Rumlar ve Yunanistan, Kıbrıslı Türkler ve Türkiye ilişkilerine bir bakış!

ads ads ads ads
20/08/2014

ads

Eşref Çetinel Eşref Çetinel


Çözüm olasılığı uzaklaştıkça, “Pekala ama hep böyle mi sürüp gidecek?” sorusu daha çok seslendirilmeye başlandı.

Belki bir Filistin değiliz! Fakat Güney’deki Rum devleti de değiliz! Belki aç bilaç da değiliz. Fakat bu bizim marifetimizden dolayı değil, Türkiye’nin himmetinden dolayıdır!

Zaten siyasi çözümsüzlüğe karşın eğer varlığımızı sürdürüyor, “devletiz” diyor hatta ambargolara karşın ekonomimizden söz edip dünya istatistikleri içinde yerimizi alıyorsak bu da Türkiye’nin sayesindedir!

Buna karşın “memnun” değiliz çünkü “olmamız” için “olması” gereken siyasi ve ekonomik argümanlara sahip çıkamıyoruz.

MESELA: Devletiz ama nüfusun bir yarısı “devlet değiliz” demektedir! Dolayısıyla devlete sahip çıkmamaktadır!

Mesela: Sahip çıkılmayan “devlete” karşılık bu kez de dönüp çelişkilerin en büyüğünde “tanınmış devletlere ait olması gereken ekonomiye sahiplik koymak” istiyoruz!


Mesela: Çözüm arayışlarını Kuzey’de “var olmak” üzerine oturtuyoruz ama müzakerelerde tam aksi istikamette hareketle bu varlığı “birleşik Kıbrıs’ta Rum’la paylaşmak” için çabalıyoruz!

Mesela: Müzakerelere “tek egemenlik, Kıbrıslılık” gibi tüm adayı kapsayacak bir “federal sistem” kabulünde katılıyoruz ama sonra kalkıp “Kuzey-Güney ayırımı ile yönetimde Türk-Rum ayrılıklarını” isteyerek bir başka çelişkiye düşüyoruz!

Mesela: Anastasiadis’in federalizmine “aman daha başlarken bozulmasın” düşüncesinde karşı çıkmazken, müzakerelerde “konfederalizmi” savunarak süreci tıkıyoruz! Vesaire!

HAKLI MIYIZ: Madalyonun bir yüzünde bu darmadağınık siyasi görünümle, Kıbrıs sorununun bu müzakerelerle de çözülemeyeceğinin gerçeği var! Arka yüzünde ise “Rum liderlik ve halkının Yunanistan’la ilişkileri” ve “Türk liderliği ile halkın da Türkiye ile ilişkileri” gerçeği vardır. Bunlara da bakalım.

Bir: Güney Kıbrıs ile Yunanistan arasında Kıbrıs siyasi sorunu ile ilgili strateji yönünden ayrılık gayrılık yoktur… Fakat Kuzey’in Türkiye ile ilişkilerinde türlü çeşitli arızalar vardır.

İki: Güney’deki Rum halkı ile liderliği arasında Kıbrıs sorunu ile ilgili her hangi bir ihtilaf yoktur. Anastasiadis’in istediklerini Rum halkı da istemektedir… Kuzey’de ise Türk halkı ile Müzakereleri yüklenen liderlik arasında her zaman ihtilaf söz konusu olmuştur.

Üç: Güney’de “Ulusal Konsey” vardır. Adı ile mütenasip şekilde alınan kararlara tüm siyasi partiler uymaktadırlar… Türk tarafında ne “ulus” kelimesi söylemi vardır ne de “ulusalcılık!” Çünkü faşizm olarak algılanmaktadır!

DÖRT: Rum liderliği halkı, tüm siyasi partileri ve STÖ’leri ile Kuzey’e egemen olmak hatta dönmek siyasetini benimsemişlerken, KKTC’deki muhalefet partileri ile çoğu STÖ’leri Rum’dan yana tavır koyarak “hakları değil mi” diyecek kadar hakkaniyetlidirler!

BEŞ: Dünyanın her yerindeki Rum Yunan lobileri Kıbrıs için faaliyetlerini sürdürür hatta Türkiye’yi AİHM’sinde mahkûm ettirirlerken, Türkiye ve KKTC parmağını bile oynatmamaktadır!

ALTI: 1968’den başlayıp sonrasında Akritas planları ile Türklere saldıran, yakıp yıkan, göçe zorlayan, Taşkent, Muratağa, Atlılar gibi Köylerde toplu soykırım yapan Rumlara Türkiye hesap sormaz, yargı yollarını açmazken; Kıbrıs Türk tarafı da neredeyse “hesap vermesi gereken biziz” diyerek haklı davasını yozlaştırmakta beis görmemektedir!

UZATMAYA GEREK YOKTUR: Rahmetlik Denktaş da yıllarca bir yandan Rumlarla mücadele etmek zorunda kalırken bir yandan da KKTC’deki muarızları, muhalifleri, Türkiye’deki iktidarlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır!

Başından beridir söylüyoruz: Eğer Kıbrıs siyasi sorunu ulusal davamızsa “ulusal dava” gibi ele alınacaktır. Ki ulusal davalarda “senin, benim görüşüm” yoktur. “Tek ulusal görüş” vardır! Müzakerecileri eleştirerek çözüm aramak da abese iştigaldir diyelim!             

**********    

KISACA TAKILDIKLARIM: (HELLİM TÜRK MÜ RUM MU? BAL GİBİ DE ARAP’TIR VE KIBRISLIDIR!)


Bir kere şunu yazalım. Ülkelerin kendilerine özgü ürünleri ile yiyecek ve öteki özelliklerini “tescil” ettirmeleri kadar saçma bir şey olamaz! Üstelik “globalizmin” gitgide hakim bir anlayış olarak kabul edilmekte olduğu bir süreçte. Çünkü “özellikle yiyecek içeceklerin marka olarak tescilleri” kapitalizmin antika kalıntılarından birisi olmalıdır!

Mesela şimdi siz makarna yerken “İtalyan makarnası yediğinizi” mi düşünürsünüz? Kaldı ki dünyada tescili yapılacaksa en iyi “Makarna yemeği” Kıbrıs’tadır. Çünkü bu Makarna “hellimlidir!” Artı, Türk’ler üzerine kavrulmuş tavuk, Rum’lar kavrulmuş güvercin palazı koymazlarsa “makarna yedim” demezler! Doğruya doğru çok da nefistir… GELELİM HELLİME: Rum tarafı kaç zamandır hellimi “hallumi” olarak tescil ettirmeye çalışmaktadır. Aslında Hellim “Kıbrıslıdır.” Rum da yapar Türk de.

Ancak Güney diyor ki “hellim benim ulusal ürünümdür!” Saçma bir iddia! Çünkü hellim dediğiniz yakın komşularımız olan Araplardan gelmedir. Mesela Kıbrıs’la tarihte çok yakın ilişkileri olan Lübnan’dan, Suriye’den, Filistin’den Mısır’dan falan… Nitekim TC’nin de baklavaları lokumları çoğu kebap ve köftelerinin esas vatanları bu Arap ülkeleridir. Ne var ki tarihleri boyunca savaşlardan baş kaldıramadıklarından ne kendi “kültür miraslarına” sahip çıkabilmişlerdir ne de kendilerine ait olan pek çok ürünün patentini alıp marka olmaya soyunmuşlardır!

Şimdilerde Rum tüm adada imal edilen hellimi sahiplenmeye çalışıyor! Saçmalığa bakın, “Rumca bir ad bulamamış çünkü o hellim Araplardan gelirken adıyla yani “hallumi” olarak gelmiş. Ne var ki Rum pür’i taze Arapça kokan bu “hallumi”nin patentini almak için mücadele ediyor! Kuzey de diyor ki “hellim bizimdir!” kavgaya bakın!

Ve bir de müzakere masasındaki siyasi sorunu düşünün. Hellimi bile kendi aralarında “Kıbrıslı” yapamayan bu iki halk, Kıbrıs’ı ortak akıl ve siyasette paylaşıp yönetiverecekler! Mümkün mü?

Bundan sonra ne mi olur? Hellim veya hallum yahut Hallumi! Tutun ki humus, molehiya, bullili makarna gibi Kıbrıs’ın yemekleri… Biri nasıl Türk’ün diğeri nasıl Rum’un olur ki? Sonuçta ve yine “işte asıl Rum faşizmi de budur, Rum aklı da budur” mu diyelim!                

**********     

İŞÇİ KESİMİN BİTMEYEN SORUNLARI VE ÇİLESİ!


Bazı sendikaların tutumlarından şikâyet etmek başkadır, “sendikacılığa” ve “sendikalılaşmaya” karşı çıkmak” başkadır.

KKTC’de her bir şeyler “sapla saman” esamesine düşürülüp karıştırıldığından “sendikalarla” “sendikalılaşmak” da karıştırılmaktadır. Nitekim dünkü Havadis Gazetesi manşetini “Çalışan Yurt Dışından Geliyor” diye atmıştı!         Bu konuda değerlendirmelerde bulunan bazı “sendikacılar” ise tümden görüş birliği içindeler. Şöyle ki Kamu Kesiminin sendikal hükümlere uyduğunu, fakat özel sektörün yıllardır uğraşılmasına karşın hâlâ kapılarından “sendikaların” girmesine izin vermediklerini vurguladılar. Bu arada “işveren örgütlerine” de çeşitli “ayrıcalıklar” tanındığından yakındılar!

Böyle de olunca tabii ki yüzlerce işsiz üniversite öğrencisini bile düz işçi statüsünde ve asgari ücretle sendikasız çalıştıran bir özel sektör oluşur! Kime karşın? Devletin kendi sektör ve kurumlarındaki işçilerin memurların sendikalılaşmalarına karşın! Fakat ayni devlet bu konuda özel sektöre “muafiyet” tanıyor!

Pekala ama üniversite mezunu insan neden “iş yoktur” bahanesine sardırılan bir “baş eğme” zorunluluğunda asgari ücrete tutsak kalsın ki? O zaman üniversite’nin hikmeti ne ola?

Öte yandan yabancı işçi sorunu da devletin marifeti: “KKTC’de Sosyal Sigortalı 84 bin çalışan var” diyor Havadis gazetesi… Bunların “devletin kamu, kurum, kuruluş ve yerel yönetimlerde memur ve işçi olarak çalışanlarının sayısı sadece 18 bin!” Geriye “özel sektörde çalışan tam 66 bin kişi kalıyor.” Büyük kısmı sendikasız dolayısıyla güvencesiz!

Tabii bitmedi: Bu 66 bin özel sektör çalışanının 31 bini yabancı uyruklu! Yani KKTC’li çalışanlarla yabancı uyruklular neredeyse eşit sayılarda… Ve tabii kayıt dışı çalışanlar da çok! (Devlete rağmen kayıt dışı çalışma nasıl olur ne anlatan var ne de anlayan!)

Şimdi bu düzene, bu sendikalaşma olayına bu özel sektörün tutumuna bakarak bu ülkede işçinin hakkı hukuku, belirgin seviyede bir yaşam düzeni vardır diyebilir misiniz? Mümkün mü? 

20/08/2014 13:59
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: eşref çetinel
MANŞETLER

HK Eşref Çetinel

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.