Ric Todd’un siyaset felsefesi! (Kuzey ile Güney’i aynı potaya koyup nasihat çekiyor!)

ads ads ads ads
31/01/2015

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Dünkü Havadis Gazetesi’nde Esra Aygın’ın İngiltere Yüksek Komiseri Ric Todd’la yaptığı röportajı yayımlandıydı.

İngiltere’nin yahut bir zamanların “Büyük Britanya”sının Kıbrıs’ın üç garantör ülkesinden biri olduğu aynı zamanda Kıbrıs Rum kesiminin İngiltere’nin “Commonwealh Of Nations” topluluğu içinde yer aldığı dikkate alındığında, bu röportajı ayrıca önemli kılmalıydı. Nitekim Todd’un görüş ve değerlendirmelerini okudukta “öyle olduğunu” gördüm… Çünkü sadece sorulara düz cevaplar vermiyor, siyaset felsefesi de yapıyordu! Nitekim Kıbrıslılara soruyordu: “Statükonun devam etmesini mi yoksa çözüm riskini almayı mı tercih ediyorsunuz sorusunu değil; ‘çözüm riskini mi yoksa çözümsüzlüğün riskini mi almayı tercih ediyorsunuz’ sorusunu cevaplamanız gerekir” diyordu…

TODD GERÇEKTEN SORUNU BİLİYOR MU? Kısaca Todd mevcut çözümsüzlüğe “statüko” kulpunu takıyor ve Kıbrıslıların “çözümsüzlükle çözümü” öne çıkarmalarını salık verirken şu imajı çakıyordu: “Vardır adamın bir bildiği!” Ki o bildiği ayan beyan ortalarda ayazlanandı! Nitekim Todd’a göre taraflar mevcut siyasi durumdan memnun olmalılar ki “çözümsüzlüğü statüko” haline getirip kemikleştirmişlerdir!

Mantık geçer not alsa da doğru değildir! Çünkü Kıbrıs’ta açık ve net şu gerçek yaşanmaktadır. (Aslında bu gerçeği 1974 öncesine giderek hatırlatmak gerekir ama biz Türkiye’nin niçin 1974’te Barış Harekâtını yapmak zorunda kaldığını, adanın neden iki bölgeye ayrıldığını da es geçerek en basitinden Annan Planı’na geliyoruz ki adada kimin statükoyu korumaya çalıştığı daha iyi anlaşılsın!)

GÜNEY NEDEN ANNAN PLANI’NA HAYIR DEDİYDİ? Annan Planı AB’nin, BM’nin, hatta kabulü için 60 milyon dolar harcadığı söylenen Amerika’nın en büyük çözüm umutlarıydı! “Türk halkı referandumda o umutları hem haklı çıkardı hem de statükocu olmadığının ispatını çaktı. Nitekim çözümden yana olduğu için o umuda “evet” diyen taraf oldu?”

Aksine planla pek çok kazanımlar elde eden Rum tarafı ise sırf tanınmış devlet oluşunun irade ve erkini Türk halkı ile paylaşmamak için Annan Planı’na “mevcut statükonun” devamı yönünde “hayır” diyen taraf oldu! Fakat yaşanan bu büyük gerçeğe karşın Rum tarafı hem AB’ye üye alındı hem adanın tek devleti olarak itibar görmeye devam etti hem de Kuzey’deki Türk halkına insafsızca ambargolar uygulandı ki Güney Rum Yönetimi “çıkan canı” nedeniyle cenazesini kaldırabilsin! Bu gerçeğe karşın Türk Yönetimi hâlâ Rum Yönetimi ile aynı potaya konup “çözümsüzlüğü statüko haline getirdiler” yargısında mahkûm edilmeye çalışılıyor!

ÖTE YANDAN: Rum tarafı zaten “tanınmış devlet oluş statüsündedir” ki çözüme sadece Kuzey’deki mülküne yeniden sahip olmak için ihtiyaç duymaktadır! Buna karşılık KKTC’nin gerçekten çözüme ihtiyacı vardır çünkü hem tanınmamışlıkla dışlanmışlığı hem de ambargolardan dolayı ekonomik sıkıntıları yaşamaktadır…

Tabii Todd çok iyi bilmektedir. Güney Rum Yönetimi sadece BM’nin, AB’nin tanıdığı üye ülke değildir. Bugün dolayısı ile Türk halkına da nasihat eden İngiltere Uluslar Topluluğu’nun yani Commonwealh’in de üyesidir! Fakat Kuzey Kıbrıs değildir!

Kısaca “dıştan gazel okumak kolaydır” demiyoruz çünkü İngiltere Kıbrıs siyasi çözümüne direkt müdahil olması gereken ülkedir! Buna karşın çok açık seçik, Türk halkının yahut Türkiye’nin bu adada Rum tarafı karşısında pes etmesini, mağlup hale gelmesini gözleyip beklemektedir! İngiltere açısından yaşanan Kıbrıs siyasi gerçeği de bu kadar basittir işte!

*********

Kısaca takıldıklarım: (KKTC’nin “ahval ve şeraitine” baktık ki pöö!)

BELEDİYELERİMİZ: Borç harç dolayısıyla krizler derken seçimlere kadar taşındılar… Hep sorduktu ama: “Bu kadar çaresiz, parasız, dermansızken neden belediye başkanı seçilmek için aday oluyorsunuz? Rizikolu değil mi?”

Aradan aylar geçti. Var mı şimdi “belediyelerin” adını işiten? Olamaz çünkü çaresizliklere çare buldular! Nitekim neydi eskilerde sorun? “İş yapacağız derken altından kalkamayacakları harcamalarda bulunmaları bir, fazladan ve partizanca istihdamlar yapmaları iki! Pekala şimdi ne yapıyorlar? “Hiçbir şey!” Çünkü keşfettiler: “Hiçbir şey yapmamak da iş yapmaktır!” Devletin parasal katkıları ile vaziyetleri idare ederlerken üstüne üstlük bir de belediye başkanlığı fantaziyasına sahip oluyorlar! (Taibi lafımız tüm belediye başkanlarına değil elbet!)

OKULAR YARI YIL TATİLİNE GİRERLERKEN: Öğrenciler dün yarı yıl tatiline girdiler. Öğretmenlik günlerimden bilirim. Şubat tatiline girilirken öğrencilerin heyecanları bir başka olurdu. Bilirlerdi ki iki haftalık tatilin ardından yeniden okullarına döneceklerdir… Eğitim öğrenim süreci devam edecektir… Yeniden Arkadaşları öğretmenleri ile buluşacaklardır.

Bilir misiniz, sanılanın aksine öğrenciler okullarındaki o sosyal hayatı bulup yaşayamadıkları için tatilleri çok sevmezler! Bir iki günün ardından “keşke okul” açılsaydı derler… Şubat tatili bu nedenle öğrenciler için o aylar süren yıl sonu tatillerinden daha sevindirici daha heyecan vericidir. Yeniden ve kısa sürede okullarına döneceklerini bildiklerinden!

NE VAR Kİ ARTIK OKULLAR DA MUTLULUK VERMİYOR: Bir süre önce “Köşemde” Eski Eğitim Bakanlarından Mustafa Arabacıoğlu’nun yakınma ve açıklamalarını yorumladıydım. Haklıdır dediydim. Şu yönden:


Geçmişte eğitim öğrenimin önce “canlı” olduğu için öğretmen ve öğrenci ile birlikte yaşayan bir “ruhu” vardı. Dolayısıyla kara tahta’nın boyası, sandalyenin çıkık ayağı, rahlenin eskiliği, pencerenin kırık camı ne dertti ne de şikâyet konusu! “Öğretmek” isteyenle “öğrenmek” isteyenler için tutun ki samanlık bile seyrandı! Ben kış aylarında altı sınıflı o tek derslikte öğrencilerin evlerinden küçük mangallar getirerek sıraların altına koyup, çorapsız ayaklarını ısıttıklarını gördüm… Onların sobası, klimasıydı o teneke kutularından yapılan mangallar! Üstelik içlerinde kömürleri de olmadığından tahta, kurumuş ağaç dalları parçaları yakarlardı…

O öğrencilerimden her meslekten insanlar yetişti! Artık çok da hatırlayamıyorum ama onlar beni hatırlıyorlar… Hatta bazen çocukları yanıma yaklaşıyor, babamı annemi okuttun diyorlar... Bunlar yaşanası en güzel insanlık duygulardır. Bir şeyleri başardığınızı hissederseniz, mutlu olursunuz…

BUGÜNE GELİRSEK: Yukarıdakileri niçin yazdım bilir misiniz? Dün öğrenciler tatile girdiler çok sevinçliydiler…

Dün öğretmenler de öğrencileri ile birlikte tatile girdilerdi. Onlar da çok ama çok daha sevinçliydiler!

On beş gün sonra okullar yine açılacak. Öğrenciler ayni sevinçleri heyecanları duyarak koşacaklar okullarına… Fakattt: Öğretmenler (tabi ki bazıları) ayni sevinç ve heyecanı duyacaklar mı o tatil dönüşlerinde, bilemiyorum? O “ruh” meselesi işte!

“Ruh” mu diyordum? “Ey Ruh neredesin?” Bir lanse de KKTC’ye uğrasana çünkü sana çok ihtiyacımız vardır!

 

31/01/2015 12:57
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: Ric Todd’un siyaset felsefesi! (Kuzey ile Güney’i aynı potaya koyup nasihat çekiyor!), eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.