Şiddet ve cinsel istismarın temelinde çocukluk travması yatıyor

ads ads ads ads
04/03/2015

ads
Şiddet ve cinsel istismarın temelinde çocukluk travması yatıyor

Amerika’da cinsel ya da şiddet kullanma nedeniyle suç işleyerek hüküm giymiş kişilerin neredeyse tamamı, 0-18 yaşları arasında cinsel tacize uğramış, şiddete maruz kalmış ya da şahit olmuş bireylerden oluşuyor. Son dönemde gündemden inmeyen şiddet ve cinsel istismar olaylarının oluşumunu yorumlayan DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı, Uzman Klinik Psikolog Emre Konuk, şiddet meselesini çocukluk travmaları ve aile üzerinden ele almak gerektiğini anlatıyor. 

Peş peşe gelen şiddet ve cinsel istismar haberleri ile ülke gündeminin sarsıldığı şu günlerde, akıllarda oluşan ortak soru; “Bir insan bu vahşeti nasıl yapar?” oluyor. Ruhsal açıdan “sağlıklı” bir kişinin ne kadar düşünürse düşünsün cevabını bulamadığı bu sorunun yanıtı ise psikoloji dünyasındaki araştırmalarda yatıyor…

Amerika’da cinsel suç işleyerek hüküm giymiş kişilerin neredeyse tamamı, 0-18 yaşları arasında cinsel tacize uğramış kişilerden oluşuyor. Araştırmalar, şiddet kullanma nedeniyle hüküm giymiş kişilerin yine neredeyse tamamının çocukluk ve ergenlik döneminde ya şiddete maruz kaldığını ya da şiddete şahitlik ettiğini ortaya koyuyor.



Yapılan sayısız araştırma ve vaka çalışması neticesinde psikoloji dünyasında araştırma sonuçlarını destekleyen ciddi bir literatür oluştuğunu anlatan DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Başkanı, Uzman Klinik Psikolog Emre Konuk, şiddet meselesini çocukluk travmaları ve aile üzerinden ele almak gerektiğini anlatıyor.

Konuk; “0-18 yaş arası aile içi en sık rastlanan travmatik olayları; duygusal, cinsel ve fiziksel istismar, duygusal ve fiziksel ihmal, şiddet, madde bağımlılığı, zihinsel hastalık ve parçalanmış aile olarak sıralıyoruz. Çocukluğunda bu maddelerden dört ya da daha fazla travmatik deneyim yaşayan birisinin yetişkinlikte damardan alınan uyuşturucu kullanma riski yüzde 4600, aşırı alkol tüketme riski yüzde 500, sigara kullanma riski yüzde 250, kronik akciğer tıkanıklığı hastalığına yakalanma riski yüzde 399, felç geçirme riski yüzde 281 artıyor. Kısacası sorunların temelinde erken dönem travmaları yatıyor” diyor.

Hayatının ilk 3 yılında travma adedi bir ila iki olan çocukların yüzde 5’inin gelişim geriliği gösterdiğini, travma sayısı yediye çıktığında ise gelişim geriliği oranının 100’ü bulduğunu anlatan Konuk, “Harvard Üniversitesi, Çocuk Gelişim Merkezi’nin (Harvard University, Center on the Developing Child) yaptığı araştırmaya göre bir çocuğun yaşadığı travma adedi sıfırken alkolik olma ihtimali yüzde 3. Çocuk dört travma yaşadığında bu oran yüzde 16’ya çıkıyor. Yine travmatik yaşantı beş veya üzerinde ise depresyon geçirme ihtimali beş misli daha fazla artıyor” diyor.

Cinsel istismar başka istismara zemin oluyor…

Çocuk yaşta karşılaşılmış cinsel istismarın ise gelecekte başka istismarlara neden olduğunu anlatan Konuk, “10 yaşında cinsel istismara uğramış bir erkek çocuğunun, ergen hamileliğinde rol alma olasılığı yüzde 80’dir. Erkek çocuk anneye fiziksel şiddet uygulandığına şahitlik ettiği zaman ise ergen hamileliğinde rol alma olasılığı yüzde 28 oluyor. Eğer bir kadın, çocukluğunda dört olumsuz olay yaşamış ise istenmeyen gebelik oranı yüzde 50 civarında seyrediyor. Kadın, en az bir olumsuz çocukluk olayı yaşadığında ise 30 ya da daha fazla kişiyle cinsel ilişki kurma oranı yüzde 6 oluyor. Kadın çocukluğunda travma yaşamadığında ise bu oran yüzde 2 seviyesine iniyor” diyor.

Araştırma rakamlarına bakıldığında sorunun temelinde yer alan aileye odaklanılması gerektiğini anlatan Konuk, “Aileye odaklanmamız, yani “bataklığı kurutmamız” gerekiyor. Aileye odaklanmak deyince ise anne - baba eğitimi öne çıkıyor” diyor.

İdam mı, hadım mı?

Cinsel istismar ve şiddet vakalarından sonra sık konuşulan idam ve hadım cezalarını da yorumlayan Konuk, “Bu gibi suçların idam cezası alması teknik bir konu değil, değerlerle ilgili bir sorundur ki, toplum bu konuda uzlaşamaz. Burada savunulan “İbret olsun diye asalım” söylemi ‘caydırıcı olsun ve bu gibi suçlar azalsın’ düşüncesi ile gündeme gelir. Ancak idam cezasının caydırıcılığını kanıtlayan bilimsel bir veri yoktur” dedi.

Hadım ederek suçun önüne geçeceği fikrinin de mantık tabanına oturmadığını anlatan Emre Konuk, “Varsayım; hadım edersen kişi cinsel istek duymaz, suç da işlemez mantığı üzerinden gider. Bu görüş, alkolü yasaklarsan alkolik kalmaz görüşünden farksızdır. Geçmiş vakalardan görüyoruz ki yurt dışında hadım edilenler suç işlemeye devam etti. İşlenilen suçun aşırı cinsel istekle bir ilgisi yoktur. Sorun; çocukluğunda ciddi travmalara maruz kalmış kişinin yaşadığı ağır kişilik bozukluğudur” dedi.

04/03/2015 12:29
Bu habere tepkiniz:
Habersiz kalmamak için Telegram kanalımıza katılın
ad
ad
TAGS: şiddet, cinsel istismar, travma
MANŞETLER

HK SAĞLIK

© 2024 Haber Kıbrıs Medya Danışmanlık ve Matbaacılık Ltd.