Rum geldi aşka Rus’un aşkı başka!

ads ads ads ads
27/02/2015

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Anastasiadis’li Rum Yönetimi boyu posu ile uygun olmayan büyük dünya oyunlarına girişiyor…  Üstelik bu huyu yeni de değil!  Nitekim  Kilise çıkışlı Makarios yıllarca elinde asası ayağınca çarığı sırtında cübbesi dünyayı turlar, krallara kraliçelere elini öptürür,  önüne geleni de takdis ederdi!  Ve tüm bu gösterileri,  İngiliz’i adadan atıp yerine egemenlik kurmak için yapardı! Türk halkı ile Türkiye hesaplarını bozduğunda artık Makarios için her bir siyasi atraksiyon çok geçti! Çünkü  “oynaya oynaya endazeyi kaçırdıydı… Hatırlatalım:

(Önceleri de yeri zamanı geldiğinde yazdıydım.)  1974’lerde vakta ki Mısır’ın Enver Sedat’ı İskenderiye’deki Rus üssünü kovduydu, Makarios anında mal bulmuş mağribi gibi bu donanmanın  üstüne atlayarak   “size adada ben üs vereyim” dediydi!

Rastlantı mıdır yoksa hâlâ açıklanmayan bir tertip midir bilinmez ama hemen ardından hem Yunan cuntası tarafından  Makarios’a darbe yapıldıydı hem de 1974 Barış Harekâtı gerçekleştiydi! 

ŞİMDİ DE ANASTASİADİS’İN KANI BİTLENDİ!  Dolayısıyla kaşınıyor! Kaşıdıkça da kanatıyor! Nitekim  bir zamanlar off shore bankalarıyla Güney’i fetheden,  hatta kara para aklayan Rusya,  nedendir bilinmez Rum’un merakı ile ilgisinden hiç düşmedi!  Bu ilgi ile sevginin  Soğuk savaş dönemlerinde Komünist Rusya’nın Güney’deki acentesi olan  AKEL’in etkisi nedeniyle oluştuğu ihtimalini yabana atmıyorum! Çünkü çocukluğumda gözümle görürdüm:  Paralim işçileri Mağusa rıhtımına  demirleyen Rus vapurlarının o demir gövdelerini   uzanır uzanır öperlerdi!  Ne aşk ama!

DÖNELİM ANASTASİADİS’İN RUS AŞKINA: Bir süre önce Amerika falan uyardı da Anastasiadis   “üs değil, iaşe  ibate sağlamaktır”  diyerek olayı savuşturduydu!  Ardından da Moskova’ya giderek “üs”ten beter anlaşmalar yaptı! İçinde yok yok! Ortak Faaliyet Programları 2015-2017 yıllarını kapsayacak. 11 anlaşmanın 8’i  imzalandı geriye kalan üç anlaşma  “finans ve  bankacılık işleri” olması nedeniyle ileriye sarkıtıldı…

Bu anlaşmalardan sadece bir tanesini aktarıyorum:  “İki ülkenin 1996 yılında imzaladıkları askeri ve teknik işbirliğinin güncellenmesi ana hedeftir! Uluslar arası güvenliğin teminat altına  alınması ve askeri personelin eğitilmesi!..

DİKKAT:  Rusya artık İngiliz üssünün dolayısıyla NATO’nun yamacında Rum’a savaş oyunları da öğretecek!  Buna ateşle oynamak derler!             **********      Tartıştığımız hukukun üstünlüğüdür  (Savunup korumazsak anarşiye düşeriz!)

Farkındaysanız bu ülkede çoklukla  “hukukun üstünlüğünü”  tartışıyoruz. Hayır,  “uygulanmasındaki aksaklık ve sorunlarını değil!”  “Uygulanmamasını!”

Daha dobrası  “yasa tanımaz,  takmaz bir toplum haline geldik!” Bunun en basit örneğini geçmiş günlerde Bankalar Birliğinin  “Borçlularının Borçlarını Yapılandıran Yasanın”  değiştirilmesi için  Anayasa Mahkemesi’ne başvurması ve bu başvurunun 2’ye  karşı 3 oy ile reddedilmesiydi! Gerekçe olarak söylenen şuydu:  Yeniden yapılandırmaya gidersek  (tabii ki alacaklılardan yana)  toplumda kaos yaratırız! 

BELKİ DOĞRUDUR:  Onca insan her halde “ödememe”  kastı ile borçlanmamıştır!  İstikrarı olmayan KKTC’de borçlanıp da borcunu tıkır tıkır ödeyen kim var ki?  Memleket çek yasağından geçilmiyor,  mazbata mağdurları çalışan nüfus kadar!

Pekala ama  neden çarklar sürekli  “borçludan” yana dönsün?  Nitekim Hoca da evin kapısını kilitlemeyi  unutmuş, hırsız girmiş ne var ne yok alıp gitmiş! Hoca eve geldikte sızlanmaya başlamış.  Komşular ise  etrafını sarmış,  “yahu hoca efendi hiç kapı kilitlenmeden sokağa çıkılır mı?  Yahu Hoca efendi hiç insan kapıyı kilitlemeyi unutur mu”  diye diye Hocayı suçluyorlar!  Hoca dayanamamış “yahu komşular demiş bu hırsızın hiç mi suçu yok!” Kısaca memleketin borç alacak meselesi bu kadar komik! Öte yandan:

KIB-TEK BAŞKANININ YAPTIĞINA BAKIN: “Biz diyor İsmet Akim,  bağımsız ve özerk bir kuruluşuz!  Dolayısıyla Sayıştay bizi denetleyemez!”  Oysa Sayıştay önceki yıllarda pek çok defa Elektrik Kurumunu denetledi!  Değişen ne ki şimdi denetleyemiyor?

İşte  Akim söylüyor:  “Özerkliğini ve bağımsızlığını ilan etti! Allah isterse gelecek yıl da devletini kurar!”

VE SENDİKALARIN TUTUMU:  İstemedikleri,  canlarını sıkan ne kadar yasa varsa uygulama safhasında hepsinin de karşısına dikilip kadük hale sokuyorlar. Bravo! Güçlü sendikacılık da zaten budur.

Fakat  “devleti çalıştırmamak amacıyla yapılan sendikal eylemler farklı olmalıdır!   Mesela şu  “Göç Yasası”  dedikleri!  Her türlü eylemi yaparlarken resmen Meclis’ten geçmiş yasayı uygulanamaz hale getirmek için  her taktiği kullanıyorlar! Yani ortada yasa tanımazlık var!

Mesleki ve ticari Birliklerin hak arayışlarında da benzer tutumlar görülüyor!  “Ya istediğimizi verirsiniz yahut Başbakanlığın veya bakanlığın altını üstüne getiririz tutumları!”  Hadi dobra yazalım. Ne kadar haklı olurlarsa olsunlar  “kullandıkları metot kaba kuvvet!” Başkaldırı!  Yakarız yıkarız tehditleri! Pekala ama  bu ülkede hiç mi kanun kural yok!

AMMA!  Eğer sen hükümet olarak bu “dili,” bu “üslubu,”   “bu tür eylem ve gösterileri”  son çare haline getirirsen ve o çareyi  de kapılarını kafana giydirmelerine varıncaya kadar zorlarsan;  işte sana kanunsuzluklara çıkardığın davetiye!  “Çiğneyin kanunları alın hakkınızı!”

Nitekim artık olanca sendika birlik ve dernekler isteklerini ortaya koyarken  “uyarıda” bulunuyorlar! “Gelir, ne var ne yok başınıza yıkarız ha!”

Tabi ki Türkiye kokulu  “güvenlik” ve hele “polis devletini”  hatırlatacak tedbir ve kanunlardan söz etmiyoruz!  Aksine  “hukukun üstünlüğü” varsa uyulması gerekir ki  “demokrasi olsun” diyoruz…            *********

Kısaca takıldığım:  (Maşallah Kıbrıslılık’ta çok ileri gittik!) 


Son zamanlarda kamu oyu yoklamaları  havalarda uçuşuyor!  Ne kadar sağlıklıdır hangi kesimlerle nasıl gerçekleştirdiler,  Soruların tertiplenmesi   “anket bilimine” ne kadar uygundur  bilmiyoruz ama sonuçta iki üç günde bir getirip önümüze koyuyorlar biz de “demek böyleymiş” ha diyoruz!

Sonuncusu Türk ve Rumlarla yapılan bir ankettir.  “Yeni Kıbrıs Derneği” tarafından gerçekleştirilmiş. Bu anketin  sonuçlarından birisi    “kimlik” tanımlamasında her iki toplum fertlerinin de  kendilerini  “Kıbrıslı” olarak nitelendirmeleridir!   Gazeteler bu haberi şöyle verdiler!  (Kelimelere dikkatinizi çekerim.)

“Kıbrıslı Rumların yüzde 48’i ve Kıbrıslı Türklerin yüzde 88’i kendilerini  “Kıbrıslı”  olarak tanımladılar!”

İşte büyük gerçek:  “Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin!” 

Denecek ki canım biz de başka türlü yorumlamadık ki!  Doğru! Bana da sorsanız  “ey ağa sen nerelisin? Yemin ederim “Kıbrıslıyım”  derim!

Fakat bana sorsalar:  “Sen nesin, kimsin, nicesin, cevabım şu olur:  “Ben Kıbrıslı Türküm!”  Ya siz ne söylerdiniz? 

27/02/2015 12:13
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.