından evler gibi dökülüverdi!

Küçümsedikleri Afrika ülkeleri, Ortadoğu ülkeleri ya da Türkiye sadece tek başlarına milyonlarca sığınmacıya kapılarını açıp onlara sahip çıktılar.

Ama bakın daha düne kadar Sovyetler Birliği ve komünizm baskısı altında kendileri hep sığınmacı olarak batıya kaçan insanların ülkeleri günümüzde en büyük “sığınmacı karşılığına” soyunmaktalar. Dün kendileri batıya sığınmak için çırpınırken, bugün onlara yani batıya doğru kaçmaya çalışanları ülkelerine sokmamak için her “kılığa giriyorlar”.

İşte Bulgaristan başbakanı Bojko Borisov bir “üç ülkelik Balkan Zirvesi” yapmış ve üç ülkenin sığınmacılara karşı sınırlarını tümden kapatma kararı aldıklarını açıklamış! Bulgaristan başbakanı Borisov ülkelerinin mülteciler açısından “yolgeçen hanı” olduğunu bunu engellemek için ortak hareket etmekten başka çareleri olmadığını buyurmuş. Ayrıca Bulgaristan Sırbistan ve Romanya’nın sığınmacılar konusunda Brüksel’e yani üyesi oldukları AB’ye karşı tavır birliği içinde olacaklarını da sözlerine ekledi.

AB üyeliği yolunda her türlü haksızlığa uğratılarak bekletilen Türkiye ile kıyasladığımda bazı ülkelerin çok “ucuza” AB üyesi olduğunu işte Bulgaristan ve Romanya kanıtlamaktalar.

Daha düne kadar NATO ülkelerinin sınırlarını geçebilmek için çırpınan eski Varşova Paktı üyesi ve yeni AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının vicdanları rahat mı çok merak etmekteyim. Bugün yüzlerine sınırlarını kapattıkları Suriyelilerin yerinde geçmişte kendileri olsaydı ve Batı Avrupa ülkeleri onlara sınırlarını kapatsaydı ve komünizmden kaçamasaydılar acaba neler hissederlerdi?

Evet günümüzde Avrupa Birliği ama tüm Avrupa’ya sormadan edemeyeceğiz “quo vadis Avrupa?” diye!

Eğer Suriyeliler bugün sığınmacı olarak AB sınırlarına dayandılarsa ve akın, akın AB’ye doğru yürümekteyseler bunun baş sorumlularından biri de “Suriye’nin eli kanlı diktatörüne” kayıtsız kalan AB olduğundandır.

Eğer bugün soğuk kış koşullarında, buz gibi Balkan gecelerinde genç, yaşlı, kadın, erkek, bebek, çocuk ya da yaşlı Suriyeliler tir,tir titreyerek ve açlık içinde yollara düştüyseler şimdi sorumluluklarının bilincinde AB liderlerine ve politikacılarına çok ihtiyaçları var demektir.

Üstelik şu an Avrupa kıtasına ulaşabilen sığınmacılar Rusya’nın Suriye’ye müdahalesi öncesi yola çıkanlardı. Rus savaş uçakları diktatör Esad’ın kara birlikleri ile Suriye halkının demokrasi özlemi için direnen muhaliflere saldırdıkça sığınmacıların da sayısı artmakta. Bugün Slovenya’da yürüyenleri sayıca yarın yürüyecek olanlardan çok daha az!

Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu bu nedenle Rusya’nın hava saldırılarının ardından Halep’ten binlerce kişinin kaçmaya başladığı yönünde dünya kamuoyunu uyarma ihtiyacı duydu. Davutoğlu, AB’ye bu yeni sığınmacı dalgasını daha geç olmadan önleyecek tedbirler alması konusunda çağrı da yaptı.

Aslında Ahmet Davutoğlu’nun bu çağrısı yeni değil. Yaklaşık bir yıldır hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de Başbakan Davutoğlu , Halep’in düşmesi halinde doğacak yeni göç dalgasının kaygı yarattığını zaman zaman dile getiriyordu.

Şimdi ise bu kaygı artık yaşanmakta olan bir drama dönüşmüş durumda. Bölgedeki kaynaklara göre 70 bin civarında Suriyeli sığınmacının Halep ve civarından kaçmaya başladığını duyuruyor. Hatta Türk yetkililere göre Rusya ve Esad’ın havadan ve karadan operasyonunun bu şiddette devam etmesi halinde sığınmacı sayısı 350 bin kişiye ulaşacak!

Üstelik bu rakamlar başlangıç sayıları anlamına gelmekte.

Avrupa Birliği ve Avrupa’nın diğer ülkeleri artık başlarını o gömdükleri kumdan çıkarıp gerekli adımları atmak zorundalar.

Birinci adım Avrupa’da ırkçıların sığınmacılara yönelik her türlü saldırısını engellemek ve kamuoyunu kışkırtmalarına izin vermemek olmalı. Sığınmacılara insan onuruna uygun geçici yaşam koşulları sunmakta Avrupa kıtası için bir yükümlülüktür. AB’nin insana değer veren kriterlerini ayaklar altına alan Bulgaristan, Romanya ya da Macaristan gibi ülkeler “insan haklarına karşı uygulamalar” yapmaya kalktıklarında buna karşı AB’yi AB yapan yüce değerler korunmalı ve AB ilkelerini çiğneyen ülkelere yönelik yaptırımlar devreye girmelidir.

İkinci adım ise Suriye’de olanlara karşı artık kayıtsız kalmamak olmalı. Suriye’nin Rusya ve İran’ın antidemokratik planları için bir oyun alanı olmasına izin verilmemeli. Buna karşı hata üstüne hata yaparak şimdi de terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı terör örgütü PYD desteklenmemelidir. Çünkü sığınmacılar sadece Esad yüzünden değil aynı zamanda Suriye’nin kuzeyini ele geçirmeye çalışan terör örgütü PYD’nin baskılarından da kaçmakta olan insanlar.

DAEŞ terörünü yok edeceğiz diye AB ve ABD tarafından desteklenen PYD ya da PKK terör örgütleri ile sığınmacı dalgası durdurulamaz tam tersine sayının artmasına neden olunur.

İşte bu nedenle Türkiye’nin deneyimlerinden yararlanmakta ve önerilerini dinlemekte yarar olduğu inancındayım. Hem de hemen, yarın çok geç olmadan!

 

28/10/2015 14:02
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: ozan ceyhun
MANŞETLER

HK Ozan Ceyhun

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.